پس دمی مردار و دیگر دم سگی ** چون کنی در راه شیران خوش تگی2875
Şu halde sen bir zaman pis, murdar bir hale geliyor, bir zaman köpekleşiyorsun. Aslanların yolunda nasıl yürüyebilecek, nasıl koşup seğirteceksin?
آلت اشکار خود جز سگ مدان ** کمترک انداز سگ را استخوان
Sana avlanmakta yarayan ancak köpektir. Bunu böyle bil de köpeğe daha az miktarda kemik at!
ز آن که سگ چون سیر شد سرکش شود ** کی سوی صید و شکار خوش دود
Çünkü köpeğin karnı doyarsa daha ziyade serkeşleşir. Bu serkeşlikle ava istediğin gibi gider mi?
آن عرب را بینوایی میکشید ** تا بدان درگاه و آن دولت رسید
O Bedeviyi, oraya yoksulluk çekiyordu. Nihayet o kapıyı, o devleti gördü.
در حکایت گفتهایم احسان شاه ** در حق آن بینوای بیپناه
O penahı olmayan yoksula padişahın ihsanını hikâye etmiştik.
هر چه گوید مرد عاشق بوی عشق ** از دهانش میجهد در کوی عشق2880
Âşık, aşk diyarında ne söylerse söylesin, ağzından aşk kokusu duyulur.
گر بگوید فقه فقر آید همه ** بوی فقر آید از آن خوش دمدمه
Fıkıhtan bahsetse ağzından hep yokluğa ait sözler çıkar; o sözlerden yokluk kokusu gelir.
ور بگوید کفر دارد بوی دین ** ور به شک گوید شکش گردد یقین
Küfre ait bahis açsa o bahsinde din kokusu vardır. Şüpheye dair söz söylese sözleri, yakîni anlatmış olur.
کف کژ کز بحر صدقی خاسته است ** اصل صاف آن فرع را آراسته است
Eğri söylese doğru görünür. O ne güzel eğridir ki doğruyu süsler.
آن کفش را صافی و محقوق دان ** همچو دشنام لب معشوق دان
Doğruluk denizinden zuhur eden o eğri köpük, feridir. Sâf asıl, o fer’i de sâflıkla bezemiştir.
گشته آن دشنام نامطلوب او ** خوش ز بهر عارض محبوب او2885
O köpüğü sâf ve makbul bil. Sevgilinin dudağından çıkan azarlayış say.
گر بگوید کژ نماید راستی ** ای کژی که راست را آراستی
Âşığın, pek de istemediği o azar, sevgilinin yüzünün hatırı için hoş görülür.
از شکر گر شکل نانی میپزی ** طعم قند آید نه نان چون میمزی
Şekeri, ekmek şekline sokar, pişirirsen tadınca yine onda şeker lezzeti vardır, ekmek lezzeti bulunmaz.
ور بیابد مومنی زرین وثن ** کی هلد آن را برای هر شمن
Bir mümin, altından yapılmış bir put bulsa hiç onu Şamanlara bırakır mı?
بلکه گیرد اندر آتش افکند ** صورت عاریتش را بشکند
Bırakmadıktan başka alır, ateşe atar. Onun ariyet şeklini bu suretle eritip bozar.
تا نماند بر ذهب شکل وثن ** ز آن که صورت مانع است و راه زن2890
Altında put şekli kalmaz. Çünkü suret, ibadete mânidir, yol vurucudur.
ذات زرش ذات ربانیت است ** نقش بت بر نقد زر عاریت است
O putun hakikati, yani altın; Tanrı’nın bir ihsanıdır. Sonradan put şekline sokulmuştur. Altın, Tanrı ihsanı olup altınlık nasıl bu ihsan için âriyet bir suretse put şekli de altın için ârızi bir surettir.
بهر کیکی تو گلیمی را مسوز ** وز صداع هر مگس مگذار روز
Bir pire için yepyeni kilimi yakma. Sineğin verdiği baş ağrısı yüzünden gününü zayi etme.
بت پرستی چون بمانی در صور ** صورتش بگذار و در معنی نگر
Surette kalırsan putperestsin. Her şeyin suretini bırak, mânaya bak.
مرد حجی همره حاجی طلب ** خواه هندو خواه ترک و یا عرب
Hacca gidersen hac yoldaşı ara. Ama ha Hintli olmuş, ha Türk, ha Arap.
منگر اندر نقش و اندر رنگ او ** بنگر اندر عزم و در آهنگ او2895
Onun şekline rengine bakma; azmine ve maksadına bak.
گر سیاه است او هم آهنگ تو است ** تو سپیدش خوان که هم رنگ تو است
Rengi kara bile olsa değil mi ki seninle aynı maksadı güdüyor, aynı senin rengindedir, sen ona beyaz de.
این حکایت گفته شد زیر و زبر ** همچو فکر عاشقان بیپا و سر
Bu hikâye parça buçuk söylendi (araya sözler karıştı, başka hikâyeler girdi.) Âşıkların işi gibi başsız, ayaksız nakledildi.
سر ندارد چون ز ازل بوده ست پیش ** پا ندارد با ابد بوده ست خویش
Fakat hakikatte başı yoktur, ezel gibi evveline evvel bulunmaz. Sonu da yok. Ebedle eş!
بلکه چون آب است هر قطره از آن ** هم سر است و پا و هم بیهردوان
Hattâ su gibidir; her katrası hem baştır, hem ayak… Hem de başsız, ayaksız koşup gider.