منطق الطیری به صوت آموختی ** صد قیاس و صد هوس افروختی3410
Sen, kuş dilini, yalnız ses bakımından öğrendin; yüzlerce kıyas ve hevesler ateşledin.
همچو آن رنجور دلها از تو خست ** کر به پندار اصابت گشته مست
Fakat o hastanın incindiği gibi senden de gönüller incindi, kederlendi. Halbuki sağır, kendi zannına kapılıp, isabet ettiğini sanıp sevincinden sarhoş oldu.
کاتب آن وحی ز آن آواز مرغ ** برده ظنی کاو بود همباز مرغ
O Vahiy Kâtibi de kuşun sesini duyup kendini de o kuşla eşit sandı.
مرغ پری زد مر او را کور کرد ** نک فرو بردش به قعر مرگ و درد
Fakat kuş, bir kanat vurup onu kör etti işte... Onu ölümün ve elemin ta dibine kadar götürdü.
هین به عکسی یا به ظنی هم شما ** در میفتید از مقامات سما
Kendinize gelin, sizde bir akis, yahut zan yüzünden göklerdeki duraklarınızdan düşmeyesiniz.
گر چه هاروتید و ماروت و فزون ** از همه بر بام نحن الصافون3415
Hârût’la Mârût’sanız da, “ Biz sana saf saf ibadet ediyoruz” damının üstünde herkesten ileriyseniz de.
بر بدیهای بدان رحمت کنید ** بر منی و خویش بینی کم تنید
Kötülerin kötülüklerine acıyın. Benliğin kendini görüp beğenmenin etrafında dolaşmayın.
هین مبادا غیرت آید از کمین ** سر نگون افتید در قعر زمین
Kendinize gelin. Tanrı gayreti, pusudan çıkmayı görsün; baş aşağı yerin dibine gidersiniz.
هر دو گفتند ای خدا فرمان تراست ** بیامان تو امانی خود کجاست
İkisi de dediler ki: “ Tanrı, ferman senin,senin ihsanın, senin koruman olmazsa nerede bir ihsan, nerede bir koruyan?”
این همیگفتند و دلشان میطپید ** بد کجا آید ز ما نعم العبید
Hem bunu söylemekte, hem de yeryüzüne inip hükmetmek için yürekleri oynamaktaydı. “ Bizden kötülük gelir mi? Biz ne güzel kullarız!” diyorlardı.
خار خار دو فرشته هم نهشت ** تا که تخم خویش بینی را نکشت3420
Bunların bu gurur ve istekleri, kendilerini rahat bırakmadı: nihayet bunları kendilerini beğenmiş bir hale soktu.
پس همیگفتند کای ارکانیان ** بیخبر از پاکی روحانیان
“Ey toprağa, suya, yere, ateşe mensup insanlar, ey ruhanilerin temizliğinden haberi olmayanlar.
ما بر این گردون تتقها میتنیم ** بر زمین آییم و شادروان زنیم
Biz şu gökyüzünün üstünde perdeler dokuyor, yeryüzüne inip şadırvanlar kuruyoruz.
عدل توزیم و عبادت آوریم ** باز هر شب سوی گردون بر پریم
Adalet yapar, ibadet eder; her gece yine göklere uçar gideriz.
تا شویم اعجوبهی دور زمان ** تا نهیم اندر زمین امن و امان
Bu suretle de şu devrin şaşılacak büyükleri olur, yeryüzüne adalet ve emniyeti yayarız” diyorlardı.
آن قیاس حال گردون بر زمین ** راست ناید فرق دارد در کمین3425
Gökyüzü ahvalini yeryüzüne kıyas ettiler, fakat bu kıyas, doğru değil... Arada büyük bir fark var!
در بیان آن که حال خود و مستی خود پنهان باید داشت از جاهلان
Halini, neşe ve sarhoşluğunu cahillerden saklamak lâzımdır
بشنو الفاظ حکیم پردهای ** سر همانجا نه که باده خوردهای
Perde altına girmiş olan Hakîmin sözünü dinle: Şarap içtiğin yere baş koy, yat.
چون که از میخانه مستی ضال شد ** تسخر و بازیچهی اطفال شد
Meyhaneden çıkıp yol, yanılan sarhoş, çocukların maskarası ve oyuncağı olur.
میفتد او سو به سو بر هر رهی ** در گل و میخنددش هر ابلهی
Her tarafa, her yola, çamurların içine düşer, her ahmak da ona güler.
او چنین و کودکان اندر پیاش ** بیخبر از مستی و ذوق میاش
O bu haldeyken onun sarhoşluğundan, içtiği şarabın neşe ve zevkinden haberleri olmayan çocuklar peşine takılırlar.
خلق اطفالاند جز مست خدا ** نیست بالغ جز رهیده از هوا3430
Tanrı sarhoşundan başka bütün halk, çocuktur. Heva ve hevesinden kurtulmuş kişiden başka baliğ yoktur.
گفت دنیا لعب و لهو است و شما ** کودکید و راست فرماید خدا
Tanrı “ Dünya kuru bir istek, faydasız bir oyuncaktan ibarettir, siz de çocuklarsınız.” Dedi. Tanrı doğru buyurur.
از لعب بیرون نرفتی کودکی ** بیذکات روح کی باشد ذکی
Oyuncağı terk etmedikçe çocuksun. Ruh arınmadıkça nasıl temiz olabilirsiniz?
چون جماع طفل دان این شهوتی ** که همیرانند اینجا ای فتی
Dünyada daima istenen, peşinde koşulan, bir türlü terk edilemeyen bu şehvet; bil ki çocukların cimaı gibidir.
آن جماع طفل چه بود بازیی ** با جماع رستمی و غازیی
Çocuğun cimaı nedir ki? Bir Rüstem’in, bir yiğidin cimaına nispetle oyundan ibaret.