او نشسته خوش که خدمت کردهام ** حق همسایه به جا آوردهام
O, bir hastaya iyilikte bulundum hatırını ele aldım, komşuluk hakkını ele getirdim diye rahatça oturmuştu.
بهر خود او آتشی افروخته ست ** در دل رنجور و خود را سوخته ست
Halbuki hastanın gönlünde bir ateş alevlenmiş, kendisini de yakmıştı.
فاتقوا النار التی أوقدتم ** إنکم فی المعصیة ازددتم
Yaktığınız ateşlerden korkun. Siz, onu günahlarınızla çoğalttınız, günahınız yüzünden alevdesiniz.
گفت پیغمبر به یک صاحب ریا ** صل إنک لم تصل یا فتی3390
Peygamber bir riyakâra namaz kıldığı halde “ Ey yiğit kalk, namaz kıl, çünkü senin kıldığın namaz değil” dedi.
از برای چارهی این خوفها ** آمد اندر هر نمازی اهدنا
Bu korkular yüzünden her namazda “ ihdinassırâtal müstakîme- sen bizi doğru yola hidayet et” denir.
کاین نمازم را میامیز ای خدا ** با نماز ضالین و اهل ریا
Yani “ Ey Tanrı! Bu namazımı yolunu azıtmışların, riyakârların namazıyla karıştırma.”
از قیاسی که بکرد آن کر گزین ** صحبت ده ساله باطل شد بدین
O sağır adamın seçtiği kıyas yüzünden on yıllık konuşma hiç olup gitti.
خاصه ای خواجه قیاس حس دون ** اندر آن وحیی که هست از حد فزون
Ulu kişi, hele bu kıyas, tavsif edilemeyecek vahiyde aşağılık duygusunun kıyası olursa...
گوش حس تو به حرف ار در خور است ** دان که گوش غیب گیر تو کر است3395
Senin duygu kulağın harfleri anlayabilirse de bil ki gaybı duyan kulağın sağırdır.
اول کسی که در مقابلهی نص قیاس آورد ابلیس بود
Nas karşısında ilk olarak kıyası ileri süren İblis’ti
اول آن کس کاین قیاسکها نمود ** پیش انوار خدا ابلیس بود
Tanrı nurlarına karşı bu kıyasçıkları ileri süren ilk kişi, İblisti.
گفت نار از خاک بیشک بهتر است ** من ز نار و او ز خاک اکدر است
Dedi ki: “ Şüphe yok, ateş topraktan daha iyidir. Ben ateşten yaratıldım Âdem kapkara topraktan.
پس قیاس فرع بر اصلش کنیم ** او ز ظلمت ما ز نور روشنیم
Şu halde fer’i, asla nispetle mukayese edelim: O zulmettendir, biz aydın nurdan.”
گفت حق نی بل که لا انساب شد ** زهد و تقوی فضل را محراب شد
Tanrı “ Hayır, soy sop yok. Zâhitlik ve şüpheli şeylerden çekinmek, faziletin mihrabıdır.
این نه میراث جهان فانی است ** که به انسابش بیابی جانی است3400
Bu, fâni dünyanın mirası değildir ki soy sop yüzünden onu elde edesin. Bu can mirasıdır.
بلکه این میراثهای انبیاست ** وارث این جانهای اتقیاست
Hattâ Peygamberlerin mirası. Bunun vârisi şüpheli şeylerden sakınan müminlerin canıdır.
پور آن بو جهل شد مومن عیان ** پور آن نوح نبی از گمرهان
O Ebucehl’in oğlu, açıkça müslüman oldu; şu Nuh Peygamberin oğlu yolunu yanılanlardan.
زادهی خاکی منور شد چو ماه ** زادهی آتش تویی رو رو سیاه
Topraktan yaratılan, ay gibi nurlandı. Ateşten yaratılan sen, yüzü kara oldun, defol!” dedi.
این قیاسات و تحری روز ابر ** یا به شب مر قبله را کرده ست حبر
Bu kıyaslar, bu araştırmalar; bulutlu günde, yahut geceleyin kıbleyi bulmak içindir.
لیک با خورشید و کعبه پیش رو ** این قیاس و این تحری را مجو3405
Fakat güneş doğmuş, Kâbe de karşıdayken bu kıyası, bu araştırmayı bırak, arama!
کعبه نادیده مکن رو زو متاب ** از قیاس الله أعلم بالصواب
Kıyas yüzünden Kâbe’yi görmezlikten gelme, ondan yüz çevirme. Doğruyu Tanrı daha iyi bilir.
چون صفیری بشنوی از مرغ حق ** ظاهرش را یاد گیری چون سبق
Tanrı kuşundan bir ötüş duyunca ders beller gibi yalnız zâhirini beller, hatırında tutarsın.
وانگهی از خود قیاساتی کنی ** مر خیال محض را ذاتی کنی
Sonra da kendinden kıyaslar yapar, hayalin ta kendisini hakikat sanırsın.
اصطلاحاتی است مر ابدال را ** که نباشد ز آن خبر اقوال را
Abdâllerin ıstılahları vardır ki sözlerin, onlardan haberi yok.
منطق الطیری به صوت آموختی ** صد قیاس و صد هوس افروختی3410
Sen, kuş dilini, yalnız ses bakımından öğrendin; yüzlerce kıyas ve hevesler ateşledin.
همچو آن رنجور دلها از تو خست ** کر به پندار اصابت گشته مست
Fakat o hastanın incindiği gibi senden de gönüller incindi, kederlendi. Halbuki sağır, kendi zannına kapılıp, isabet ettiğini sanıp sevincinden sarhoş oldu.