-
لیک این دو ضد استیزه نما ** یکدل و یک کار باشد در رضا 3085
- Fakat, ey genç! Görünüşte birbirlerinin zıddına iş görür gibi olan bu iki arkadaşın gönülleri de birdir, yaptıkları iş de.
-
هر نبی و هر ولی را مسلکی است ** لیک تا حق میبرد جمله یکی است
- Her Peygamberin, her velînin bir mesleği vardır. Fakat değil mi ki hepsi halkı Hak’ka ulaştırıyor, birdir.
-
چون که جمع مستمع را خواب برد ** سنگهای آسیا را آب برد
- Dinleyenler, onların sözlerinden uykuya daldılar mı... Değirmenin taşlarını su götürdü demektir.
-
رفتن این آب فوق آسیاست ** رفتنش در آسیا بهر شماست
- Bu suyun akışı, değirmen için değildir, değirmene sizin için gitmektedir.
-
چون شما را حاجت طاحون نماند ** آب را در جوی اصلی باز راند
- Fakat değirmene ihtiyacınız kalmadığı için değirmenci, suyu yatağına koyuverdi, asıl dereye akıttı.
-
ناطقه سوی دهان تعلیم راست ** ور نه خود آن نطق را جویی جداست 3090
- Söz söyleme kudreti, öğretmek için ağza gelir; yoksa o sözün ayrı bir mecrası vardır.
-
میرود بیبانگ و بیتکرارها ** تحتها الأنهار تا گلزارها
- Sessizce, akışı tekerrür etmeksizin, bir akan cüz’ü bir daha akmaksızın ta... altında nehirler akan gül bahçelerine kadar akıp gider.
-
ای خدا جان را تو بنما آن مقام ** کاندر او بیحرف میروید کلام
- Tanrı, harfsiz söz beliren o makamı, canımıza sen göster.
-
تا که سازد جان پاک از سر قدم ** سوی عرصهی دور پهنای عدم
- Ki pâk can, başını ayak yapıp yokluğun o uzak ve geniş sahasına koşsun.
-
عرصهای بس با گشاد و با فضا ** وین خیال و هست یابد زو نوا
- Yokluk âlemi, pek geniş ve hudutsuz bir âlemdir. Bu hayal ve varlık, o âlemden yüzlerce gıda alır, o âlemden belirir, beslenir.
-
تنگتر آمد خیالات از عدم ** ز آن سبب باشد خیال اسباب غم 3095
- Hayaller, yokluk âlemine nispetle dardır. Onun için hayal, darlık ve sıkıntıya sebep olur.
-
باز هستی تنگتر بود از خیال ** ز آن شود در وی قمر همچون هلال
- Varlık da hayalden daha dardır. O yüzden aylar, bu âlemde hilâl gibi görünür.
-
باز هستی جهان حس و رنگ ** تنگتر آمد که زندانی است تنگ
- Duygu ve renk âleminin, yani bu dünyanın varlığı ise... yokluğa, hayale ve varlığa nispetle büsbütün dardır, âdeta daracık bir zindandır.
-
علت تنگی است ترکیب و عدد ** جانب ترکیب حسها میکشد
- Âlemdeki terkip ve sayı, darlığa sebeptir. Fakat bizi duygularımız, terkip âlemine çekip durmaktadır.
-
ز آن سوی حس عالم توحید دان ** گر یکی خواهی بدان جانب بران
- O duygularla birlik âlemini bil, eğer birlik âlemini diliyorsan o tarafa yürü.
-
امر کن یک فعل بود و نون و کاف ** در سخن افتاد و معنی بود صاف 3100
- Kün emri, bir tek iş yapar, fakat sözde Kâf ve Nûn harflerinden meydana gelmiştir. Mânası, yine tek ve sâftır.
-
این سخن پایان ندارد باز گرد ** تا چه شد احوال گرگ اندر نبرد
- Bu söze nihayet yoktur. Dön de o kurdun o savaşta ne olduğunu anlat.
-
ادب کردن شیر گرگ را که در قسمت بیادبی کرده بود
- Pay etmede edebe riayet etmediği için aslanın kurdu tedibetmesi
-
گرگ را بر کند سر آن سر فراز ** تا نماند دو سریو امتیاز
- O yüce aslan; iki baş, iki üstünlük kalmasın diye kurdun başını kopardı.
-
فانتقمنا منهم است ای گرگ پیر ** چون نبودی مرده در پیش امیر
- Koca kurt! Mademki padişahın huzurunda kendini ölü saymadın, cezanı gör. İşte” Fentekamna minhüm?” budur.
-
بعد از آن رو شیر با روباه کرد ** گفت این را بخش کن از بهر خورد
- Sonra yüzünü tilkiye dönüp “Hadi, bunları yememiz için pay et” dedi.
-
سجده کرد و گفت کاین گاو سمین ** چاشت خوردت باشد ای شاه گزین 3105
- Tilki secde edip dedi ki: “Bu semiz öküz, ey emin padişah, kuşluk yemeğin.
-
و آن بز از بهر میان روز را ** یخنیی باشد شه پیروز را
- O keçiden de bahtı aydın padişaha gün ortasında yemesi için bir yahni olur.
-
و آن دگر خرگوش بهر شام هم ** شب چرهی این شاه با لطف و کرم
- Tavşan da lûtuf ve kerem sahibi padişahın akşam yemeğidir.”
-
گفت ای روبه تو عدل افروختی ** این چنین قسمت ز کی آموختی
- Aslan “Tilki, adaleti parlattın, apaydın bir hale getirdin. Bu çeşit pay etmeyi kimden öğrendin?
-
از کجا آموختی این ای بزرگ ** گفت ای شاه جهان از حال گرگ
- Ey ulu kişi! Bu pay edişi nereden belledin? “ deyince Tilki dedi ki “Padişahım , kurdun halinden!”