حس خشکی دید کز خشکی بزاد ** عیسی جان پای بر دریا نهاد
Cisim, kuruluğu (bu âlemi) gördü, çünkü kuruluktan (bu âlemden) doğdu; can İsa’sı, ayağını denize attı.
سیر جسم خشک بر خشکی فتاد ** سیر جان پا در دل دریا نهاد
Kuru cismin yürümesi, kuruya düştü, ama canın yürümesine gelince: Ayağını denizin ta ortasına bastı.
چون که عمر اندر ره خشکی گذشت ** گاه کوه و گاه صحرا گاه دشت
Ömür kuruluk yolunda; gâh dağ, gâh deniz, gâh ova aşarak geçip gittikten sonra...
آب حیوان از کجا خواهی تو یافت ** موج دریا را کجا خواهی شکافت
Abıhayatı, nerede bulacaksın; deniz dalgalarını nerede yaracaksın?
موج خاکی وهم و فهم و فکر ماست ** موج آبی محو و سکر است و فناست575
Kara dalgası, bizim kuruntularımız, anlayışımız ve fikrimizdir. Deniz dalgası ise kendinden geçiş, sarhoşluk ve yokluktur.
تا در این سکری از آن سکری تو دور ** تا از این مستی از آن جامی تو دور
Sen bu sarhoşlukta oldukça o sarhoşluktan uzaksın. Bundan sarhoş oldukça o kadehten nefret eder durursun.
گفتوگوی ظاهر آمد چون غبار ** مدتی خاموش خو کن هوش دار
Zahir dedikodusu toz gibidir. Kulak gibi bir müddet dinlemeyi âdet edin!”
مکرر کردن مریدان که خلوت را بشکن
Müritlerin, halveti terk et diye tekrar ısrarla yalvarışları
جمله گفتند ای حکیم رخنه جو ** این فریب و این جفا با ما مگو
Hepsi dediler ki: “Ey bahane arayan hakîm bu cefayı bize reva görme!
چار پا را قدر طاقت بار نه ** بر ضعیفان قدر قوت کار نه
Hayvana takati derecesinde yük yüklet. Zayıflara iktidarları nispetinde iş havale et!
دانهی هر مرغ اندازهی وی است ** طعمهی هر مرغ انجیری کی است580
Her kuşun yiyeceği lokma, kendine göredir. Nasıl olur da her kuş bir inciri (bütün olarak) yutabilir?
طفل را گر نان دهی بر جای شیر ** طفل مسکین را از آن نان مرده گیر
Çocuğa süt yerine ekmek verirsen zavallı yavruyu o ekmek yüzünden öldü bil!
چون که دندانها بر آرد بعد از آن ** هم بخود گردد دلش جویای نان
Ondan sonra dişleri çıkınca kendi kendine onun içi ekmek ister.
مرغ پر نارسته چون پران شود ** لقمهی هر گربهی دران شود
Henüz kanadı çıkmayan kuş uçmaya kalkışırsa her yırtıcı kedinin lokması olur.
چون بر آرد پر بپرد او به خود ** بیتکلف بیصفیر نیک و بد
Ama kanatlanınca o kendisinden teklifsizce, iyi ve kötü ıslık olmaksızın uçar.
دیو را نطق تو خامش میکند ** گوش ما را گفت تو هش میکند585
Senin sözün Şeytan’ı susturur, senin lütuf ve keremin, bizim kulağımıza akıl ve fehim verir.
گوش ما هوش است چون گویا تویی ** خشک ما بحر است چون دریا تویی
Söyleyen, sen olunca kulağımız, tamam akıldan ibarettir. Mademki deniz sensin, kurumuz da denizdir!
با تو ما را خاک بهتر از فلک ** ای سماک از تو منور تا سمک
Ey (sekizinci gökteki) Simak burcundan (denizin dibindeki) balığa kadar her şey, kendisinden nurlanmış olan! Seninle olunca yer, bize gökten daha iyidir.
بیتو ما را بر فلک تاریکی است ** با تو ای ماه این فلک باری کی است
Sensiz, biz göğün tâ üstünde bile karanlık içindeyiz. Ey ay! Gayrı bu felek, nedir ki seninle mukayese edilebilsin?
صورت رفعت بود افلاک را ** معنی رفعت روان پاک را
Göklerin sûreta yüksekliği var. Mana yüzünden yükseklik, temiz ruhundur.
صورت رفعت برای جسمهاست ** جسمها در پیش معنی اسمهاست590
Sûreta yükseklik, cisimlerindir, fakat mana huzurunda cisimler, isimlerden ibarettir.
جواب گفتن وزیر که خلوت را نمیشکنم
Vezirin “Halveti terk etmem" diye cevap vermesi
گفت حجتهای خود کوته کنید ** پند را در جان و در دل ره کنید
Vezir dedi ki: “Delillerinizi kısa kesiniz; nasihatimi, can ve gönülden dinleyiniz.
گر امینم متهم نبود امین ** گر بگویم آسمان را من زمین
Emin isem, emin adam ittiham edilmez göğe yer desem bile!
گر کمالم با کمال انکار چیست ** ور نیم این زحمت و آزار چیست
Eğer ben mahzı kemâl isem kemâli inkâr nedir? Değilsem bu zahmet, bu eziyet ne oluyor?
من نخواهم شد از این خلوت برون ** ز آن که مشغولم به احوال درون
Ben bu halvetten çıkmayacağım çünkü kalp ahvali ile meşgulüm.”
اعتراض مریدان در خلوت وزیر
Müritlerin vezire yalvarması
جمله گفتند ای وزیر انکار نیست ** گفت ما چون گفتن اغیار نیست595
Hepsi birden dediler ki: “Ey vezir, inkâr etmiyoruz, bizim sözümüz ağyarın sözü gibi değildir.