-
گفت از این ره کو رهاوردی بیار ** در خور فهم و عقول این دیار
- Peygamber “Peki, o yoldan, bu diyarın anlayışınca, bu diyar akıllılarının harcına getirdiğin bir hediye var mı, nerede? Çıkar bakalım!” dedi.
-
گفت خلقان چون ببینند آسمان ** من ببینم عرش را با عرشیان
- Zeyd dedi ki: “ halk, gökyüzünü nasıl görürse ben de arşı, arştakilerle beraber öyle görüyorum.
-
هشت جنت هفت دوزخ پیش من ** هست پیدا همچو بت پیش شمن
- Benim önümde sekiz cennetle yedi cehennem, şaman önündeki put gibi apaçık ve meydanda.
-
یک به یک وامیشناسم خلق را ** همچو گندم من ز جو در آسیا
- Halkı, değirmende buğdayı arpadan fark edercesine teker, teker tanıyorum.
-
که بهشتی کیست و بیگانه کی است ** پیش من پیدا چو مار و ماهی است 3510
- Cennetlik kim, yabancı nerede? Bence yılan ve balık gibi apaşikâr.
-
این زمان پیدا شده بر این گروه ** یوم تبیض و تسود وجوه
- “ Kıyamet günü, bazı yüzler ak olur, bazıları kara...” Sırrı, şimdiden meydana çıktı. Bu halkın bir kısmının yüzü ak, bir kısmının kara.”
-
پیش از این هر چند جان پر عیب بود ** در رحم بود و ز خلقان غیب بود
- Hakikatte bazı ruhlar, bundan önce de ( dünyaya gelmeden de) ayıplıydı. Fakat ana rahminde olduğu için hali, halka gizliydi.
-
الشقی من شقی فی بطن الام ** من سمات الجسم یعرف حالهم
- Şakî, ana karnında şakî olur (fakat bilinmez) Cisim âlemindeyse cisimdeki hallerden, ruhun halleri de anlaşılır.
-
تن چو مادر طفل جان را حامله ** مرگ درد زادن است و زلزله
- Vücut da ana gibi can çocuğuna gebedir. Ölüm, doğmak derdi ve kıyamettir.
-
جمله جانهای گذشته منتظر ** تا چگونه زاید آن جان بطر 3515
- Bu dünyada geçmiş canların hepsi, “ O ferahlı can acaba nasıl doğacak?” diye beklemektedirler.
-
زنگیان گویند خود از ماست او ** رومیان گویند بس زیباست او
- Zenciler, o mutlaka bizdendir derler. Beyazlar da, imkânı yok... O çok güzel olacak, derler.
-
چون بزاید در جهان جان و جود ** پس نماند اختلاف بیض و سود
- Vücudun canı, ahiret âlemine doğunca artık beyaz, kara ihtilafı kalmaz.
-
گر بود زنگی برندش زنگیان ** روم را رومی برد هم از میان
- Kara ise Zenciler alıp götürürler, beyazsa kendi cinslerinden olan bu çocuğu, beyazlar alıp götürürler.
-
تا نزاد او مشکلات عالم است ** آن که نازاده شناسد او کم است
- Fakat doğmadıkça anlamak, âlemdeki müşkül işlerdendir. Çünkü henüz doğmamış çocuğun nasıl olduğunu bilen azdır.
-
او مگر ینظر بنور الله بود ** کاندرون پوست او را ره بود 3520
- Bunu anlayan kişi, ancak Tanrı nuruyla bakıp gören kişidir. Böyle olan zat, bâtına da nüfuz edebilir.
-
اصل آب نطفه اسپید است و خوش ** لیک عکس جان رومی و حبش
- Nutfenin aslı beyaz renkli ve hoştur. Fakat beyaz kişinin canının aksi;
-
میدهد رنگ احسن التقویم را ** تا به اسفل میبرد این نیم را
- Nutfeye renk verir, onu en güzel şekle sokar; kara kişinin canının aksi de bir kısım halkı, en aşağılık bir renge, en bayağı bir şekle sürer, götürür.
-
این سخن پایان ندارد باز ران ** تا نمانیم از قطار کاروان
- Bu söze nihayet yoktur. Sen yine atını sür de biz kervandan geri kalmayalım.
-
یوم تبیض و تسود وجوه ** ترک و هندو شهره گردد ز آن گروه
- Bir gün her zümrenin önünde, saman çöpü müsün , dağ mı. Hindu musun, Türk mü? Meydana çıkar.
-
در رحم پیدا نباشد هند و ترک ** چون که زاید بیندش زار و سترگ 3525
- Hindu ile Türk, ana karnında belli olmaz. Fakat doğunca zayıf mı kuvvetli mi... herkes görür anlar.
-
جمله را چون روز رستاخیز من ** فاش میبینم عیان از مرد و زن
- Zeyd “ Ben halkı, kadın, erkek... Herkesi, kıyamet günündeymiş gibi apaçık görüyorum.
-
هین بگویم یا فرو بندم نفس ** لب گزیدش مصطفی یعنی که بس
- Hemen şimdicik söyleyeyim mi? Yoksa kapayayım mı?” dedi. Mustafa, dudağını ısırarak sus demek istedi.
-
یا رسول الله بگویم سر حشر ** در جهان پیدا کنم امروز نشر
- Zeyd dedi ki: “Ey Tanrı Peygamberi, haşir sırrını söyleyeyim de bugün dünyada kıyameti koparayım mı?
-
هل مرا تا پردهها را بر درم ** تا چو خورشیدی بتابد گوهرم
- Müsaade et bana, perdeleri yırtayım da aslım, mahiyetim güneş gibi parlasın;
-
تا کسوف آید ز من خورشید را ** تا نمایم نخل را و بید را 3530
- Güneş benim nurumdan tutulsun... Hurma ağacı (gibi meyveliler) ile söğüt ağacını (gibi meyvesizleri) göstereyim.