-
آبگینهی زرد چون سازی نقاب ** زرد بینی جمله نور آفتاب
- Sarı camdan bakarsan güneşin nurunu sapsarı görürsün.
-
بشکن آن شیشهی کبود و زرد را ** تا شناسی گرد را و مرد را
- O gök ve sarı camı kır da eri ve tozu gör!
-
گرد فارس گرد سر افراشته ** گرد را تو مرد حق پنداشته 3960
- Atlı bir er, atını koştururken tozu dumana katar, etrafta bir tozdur kalkar. Sen, tozu Tanrı eri sanırsın.
-
گرد دید ابلیس و گفت این فرع طین ** چون فزاید بر من آتش جبین
- İblis de tozu gördü, “Bu toprağın fer’idir. Benim gibi ateş alınlı birisinden nasıl üstün olur?” dedi.
-
تا تو میبینی عزیزان را بشر ** دان که میراث بلیس است آن نظر
- Sen azizleri insan gördükçe bil ki bu görüş İblis’in mirasıdır
-
گر نه فرزند بلیسی ای عنید ** پس به تو میراث آن سگ چون رسید
- Be inatçı, İblis’in oğlu olmasan o köpeğin mirası nasıl olur da sana düşer?
-
من نیم سگ شیر حقم حق پرست ** شیر حق آن است کز صورت برست
- Ben köpek değilim, Tanrı aslanıyım. Tanrı aslanı suretten kurtulandır.
-
شیر دنیا جوید اشکاری و برگ ** شیر مولی جوید آزادی و مرگ 3965
- Dünya aslanı av ve rızk arar, Tanrı aslanı hürlük ve ölüm!
-
چون که اندر مرگ بیند صد وجود ** همچو پروانه بسوزاند وجود
- Çünkü ölümde yüzlerce hayat görür de varlığını pervane gibi yakıp yandırır.
-
شد هوای مرگ طوق صادقان ** که جهودان را بد این دم امتحان
- Ölüm isteği, doğru kişilerin boyunlarına bir halkadır. Çünkü bu istek, yahudîlere imtihan oldu.
-
در نبی فرمود کای قوم یهود ** صادقان را مرگ باشد گنج و سود
- Tanrı Kur’an’da “Yahudîler, doğrulara ölüm; fütuhat, sermaye ve ticarettir.
-
همچنان که آرزوی سود هست ** آرزوی مرگ بردن ز آن به است
- Sermaye ve ticaret isteği var ya; ölümü istemek ondan daha iyidir.
-
ای جهودان بهر ناموس کسان ** بگذرانید این تمنا بر زبان 3970
- Ey yahudiler; halk içinde namusunuzu korumak istiyorsanız bu dileği, bu ölüm temennisini dile getirin” dedi.
-
یک جهودی این قدر زهره نداشت ** چون محمد این علم را بر فراشت
- Muhammed, bu bayrağı kaldırınca bir tek yahudi bile bu istekte bulunmaya cüret edemedi.
-
گفت اگر رانید این را بر زبان ** یک یهودی خود نماند در جهان
- Peygamber “Eğer bunu dillerine getirirlerse dünyada tek bir yahudi bile kalmaz” dedi.
-
پس یهودان مال بردند و خراج ** که مکن رسوا تو ما را ای سراج
- Bunun üzerine yahudiler ; “Ey din ışığı, bizi rüsvay etme! Diyerek mal ve haraç verdiler.
-
این سخن را نیست پایانی پدید ** دست با من ده چو چشمت دوست دید
- Bu sözün sonu görünmez. Mademki gözün sevgiliyi gördü, ver elini bana!
-
گفتن امیر المؤمنین علی کرم الله وجهه با قرین خود که چون خدو انداختی در روی من نفس من جنبید و اخلاص عمل نماند، مانع کشتن تو آن شد
- Emîr-ül Müminîn Ali Kerremallâhu Vechehu’nun, arkadaşına “Sen benim yüzüme tükürünce nefsim kabardı, savaşımda ihlâs kalmadı. Seni öldürmeme mâni buydu” demesi
-
گفت امیر المؤمنین با آن جوان ** که به هنگام نبرد ای پهلوان 3975
- Emirül Müminin, o gence dedi ki: “Ey yiğit! Savaşırken,
-
چون خدو انداختی در روی من ** نفس جنبید و تبه شد خوی من
- Sen benim yüzüme tükürünce nefsim kabardı, hiddet ettim, huyum harap berbat bir hale geldi.
-
نیم بهر حق شد و نیمی هوا ** شرکت اندر کار حق نبود روا
- Öyle bir hale geldim ki o anda savaşımın yarısı Tanrı içindi, yarısı nefsim için. Tanrı işinde ortaklık yaraşmaz.
-
تو نگاریدهی کف مولاستی ** آن حقی کردهی من نیستی
- Sen Tanrı nakışısın: Seni, o, kudret eliyle yarattı, bezedi. Onunsun, benim değil.
-
نقش حق را هم به امر حق شکن ** بر زجاجهی دوست سنگ دوست زن
- Tanrı’nın nakışını yine Tanrı eliyle kır; sevgilinin camına sevgilinin taşını at!”
-
گبر این بشنید و نوری شد پدید ** در دل او تا که زناری برید 3980
- Kâfir bu sözü işitti, gönlünde öyle bir nur zuhur etti ki zünnarını kesti.
-
گفت من تخم جفا میکاشتم ** من ترا نوعی دگر پنداشتم
- “Ben, cefa tohumunu ekmiştim, seni başka türlü sanıyordum.
-
تو ترازوی احد خو بودهای ** بل زبانهی هر ترازو بودهای
- Halbuki sen Tanrı huylu bir teraziymişsin, hattâ her terazinin oku senmişsin!