-
پردهی صد آدم آن دم بر درد ** صد بلیس نو مسلمان آورد
- O zaman, yüzlerce Âdem’in perdesini yırtar, yüzlerce yeni müslüman olmuş suçsuz, günahsız iblis yaratır!
-
گفت آدم توبه کردم زین نظر ** این چنین گستاخ نندیشم دگر
- Âdem “Bu hor görüşten tövbe ettim. Bir daha böyle küstahça düşünceye düşmem” dedi.
-
یا غیاث المستغیثین اهدنا ** لا افتخار بالعلوم و الغنی
- Ey yardım dileyenlerin yardımcısı, bize hidayet ver. Bilgilerle, zenginlikle öğünmeye imkân yok.
-
لا تزغ قلبا هدیت بالکرم ** و اصرف السوء الذی خط القلم 3900
- Kerem ederek hidayet ettiğin kalbi azdırma; takdir ettiğin kötülükleri bizden defet;
-
بگذران از جان ما سوء القضا ** وا مبر ما را ز اخوان صفا
- Kötü kazaları üstümüzden esirge; bizi Tanrı’ya razı olan kardeşlerden ayırma!
-
تلختر از فرقت تو هیچ نیست ** بیپناهت غیر پیچا پیچ نیست
- Senin ayrılığından daha acı bir şey yok... Sana sığınmazsak sen esirgemezsen işimiz, gücümüz ancak kargaşalıktır.
-
رخت ما هم رخت ما را راه زن ** جسم ما مر جان ما را جامه کن
- Zaten malımız mülkümüz; malımızın, mülkümüzün yolunu kesmekte... Zaten cismimizi soyup çırçıplak bırakmakta!
-
دست ما چون پای ما را میخورد ** بیامان تو کسی جان چون برد
- Elimiz, ayağımıza kastettikten sonra artık kim, senin lûtfun olmadıkça canını kurtarabilir ki?
-
ور برد جان زین خطرهای عظیم ** برده باشد مایهی ادبار و بیم 3905
- Bu pek büyük tehlikelerden canını kurtarsa bile kurtardığı şey ancak idbar ve tehlike sermayesi kesilir.
-
ز آن که جان چون واصل جانان نبود ** تا ابد با خویش کور است و کبود
- Çünkü can, canana ulaşmadıkça ebediyen kördür... ebediyen yaslıdır.
-
چون تو ندهی راه جان خود برده گیر ** جان که بیتو زنده باشد مرده گیر
- Esasen senin inayetin olmazsa can, âdeta bir tutsaktır; seninle diri olmayan canı ölü farz et.
-
گر تو طعنه میزنی بر بندگان ** مر ترا آن میرسد ای کامران
- Sen kullara darılır,kulları kınarsan, Ey Tanrı hakkındır, yaparsın.
-
ور تو ماه و مهر را گویی جفا ** ور تو قد سرو را گویی دوتا
- Aya, güneşe kusurlu, nursuz... Servinin boyuna iki büklüm;
-
ور تو چرخ و عرش را خوانی حقیر ** ور تو کان و بحر را گویی فقیر 3910
- Feleğe, arşa hor ve aşağı... madene, denize yoksul dersen,
-
آن به نسبت با کمال تو رواست ** ملک اکمال فناها مر تراست
- Kemaline nispetle yaraşır. Çünkü yokluklara kemal verip onlara eriştirme kudreti ancak senindir.
-
که تو پاکی از خطر و ز نیستی ** نیستان را موجد و معنیستی
- Çünkü sende yokluk ve ihtiyaç yoktur; yokları icat eden, onları ihtiyaçtan kurtaran sensin.
-
آن که رویانید داند سوختن ** ز آن که چون بدرید داند دوختن
- Yetiştiren, yakmayı da bilir; çünkü yırtık söken, dikmeyi de bilir.
-
میبسوزد هر خزان مر باغ را ** باز رویاند گل صباغ را
- Her güz; bağı bahçeyi yakıp yandırmakta. Sonra yeniden bahçeleri renklere boyayan kırmızı güllere boyayan kırmızı gülleri yetiştirmektedir.
-
کای بسوزیده برون آ تازه شو ** بار دیگر خوب و خوب آوازه شو 3915
- “ Ey yanıp yakılan, zuhur et, yenilen; tekrar güzelleş, güzel sesli bir hale gel” diye hepsini yeniden yaratır.
-
چشم نرگس کور شد بازش بساخت ** حلق نی ببرید و بازش خود نواخت
- Nergisin gözü körleşir, o, tekrar açar... Kamışın boğazını keser, sonra yine kendisi tekrar okşar, ondan nağmeler çıkarır.
-
ما چو مصنوعیم و صانع نیستیم ** جز زبون و جز که قانع نیستیم
- Biz mademki masnu’uz, sâni değiliz... Şu halde ancak zebunuz, ancak kanaatkârız.
-
ما همه نفسی و نفسی میزنیم ** گر نخوانی ما همه اهرمنیم
- Hepimiz “Nefsim, nefsim” deyip durmakta, hepimiz yalnız kendimizi düşünmekteyiz. Sen buna lûtufta bulunmazsan şeytanız.
-
ز آن ز اهرمن رهیدستیم ما ** که خریدی جان ما را از عمی
- Sen bizim canımızı körlükten kurtardığından, gözümüzü açtığından dolayı Şeytandan kurtulduk.
-
تو عصا کش هر که را که زندگی است ** بیعصا و بیعصا کش کور چیست 3920
- Kim hayattaysa değnekçisi, yol gösteren sensin. Değneğin, değnekçisi olmadıkça kör nedir ki, ne yapabilir ki?
-
غیر تو هر چه خوش است و ناخوش است ** آدمی سوز است و عین آتش است
- Senden gayrı hoş olsun, hoş olmasın... Her şey, insanı yakar, ateşin aynıdır.