-
حمله شان پیدا و ناپیداست باد ** آن که ناپیداست هرگز کم مباد
- Aslanların saldırışı meydânda; lâkin rüzgâr gizlidir. O gizli olan, aslâ eksik olmasın. (T.M. 602)
-
باد ما و بود ما از داد تست ** هستی ما جمله از ایجاد تست 605
- Hareketimiz de, varlığımız da senin vergindir. Varlığımız umumiyetle senin icadındır.
-
لذت هستی نمودی نیست را ** عاشق خود کرده بودی نیست را
- Yoksa varlık lezzetini gösterdin. Yok olanı kendine âşık eylemiştin!
-
لذت انعام خود را وامگیر ** نقل و باده و جام خود را وامگیر
- O in’am ve ihsanın lezzetini... Mezeyi, şarabı ve kadehi esirgeme!
-
ور بگیری کیت جستجو کند ** نقش با نقاش چون نیرو کند
- Esirgersen kim arayıp tarıyabilir? Nakış nakkaşla nasıl mücadele eder?
-
منگر اندر ما، مکن در ما نظر ** اندر اکرام و سخای خود نگر
- Bize, bizim ef’alimize bakma; kendi ikramına, kendi cömertliğine bak!
-
ما نبودیم و تقاضامان نبود ** لطف تو ناگفتهی ما میشنود 610
- Biz yoktuk, mücadelemiz de yoktu. Senin lütfun bizim söylenmemiş sırlarımızı da işitiyordu.
-
نقش باشد پیش نقاش و قلم ** عاجز و بسته چو کودک در شکم
- Nakış, nakkaşın ve kaleminin huzurunda ama karnındaki çocuk gibi âciz ve eli bağlıdır.
-
پیش قدرت خلق جمله بارگه ** عاجزان چون پیش سوزن کارگه
- Kudret huzurunda bütün âlem mahlûkları, iğne önünde gergef gibi âcizdir.
-
گاه نقشش دیو و گه آدم کند ** گاه نقشش شادی و گه غم کند
- Kudret gergefe bazen şeytan resmi, bazen insan resmi işler; gâh neşe, gâh keder nakşeder.
-
دست نه تا دست جنباند به دفع ** نطق نه تا دم زند در ضر و نفع
- Gergefin eli yok ki onu def’ için kımıldatsın; dili yok ki fayda, zarar hususunda ses çıkarsın.
-
تو ز قرآن باز خوان تفسیر بیت ** گفت ایزد ما رميت إذ رمیت 615
- Sen beytin tefsirini Kur’an’dan oku Tanrı “Attığın zaman sen atmadın” dedi.
-
گر بپرانیم تیر آن نه ز ماست ** ما کمان و تیر اندازش خداست
- Biz bir ok atarsak, atış, bizden değildir. Biz yayız, o yayla ok atan Tanrı’dır.
-
این نه جبر این معنی جباری است ** ذکر جباری برای زاری است
- Bu “cebir” değil, cebbarlığın manasıdır. Cebbarlığı anış da, ancak Tanrı’ya tazarru ve niyaz içindir.
-
زاری ما شد دلیل اضطرار ** خجلت ما شد دلیل اختیار
- Bizim figanımız muztar ve kudretsiz olduğumuzun delilidir. Yaptığımızdan utanmamız da elimizde ihtiyar olduğuna delildir.
-
گر نبودی اختیار این شرم چیست ** وین دریغ و خجلت و آزرم چیست
- Yapıp yapmamada ihtiyarımız varsa utanma ne? Bu açıklanma, bu utanış, bu teeddüp ne?
-
زجر استادان و شاگردان چراست ** خاطر از تدبیرها گردان چراست 620
- Hocaların şakirtleri terbiye etmesi niçin; fikir, neden tedbirlerden tedbirlere dönüyor?
-
ور تو گویی غافل است از جبر او ** ماه حق پنهان کند در ابر رو
- Eğer sen: “O, cebirden gafildir. Hakk’a mensup olan ay, bulutta yüzünü gizliyor” dersen,
-
هست این را خوش جواب ار بشنوی ** بگذری از کفر و در دین بگروی
- Buna hoş bir cevap var; dinlersen küfürden geçer, dini tasdik eder, bana tâbi olursun:
-
حسرت و زاری گه بیماری است ** وقت بیماری همه بیداری است
- Hasret ve figan, hastalık zamanındadır. Hastalık zamanı tamamı ile uyanıklık zamanıdır.
-
آن زمان که میشوی بیمار تو ** میکنی از جرم استغفار تو
- Hasta olduğun zaman günahından istiğfar eder durursun.
-
مینماید بر تو زشتی گنه ** میکنی نیت که باز آیم به ره 625
- Sana günahın çirkinliği görünür; iyileşince yola geleyim diye niyet edersin.
-
عهد و پیمان میکنی که بعد از این ** جز که طاعت نبودم کار گزین
- Bundan sonra kulluktan başka bir iş ihtiyar etmeyeyim diye ahdeylersin.
-
پس یقین گشت این که بیماری ترا ** میببخشد هوش و بیداری ترا
- Şu halde bu yakinen anlaşıldı ki hastalık sana akıllılık, bahşediyor.
-
پس بدان این اصل را ای اصل جو ** هر که را درد است او برده ست بو
- Ey asıl arayan kimse! Şu aslı bil ki kimde dert varsa o, koku almış, dermana ermiştir.