English    Türkçe    فارسی   

1
3289-3313

  • هر که او را برگ آن ایمان بود ** همچو برگ از بیم این لرزان بود
  • Kimde o aykırı inanıştan bir yapracık varsa o günün korkusundan yaprak gibi titrer.
  • بر بلیس و دیو از آن خندیده‌‌ای ** که تو خود را نیک مردم دیده‌‌ای‌‌ 3290
  • İblis’e cine, kendini iyi adam gördüğünden güldün.
  • چون کند جان باژگونه پوستین ** چند واویلا بر آید اهل دین
  • Fakat can, postunu ters giyer , içindekini dışarı verirse din ehlinden ne kadar ahlar vahlar çıkar.
  • بر دکان هر زرنما خندان شده ست ** ز آنکه سنگ امتحان پنهان شده ست‌‌
  • Dükkânda altın gibi görünen madenlerin hepsi güler. Çünkü imtihan taşı gizlidir.
  • پرده ای ستار از ما بر مگیر ** باش اندر امتحان ما مجیر
  • Ey ayıpları örten Tanrı! Perdemizi kaldırma; imtihan zamanında bize yardım et, bizi kurtar!
  • قلب پهلو می‌‌زند با زر به شب ** انتظار روز می‌‌دارد ذهب‌‌
  • Geceleyin kalp altın, hakiki altınla yan yanadır. Altın ise gündüzü bekler.
  • با زبان حال زر گوید که باش ** ای مزور تا بر آید روز فاش‌‌ 3295
  • Hal diliyle der ki: “ Yalancı, hele bir dur. Herkesin meydana çıkacağı gün bir gelsin!”
  • صد هزاران سال ابلیس لعین ** بود ز ابدال و امیر المؤمنین‌‌
  • Lânetlenmiş İblis; yüz binlerce yıl Abdâl’ dendi, müminler beyiydi.
  • پنجه زد با آدم از نازی که داشت ** گشت رسوا همچو سرگین وقت چاشت‌‌
  • Naz ve istiğnası yönünden Âdemle savaştı, kuşluk vakti kokmaya başlayan pislik gibi rüsvay oldu.
  • دعا کردن بلعم باعور که موسی و قومش را از این شهر که حصار داده‌‌اند بی‌‌مراد باز گردان‌‌
  • Temsil yoluyla Bâûr’un hikâyesi
  • بلعم باعور را خلق جهان ** سغبه شد مانند عیسای زمان‌‌
  • Dünya halkı, Bâûr oğlu Bel’am’a zamanın İsa’sına mağlûp oldukları gibi mağlûp ve zebun olmuştu.
  • سجده ناوردند کس را دون او ** صحت رنجور بود افسون او
  • Ondan başka kimseye secde etmezlerdi. Afsunu, hastalara şifa verirdi.
  • پنجه زد با موسی از کبر و کمال ** آن چنان شد که شنیده ستی تو حال‌‌ 3300
  • Kendisini beğendiği, ulu gördüğü için Musa ile savaştı. Sonra hali, duyduğun gibi oldu.
  • صد هزار ابلیس و بلعم در جهان ** همچنین بوده ست پیدا و نهان‌‌
  • Dünyada yüz binlerce İblis ve Bel’am vardır ki gizli, açık hep bu hale düşmüşlerdir.
  • این دو را مشهور گردانید اله ** تا که باشد این دو بر باقی گواه‌‌
  • Tanrı, diğerlerine misal olsun diye bu ikisini meşhur etti;
  • این دو دزد آویخت از دار بلند ** ور نه اندر قهر بس دزدان بدند
  • Bu iki hırsızı darağacına çekti, yükseltti. Yoksa kahrına uğramış daha nice hırsız var!
  • این دو را پرچم به سوی شهر برد ** کشتگان قهر را نتوان شمرد
  • Bu ikisini aşikâre kahredip şöhretlendirdi; yoksa onun kahrıyla ölenler sayılamayacak kadar çok!
  • نازنینی تو ولی در حد خویش ** الله الله پا منه از حد خویش‌‌ 3305
  • Nazeninsin, nazlısın, ama haddince Allah aşkına olsun haddini aşma!
  • گر زنی بر نازنین تر از خودت ** در تگ هفتم زمین زیر آردت‌‌
  • Eğer kendinden daha nazenin birisine çatarsan seni yerin yedi kat dibine sokar.
  • قصه‌‌ی عاد و ثمود از بهر چیست ** تا بدانی کانبیا را نازکی است‌‌
  • Âd ve Semud kavminin hikâyeleri ne için söylenip duruyor? Peygamberlerin nazik, nazenin olduklarını bilmen için.
  • این نشان خسف و قذف و صاعقه ** شد بیان عز نفس ناطقه‌‌
  • Yere batma, başlarına taş yağma, bir sesle canlarının alınışı...Hep bu vakalar, nefs-i natıka sahiplerinin yücelerini bildirmek içindir.
  • جمله حیوان را پی انسان بکش ** جمله انسان را بکش از بهر هش‌‌
  • Bütün hayvanları insan için öldür, fakat bütün insanları da bir akıllı kişi için öldür. (hiç beis yok!)
  • هش چه باشد عقل کل هوشمند ** هوش جزوی هش بود اما نژند 3310
  • Akıl dediğin nedir? Akıl sahibinin akl-ı Küll’ü. Cüzi akıl da akıldır ama pek arıktır.
  • جمله حیوانات وحشی ز آدمی ** باشد از حیوان انسی در کمی‌‌
  • İnsanlardan kaçan vahşi hayvanların hepsi, ehlî hayvanlara nispetle aşağılıktır.
  • خون آنها خلق را باشد سبیل ** ز انکه وحشی‌‌اند از عقل جلیل‌‌
  • Vahşi hayvanların kanı mübahtır. Çünkü yüce akıldan kaçmaktadırlar. Akılları yoktur.
  • عزت وحشی بدین افتاد پست ** که مر انسان را مخالف آمده ست‌‌
  • İnsanın emrine uymuyor diye vahşinin yüceliği bu dereceye düşmüştür.