تا که عجز خود ببینیم اندر آن ** قدرت حق را بدانیم آن زمان
Ta ki onlardan âciz olduğumuzu görelim de Tanrı kudretini bilelim, anlayalım” demişti.
در یکی گفته که عجز خود مبین ** کفر نعمت کردن است آن عجز هین
Öbüründe, “Kendi aczini görme, uyan, kendine gel; o aczi görüş, küfranı nimettir.
قدرت خود بین که این قدرت از اوست ** قدرت تو نعمت او دان که هوست
Kendi kudretini gör ki bu kudret ondandır. Kudretini, onun nimeti bil ki, kudret odur” demişti.
در یکی گفته کز این دو بر گذر ** بت بود هر چه بگنجد در نظر
Birinde demişti ki: “Bu ikisinden de geç, nazarına her ne sığarsa put olur!”
در یکی گفته مکش این شمع را ** کین نظر چون شمع آمد جمع را475
Öbüründe; “Bu mumu söndürme ki bu görüş, meclise mum mesabesindedir.
از نظر چون بگذری و از خیال ** کشته باشی نیم شب شمع وصال
Eğer nazardan ve hayalden geçersen gece yarısı visâl mumunu söndürmüş olursun” demişti.
در یکی گفته بکش باکی مدار ** تا عوض بینی نظر را صد هزار
Birinde demişti ki: “Söndür, hiç korkma ki yüz binlerce karşılığını göresin.
که ز کشتن شمع جان افزون شود ** لیلیات از صبر تو مجنون شود
Çünkü nazar mumunu söndürmekle can mumu artar, kuvvet bulur. Sabrının yüzünden Leylâ’n Mecnun olur!
ترک دنیا هر که کرد از زهد خویش ** بیش آید پیش او دنیا و پیش
Kim, zahitliği yüzünden dünyayı terk ederse dünya onun önüne çok, daha çok gelir!”
در یکی گفته که آن چهت داد حق ** بر تو شیرین کرد در ایجاد حق480
Başka birinde; “Hak sana ne verdiyse onu icat ederken tatlılaşmış.
بر تو آسان کرد و خوش آن را بگیر ** خویشتن را در میفگن در زحیر
Kolaylaştırmıştır. Onu güzelce al; kendini zahmete sokma” demişti.
در یکی گفته که بگذار آن خود ** کان قبول طبع تو ردست و بد
Birinde demişti ki: “Kendine ait olanı terk et, çünkü tabiatının kabul ettiği, merduttur, kötüdür.
راههای مختلف آسان شده ست ** هر یکی را ملتی چون جان شده ست
Birbirine aykırı yollar, nefse kolaydır, herkese bir din, can olmuştur.
گر میسر کردن حق ره بدی ** هر جهود و گبر از او آگه بدی
Eğer Hakk’ın din işlerini kolaylaştırması, doğru bir yol olsaydı her Yahudi ve Mecusi, Tanrı’yı duyar, anlardı” demişti.
در یکی گفته میسر آن بود ** که حیات دل غذای جان بود485
Öbüründe demişti ki: “Kolay, odur ki gönlü hayatı ve canın gıdası ola.
هر چه ذوق طبع باشد چون گذشت ** بر نیارد همچو شوره ریع و کشت
Tabiatın hoşlandığı her şey, vakti geçince, çorak yere ekilmiş tohum gibi mahsul vermez.
جز پشیمانی نباشد ریع او ** جز خسارت پیش نارد بیع او
Onun mahsulü, pişmanlıktan başka bir şey olmaz; onun kazancı, sahibine ziyandan başka bir şey getirmez.
آن میسر نبود اندر عاقبت ** نام او باشد معسر عاقبت
O zevk, sonunda da önünde olduğu gibi kolay ve hoş görünmez; nihayette adı güç olur, güçlenmiş bir hale gelir.
تو معسر از میسر باز دان ** عاقبت بنگر جمال این و آن
Sen güçleştirilmişle, kolaylaştırılmışı, birbirinden ayırt et; bunun yüzünü de sonuna nazaran gör, onun yüzünü de sonuna nazaran.”
در یکی گفته که استادی طلب ** عاقبت بینی نیابی در حسب490
Bir tomarda da; “Bir üstat ara. Akıbeti görme hassasını nesepte (şunun bunun soyundan gelmiş olmakta ve bununla öğünende) bulamazsın.
عاقبت دیدند هر گون ملتی ** لاجرم گشتند اسیر زلتی
Her çeşit din sâlikleri üstat aramaksızın, peygamberlere tâbi olmaksızın işlerin akıbetlerini gördüler, kendi akıllarınca netice hakkında istidlâllerde bulundular da bu yüzden hata ve dalâlete düştüler.
عاقبت دیدن نباشد دستباف ** ور نه کی بودی ز دینها اختلاف
Akıbet görme; elle dokunmuş, örülmüş değildir. Böyle olsaydı dinlerde nasıl ayrılık olurdu?” demişti.
در یکی گفته که استا هم تویی ** ز انکه استا را شناسا هم تویی
Bir tanesinde demişti ki: “Usta da sensin; çünkü ustayı da sen tanırsın.
مرد باش و سخرهی مردان مشو ** رو سر خود گیر و سر گردان مشو
Er ol, erlerin maskarası olma; kendi başının çaresine bak sersemleşme.”
در یکی گفته که این جمله یکی است ** هر که او دو بیند احول مردکی است495
Bir diğerinde; “Bunların hepsi birdir. İki gören kimse şaşı adamcağızdır” demiş.