-
رخت ما هم رخت ما را راه زن ** جسم ما مر جان ما را جامه کن
- Zaten malımız mülkümüz; malımızın, mülkümüzün yolunu kesmekte... Zaten cismimizi soyup çırçıplak bırakmakta!
-
دست ما چون پای ما را میخورد ** بیامان تو کسی جان چون برد
- Elimiz, ayağımıza kastettikten sonra artık kim, senin lûtfun olmadıkça canını kurtarabilir ki?
-
ور برد جان زین خطرهای عظیم ** برده باشد مایهی ادبار و بیم 3905
- Bu pek büyük tehlikelerden canını kurtarsa bile kurtardığı şey ancak idbar ve tehlike sermayesi kesilir.
-
ز آن که جان چون واصل جانان نبود ** تا ابد با خویش کور است و کبود
- Çünkü can, canana ulaşmadıkça ebediyen kördür... ebediyen yaslıdır.
-
چون تو ندهی راه جان خود برده گیر ** جان که بیتو زنده باشد مرده گیر
- Esasen senin inayetin olmazsa can, âdeta bir tutsaktır; seninle diri olmayan canı ölü farz et.
-
گر تو طعنه میزنی بر بندگان ** مر ترا آن میرسد ای کامران
- Sen kullara darılır,kulları kınarsan, Ey Tanrı hakkındır, yaparsın.
-
ور تو ماه و مهر را گویی جفا ** ور تو قد سرو را گویی دوتا
- Aya, güneşe kusurlu, nursuz... Servinin boyuna iki büklüm;
-
ور تو چرخ و عرش را خوانی حقیر ** ور تو کان و بحر را گویی فقیر 3910
- Feleğe, arşa hor ve aşağı... madene, denize yoksul dersen,
-
آن به نسبت با کمال تو رواست ** ملک اکمال فناها مر تراست
- Kemaline nispetle yaraşır. Çünkü yokluklara kemal verip onlara eriştirme kudreti ancak senindir.
-
که تو پاکی از خطر و ز نیستی ** نیستان را موجد و معنیستی
- Çünkü sende yokluk ve ihtiyaç yoktur; yokları icat eden, onları ihtiyaçtan kurtaran sensin.
-
آن که رویانید داند سوختن ** ز آن که چون بدرید داند دوختن
- Yetiştiren, yakmayı da bilir; çünkü yırtık söken, dikmeyi de bilir.
-
میبسوزد هر خزان مر باغ را ** باز رویاند گل صباغ را
- Her güz; bağı bahçeyi yakıp yandırmakta. Sonra yeniden bahçeleri renklere boyayan kırmızı güllere boyayan kırmızı gülleri yetiştirmektedir.
-
کای بسوزیده برون آ تازه شو ** بار دیگر خوب و خوب آوازه شو 3915
- “ Ey yanıp yakılan, zuhur et, yenilen; tekrar güzelleş, güzel sesli bir hale gel” diye hepsini yeniden yaratır.
-
چشم نرگس کور شد بازش بساخت ** حلق نی ببرید و بازش خود نواخت
- Nergisin gözü körleşir, o, tekrar açar... Kamışın boğazını keser, sonra yine kendisi tekrar okşar, ondan nağmeler çıkarır.
-
ما چو مصنوعیم و صانع نیستیم ** جز زبون و جز که قانع نیستیم
- Biz mademki masnu’uz, sâni değiliz... Şu halde ancak zebunuz, ancak kanaatkârız.
-
ما همه نفسی و نفسی میزنیم ** گر نخوانی ما همه اهرمنیم
- Hepimiz “Nefsim, nefsim” deyip durmakta, hepimiz yalnız kendimizi düşünmekteyiz. Sen buna lûtufta bulunmazsan şeytanız.
-
ز آن ز اهرمن رهیدستیم ما ** که خریدی جان ما را از عمی
- Sen bizim canımızı körlükten kurtardığından, gözümüzü açtığından dolayı Şeytandan kurtulduk.
-
تو عصا کش هر که را که زندگی است ** بیعصا و بیعصا کش کور چیست 3920
- Kim hayattaysa değnekçisi, yol gösteren sensin. Değneğin, değnekçisi olmadıkça kör nedir ki, ne yapabilir ki?
-
غیر تو هر چه خوش است و ناخوش است ** آدمی سوز است و عین آتش است
- Senden gayrı hoş olsun, hoş olmasın... Her şey, insanı yakar, ateşin aynıdır.
-
هر که را آتش پناه و پشت شد ** هم مجوسی گشت و هم زردشت شد
- Kim ateşe dayanır, ateşe arka verirse hem Mecusidir, hem Zerdüşt!
-
کل شیء ما خلا الله باطل ** إن فضل الله غیم هاطل
- Tanrı’dan başka her şey bâtıldır, asılsızdır. Tanrı’nın ihsanı, yağmuru kesilmeyen bir buluttur.
-
باز گشتن به حکایت امیر المؤمنین علی کرم الله وجهه و مسامحت کردن او با خونی خویش
- Ali Kerremallâhu Vechehu hikâyesine dönüş, Ali’nin katilini hoş görmesi
-
باز رو سوی علی و خونیاش ** و آن کرم با خونی و افزونیاش
- Tekrar Ali ve katilinin hikâyesine dön; katiline fazlasıyla gösterdiği kerem ve mürüvveti anlat.
-
گفت دشمن را همی بینم به چشم ** روز و شب بر وی ندارم هیچ خشم 3925
- Ali dedi ki: “Ben düşmanımı gözümle görmekte, gece gündüz ona bakıp durmaktayım. Böyle olduğu halde hiç kızmıyorum.
-
ز آنکه مرگم همچو من خوش آمده ست ** مرگ من در بعث چنگ اندر زده ست
- Çünkü ölümüm, bana can gibi hoş geliyor; dirilmemle âdeta bir.
-
مرگ بیمرگی بود ما را حلال ** برگ بیبرگی بود ما را نوال
- Ölümsüzlük ölümü bize helâl olmuştur; azıksızlık azığı, bize rızk ve nimettir.