-
گفت یک اصبع چو بر چشمی نهی ** بیند از خورشید عالم را تهی 3555
- Peygamber dedi ki: “ Bir parmağını gözünün üstüne koydun mu... dünyayı güneşsiz görürsün.
-
یک سر انگشت پردهی ماه شد ** وین نشان ساتری الله شد
- Bir parmak bile, aya perde oluyor. İşte bu padişahın ayıp örtücülüğüne alâmettir.
-
تا بپوشاند جهان را نقطهای ** مهر گردد منکسف از سقطهای
- Bu suretle bir nokta ( gibi olan parmak), cihanı örter; bir sürçme de güneşi küsufa uğratır.
-
لب ببند و غور دریایی نگر ** بحر را حق کرد محکوم بشر
- Dudağını yum, denizin dibine bak. Tanrı, denizi, insana mahkûm etmiştir.
-
همچو چشمهی سلسبیل و زنجبیل ** هست در حکم بهشتی جلیل
- Nitekim Selsebîl ve Zencebîl ırmakları da Tanrı’nın cennete koyduğu kulların hükmü altındadır.
-
چار جوی جنت اندر حکم ماست ** این نه زور ما ز فرمان خداست 3560
- Cennetin dört ırmağı bizim hükmümüzdedir. Fakat bu gücümüzden, kuvvetimizden değil...Tanrı emriyle böyledir.
-
هر کجا خواهیم داریمش روان ** همچو سحر اندر مراد ساحران
- Bu ırmaklar, büyücülerin hükümlerine uyan büyüler gibi bizim hükmümüzdedir; onları nereye istersek oraya akıtırız.
-
همچو این دو چشمهی چشم روان ** هست در حکم دل و فرمان جان
- Bu akıp duran ve gönlün hükmü altında, canın fermanına tâbi bulunan iki göz çeşmesi gibi...
-
گر بخواهد رفت سوی زهر و مار ** ور بخواهد رفت سوی اعتبار
- Gönül dilerse gözler; zehrin, yılanların bulunduğu tarafa gider; gönül dilerse baktığı şeylerden ibret alır.
-
گر بخواهد سوی محسوسات رفت ** ور بخواهد سوی ملبوسات رفت
- Gönül dilerse görülen şeylere bakar; gönül dilerse örtülü , gizli şeylere akar.
-
گر بخواهد سوی کلیات راند ** ور بخواهد حبس جزویات ماند 3565
- Gönül dilerse, gözleri külliyat tarafına sevk eder; gönül dilerse cüziyatta hapseyler.
-
همچنین هر پنج حس چون نایزه ** بر مراد و امر دل شد جایزه
- Bu beş duygu da ( çeşmelerdeki lüleler, nasıl çeşmeye tâbi ise) aynı tarzda gönle tâbidir. Onun muradınca ve onun emrine göre iş görür.
-
هر طرف که دل اشارت کردشان ** میرود هر پنج حس دامن کشان
- Gönül ne tarafı işaret ederse beş duygu da eteklerini toplayıp o tarafa gider.
-
دست و پا در امر دل اندر ملا ** همچو اندر دست موسی آن عصا
- Musa’nın elindeki sopa nasıl Musa’ya tâbi ise el, ayak da apaçık gönlün emrine tâbidir.
-
دل بخواهد پا در آید زو به رقص ** یا گریزد سوی افزونی ز نقص
- Gönül isterse ayak, raksa girer, yahut yavaş yürürken hızlı yürümeye başlar.
-
دل بخواهد دست آید در حساب ** با اصابع تا نویسد او کتاب 3570
- Gönül isterse el, parmaklarla hesaba girişir, yahut kitap yazar.
-
دست در دست نهانی مانده است ** او درون تن را برون بنشانده است
- El, gizli bir elin hükmündedir. O gizli el içerdedir, dışarıya teni dikmiş, kendisine onu vekil etmiştir.
-
گر بخواهد بر عدو ماری شود ** ور بخواهد بر ولی یاری شود
- Gönül dilerse el, düşmana bir ejderha kesilir. Gönül dilerse sevgiliye yardımcı olur.
-
ور بخواهد کفچهای در خوردنی ** ور بخواهد همچو گرز ده منی
- Gönül dilerse el, yemek için kepçedir, on batmanlık gürz.
-
دل چه میگوید بدیشان ای عجب ** طرفه وصلت طرفه پنهانی سبب
- Acaba gönül, bunlara ne söylüyor ki? Bu ne şaşılacak vuslat, bu ne gizli sebep!
-
دل مگر مهر سلیمان یافته ست ** که مهار پنج حس بر تافته ست 3575
- Gönül, acaba Süleyman Mührünü mü ele geçirdi ki bu beş duygunun yollarını istediği gibi işaret etmekte!
-
پنج حسی از برون میسور او ** پنج حسی از درون مأمور او
- Beş zahirî duygu dışarıda kolayca onun mahkûmu olmuş, beş bâtınî duyguda içeride onun memuru...
-
ده حس است و هفت اندام و دگر ** آن چه اندر گفت ناید میشمر
- On duygu bunlardan başka yedi endam... Daha da dille söylenmeyecek kadar çok kuvvetler... Gayri sen say.
-
چون سلیمانی دلا در مهتری ** بر پری و دیو زن انگشتری
- Gönül mademki ululukta sen de bir Süleyman’sın... Parmağındaki saltanat yüzüğüyle perilere, şeytanlara hükmet!
-
گر در این ملکت بری باشی ز ریو ** خاتم از دست تو نستاند سه دیو
- Bu saltanatta hileye sapmazsan o üç şeytan, senin parmağından yüzüğü alamaz.