-
این سخن پایان ندارد باز گرد ** تا چه شد احوال گرگ اندر نبرد
- Bu söze nihayet yoktur. Dön de o kurdun o savaşta ne olduğunu anlat.
-
ادب کردن شیر گرگ را که در قسمت بیادبی کرده بود
- Pay etmede edebe riayet etmediği için aslanın kurdu tedibetmesi
-
گرگ را بر کند سر آن سر فراز ** تا نماند دو سریو امتیاز
- O yüce aslan; iki baş, iki üstünlük kalmasın diye kurdun başını kopardı.
-
فانتقمنا منهم است ای گرگ پیر ** چون نبودی مرده در پیش امیر
- Koca kurt! Mademki padişahın huzurunda kendini ölü saymadın, cezanı gör. İşte” Fentekamna minhüm?” budur.
-
بعد از آن رو شیر با روباه کرد ** گفت این را بخش کن از بهر خورد
- Sonra yüzünü tilkiye dönüp “Hadi, bunları yememiz için pay et” dedi.
-
سجده کرد و گفت کاین گاو سمین ** چاشت خوردت باشد ای شاه گزین 3105
- Tilki secde edip dedi ki: “Bu semiz öküz, ey emin padişah, kuşluk yemeğin.
-
و آن بز از بهر میان روز را ** یخنیی باشد شه پیروز را
- O keçiden de bahtı aydın padişaha gün ortasında yemesi için bir yahni olur.
-
و آن دگر خرگوش بهر شام هم ** شب چرهی این شاه با لطف و کرم
- Tavşan da lûtuf ve kerem sahibi padişahın akşam yemeğidir.”
-
گفت ای روبه تو عدل افروختی ** این چنین قسمت ز کی آموختی
- Aslan “Tilki, adaleti parlattın, apaydın bir hale getirdin. Bu çeşit pay etmeyi kimden öğrendin?
-
از کجا آموختی این ای بزرگ ** گفت ای شاه جهان از حال گرگ
- Ey ulu kişi! Bu pay edişi nereden belledin? “ deyince Tilki dedi ki “Padişahım , kurdun halinden!”
-
گفت چون در عشق ما گشتی گرو ** هر سه را برگیر و بستان و برو 3110
- Bunun üzerine aslan “ Mademki sen bizim aşkımıza kendini rehin ettin; üçü de senin olsun, üçünü de al, git.
-
روبها چون جملگی ما را شدی ** چونت آزاریم چون تو ما شدی
- Ey tilki, sen baştanbaşa bizim oldun, seni nasıl incitebilirim? Mademki sen, biz oldun;
-
ما ترا و جمله اشکاران ترا ** پای بر گردون هفتم نه بر آ
- Biz de seniniz, bütün avlar da. Ayağını yedinci kat göğün üstüne bas, yüksel.
-
چون گرفتی عبرت از گرگ دنی ** پس تو روبه نیستی شیر منی
- Alçak kurttan ibret aldığın için artık sen, tilki değilsin, benim aslanımsın” dedi.
-
عاقل آن باشد که عبرت گیرد از ** مرگ یاران در بلای محترز
- Akıllı o kişidir ki çekinilen belâda dostların ölümünden ibret alır.
-
روبه آن دم بر زبان صد شکر راند ** که مرا شیر از پی آن گرگ خواند 3115
- O zaman tilki “ Aslan, bana bunu kurttan sonra teklif etti” diye yüzlerce şükürde bulundu.
-
گر مرا اول بفرمودی که تو ** بخش کن این را که بردی جان از او
- “ Eğer önce bana, bunu pay et, diye teklif etseydi, ondan canımı kurtarmama imkân mı vardı? “ diye şükürler etti.
-
پس سپاس او را که ما را در جهان ** کرد پیدا از پس پیشینیان
- Şu halde bizden de Tanrı’ya şükürler olsun ki, bizi ancak helâk olanlardan sonra dünyaya getirdi.
-
تا شنیدیم آن سیاستهای حق ** بر قرون ماضیه اندر سبق
- Bu suretle Hakk’ın, geçmiş zamanlarda gelip geçen kavimleri nasıl helâk ettiğini duyduk.
-
تا که ما از حال آن گرگان پیش ** همچو روبه پاس خود داریم بیش
- Nihayet, o önce gelip geçen kurtların halini duyup da tilki gibi kendimizi koruyabiliriz.
-
امت مرحومه زین رو خواندمان ** آن رسول حق و صادق در بیان 3120
- İşte Tanrı’nın o Hak Peygamberi, o sözü doğru peygamber, bize bu yüzden “Acınmış ümmet” adını taktı.
-
استخوان و پشم آن گرگان عیان ** بنگرید و پند گیرید ای مهان
- Ey ulular, o kurtların kemiklerini, tüylerini apaçık görün de bu halden ibret alın!
-
عاقل از سر بنهد این هستی و باد ** چون شنید انجام فرعونان و عاد
- Akıllı, bu varlığı, bu kibir ve gururu terkeder; çünkü Firavun’un halini hatıra getirir.
-
ور بننهد دیگران از حال او ** عبرتی گیرند از اضلال او
- Eğer ululanmayı bırakmaz, ibret almazsa onun azgınlığından başkaları ibret alır!
-
تهدید کردن نوح علیه السلام مر قوم را که با من مپیچید که من رو پوشم در میان پس به حقیقت با خدای میپیچید ای مخذولان
- Nuh’un kavmini, “Benimle uğraşmayın. Çünkü ben, Tanrı’nın hicabıyım. Ey ziyankâr merdutlar, hakikatte Tanrı ile uğraşıyorsunuz” diye tehdit etmesi
-
گفت نوح ای سرکشان من من نیام ** من ز جان مرده به جانان میزیام
- Nuh “Ey serkeşler! Ben, ben değilim. Ben, canımdan öldüm, varlığımı terk ettim. Tanrı ile diriyim.
-
چون بمردم از حواس بو البشر ** حق مرا شد سمع و ادراک و بصر 3125
- İnsanlık duygularımı değiştirdiğim için Tanrı bana duyuş, anlayış, görüş oldu.