گر ندانی ره هر آن چه خر بخواست ** عکس آن کن خود بود آن راه راست2955
Eğer yol bilmezsen eşeğin dileğine aykırı hareket et; doğru yol, o aykırı yoldur.
شاوروهن پس آن گه خالفوا ** إن من لم یعصهن تالف
Kadınlarla meşverette bulunun, ne derlerse aksini yapın. Şüphe yok ki onlara aykırı hareket etmeyen helâk oldular.
با هوا و آرزو کم باش دوست ** چون یضلک عن سبیل الله اوست
Heva hevesle, nefsin isteğiyle az dost ol. Çünkü seni Tanrı yolundan çıkaran, yolunu şaşırtan, heva ve hevestir.
این هوا را نشکند اندر جهان ** هیچ چیزی همچو سایهی همرهان
Cihanda bu heva ve hevesi, yoldaşların gölgesini kırıp öldürdüğü gibi hiçbir şey kıramaz, yok edemez.
وصیت کردن رسول صلی الله علیه و اله و سلم علی را علیه السلام که چون هر کسی به نوع طاعتی تقرب جوید به حق تو تقرب جوی به نصیحت عاقل و بندهی خاص تا از همه پیش قدم تر باشی
Peygamber –Sallâllahu Aleyhi Vesellem – in, Ali’ye –Tanrı ondan razı olsun – “ Herkes bir çeşit ibadetle Tanrı’ya yaklaşmayı diler, sen akıllı ve Tanrı’ya ulaşmış kulla sohbet yüzünden yaklaşmaya çalış ki o kulların en ileri gideni olasın “ diye nasihat etmesi
گفت پیغمبر علی را کای علی ** شیر حقی پهلوانی پر دلی
Peygamber, Ali’ye dedi ki: “ Ey Ali! Tanrı aslanısın, kuvvetlisin, korkmazsın, yüreklisin.
لیک بر شیری مکن هم اعتماد ** اندر آ در سایهی نخل امید2960
Fakat aslanlığına dayanma, güvenme. Ümit ağacının gölgesine sığın!
اندر آ در سایهی آن عاقلی ** کش نداند برد از ره ناقلی
Hiç kimsenin rivayetlerle, masallarla yoldan ayıramayacağı akıllı bir kişinin gölgesine gir.
ظل او اندر زمین چون کوه قاف ** روح او سیمرغ بس عالی طواف
Yeryüzünde onun gölgesi Kafdağı gibidir, ruhu da Simurg gibi çok yükseklerde uçmakta, yücelerde dolaşmakta.
گر بگویم تا قیامت نعت او ** هیچ آن را مقطع و غایت مجو
Kıyamete kadar onu övsem, söylesem tükenmez. Bu övüşe bir kesim, bir son arama.
در بشر رو پوش کرده ست آفتاب ** فهم کن و الله اعلم بالصواب
Güneş, insan suretiyle yüzünü örtmüştür, insan suretinde gizlenmiştir; artık sen anlayıver. Doğrusunu Tanrı daha iyi bilir.
یا علی از جملهی طاعات راه ** بر گزین تو سایهی خاص اله2965
Ya Ali! Sen, Tanrı yolundakini bütün ibadetler içinde Tanrıya ulaşmış kişinin gölgesine sığınmayı seç.
هر کسی در طاعتی بگریختند ** خویشتن را مخلصی انگیختند
Herkes bir çeşit ibadete sarıldı, kendisi için bir türlü kurtulma çaresine yapıştı.
تو برو در سایهی عاقل گریز ** تا رهی ز آن دشمن پنهٱن ستیز
Sen, akıllı bir kişinin gölgesine kaç ki gizli gizli savaşan düşmandan kurtulasın.
از همه طاعات اینت بهتر است ** سبق یابی بر هر آن سابق که هست
Bu, senin için bütün ibadetlerden daha iyidir. Bu suretle yolda ilerlemiş olanların hepsini geçer, hepsinden ileri olursun.
چون گرفتت پیر هین تسلیم شو ** همچو موسی زیر حکم خضر رو
Bir Pîr ele geçirdin mi hemen teslim ol; Mûsâ gibi Hızır’ın hükmüne girip yürü.
صبر کن بر کار خضری بینفاق ** تا نگوید خضر رو هذا فراق2970
Ey münafıklık nedir, bilmeyen! Hızır’ın yaptığı işlere sabret ki Hızır” Haydi git, ayrılık geldi” demesin.
گر چه کشتی بشکند تو دم مزن ** گر چه طفلی را کشد تو مو مکن
Gemiyi kırarsa ses çıkarma; çocuğu öldürürse saçını başını yolma.
دست او را حق چو دست خویش خواند ** تا يد الله فوق أيدیهم براند
Mademki Hak, onun eline “kendi elimdir” dedi; “Yedullahi fevka eydîhim” hükmünü verdi;
دست حق میراندش زندهش کند ** زنده چه بود جان پایندهش کند
Şu halde Tanrı eli, onu öldürse de yine diriltir. Hattâ diriltmek nedir ki? Ona ebedî hayat verir.
هر که تنها نادرا این ره برید ** هم به عون همت پیران رسید
Bu yolu, nadir olarak yapayalnız aşan bile yine Pîrlerin himmetiyle aşmış, varacağı yere onların sayesinde ulaşmıştır.
دست پیر از غایبان کوتاه نیست ** دست او جز قبضهی الله نیست2975
Pîrin eli, kısa değildir, gaiptekilere de erişir. Onun eli, Tanrı kabzasından başka bir şey değildir ki.
غایبان را چون چنین خلعت دهند ** حاضران از غایبان لا شک بهند
Gaipte bulunanlara böyle bir hil’ati verirlerse huzurda bulunanlar şüphesiz gaiptekilerden daha iyidir.
غایبان را چون نواله میدهند ** پیش مهمان تا چه نعمتها نهند
Gaiptekileri bile doyururlar, onlara bile ihsan ederlerse artık konuğun önüne ne nimetler koymazlar?
کو کسی که پیش شه بندد کمر ** تا کسی که هست بیرون سوی در
Huzurlarında hizmet kemeri bağlanan nerede, kapı dışında bulunan nerede?
چون گزیدی پیر نازک دل مباش ** سست و ریزیده چو آب و گل مباش
Pîri seçip ona teslim oldun mu, nazik ve tahammülsüz olma; balçık gibi gevşek ve sölpük bir halde bulunma.