English    Türkçe    فارسی   

1
633-657

  • پس تو سرهنگی مکن با عاجزان ** ز آن که نبود طبع و خوی عاجز آن‌‌
  • Gayrı sen de âcizlere çavuşluk etme. Çünkü bu vazife âcizlerin huyu ve tabiatı değildir.
  • چون تو جبر او نمی‌‌بینی مگو ** ور همی‌‌بینی نشان دید کو
  • Mademki görmüyorsun; Tanrı’nın cebrinden bahsetme! Görüyorsan hangi gördüğünün nişanesi?
  • در هر آن کاری که میل استت بدان ** قدرت خود را همی‌‌بینی عیان‌‌ 635
  • Hangi bir işe meylin varsa o işte kendi kudretini apaçık görür durursun;
  • و اندر آن کاری که میلت نیست ** و خواست خویش را جبری کنی کاین از خداست‌‌
  • Hangi işe meylin ve isteğin yoksa... Bu, Tanrı’dandır diye kendini Cebrî yaparsın!
  • انبیا در کار دنیا جبری‌‌اند ** کافران در کار عقبی جبری‌‌اند
  • Peygamberler, dünya işinde Cebrîdirler, kâfirler de ahiret işinde.
  • انبیا را کار عقبی اختیار ** جاهلان را کار دنیا اختیار
  • Peygamberlerin, ahiret işinde ihtiyarları vardır, cahillerin de dünya işinde.
  • ز آن که هر مرغی به سوی جنس خویش ** می‌‌پرد او در پس و جان پیش پیش‌‌
  • Zira her kuş, kendi cinsinin bulunduğu yere gider, bedeni, geride uçmaktadır, canı daha tez, daha ileri gitmekte!
  • کافران چون جنس سجین آمدند ** سجن دنیا را خوش آیین آمدند 640
  • Kâfirler “Siccin” cinsinden olduklarından dünya zindanına rahat rahat gelmişlerdir.
  • انبیا چون جنس علیین بدند ** سوی علیین جان و دل شدند
  • Peygamberler, "İlliyyin" cinsinden olduklarından can ve gönül İlliyyinine doğru gitmişlerdir.
  • این سخن پایان ندارد لیک ما ** باز گوییم آن تمامی قصه را
  • Bu sözün sonu yoktur, fakat biz yine dönüp o hikâyeyi tamamlayalım:
  • نومید کردن وزیر مریدان را از رفض خلوت
  • Vezirin, halveti terk etmede müritleri ümitsiz bırakması
  • آن وزیر از اندرون آواز داد ** کای مریدان از من این معلوم باد
  • Vezir içerden seslendi: “Ey müritler, benden size şu malûm olsun.
  • که مرا عیسی چنین پیغام کرد ** کز همه یاران و خویشان باش فرد
  • Ki İsa bana “Hep yakınlarından, arkadaşlarından ayrıl, tek ol,
  • روی در دیوار کن تنها نشین ** وز وجود خویش هم خلوت گزین‌‌ 645
  • Yüzünü duvara çevirip yalnızca otur, kendi varlığından da halveti ihtiyar et” diye vahyetti.
  • بعد از این دستوری گفتار نیست ** بعد از این با گفت و گویم کار نیست‌‌
  • Bundan sonra konuşmaya izin yok, bundan sonra dedikodu ile işim yok.
  • الوداع ای دوستان من مرده‌‌ام ** رخت بر چارم فلک بر برده‌‌ام‌‌
  • Dostlar, elveda! Ben öldüm, yükümü dördüncü göğe ilettim.
  • تا به زیر چرخ ناری چون حطب ** من نسوزم در عنا و در عطب‌‌
  • Bu suretle de ateşe mensup feleğin altında zahmet ve meşakkatler içinde yanmayalım.
  • پهلوی عیسی نشینم بعد از این ** بر فراز آسمان چارمین‌‌
  • Bundan sonra dördüncü kat gök üstünde, İsa’nın yanında oturacağım.”
  • ولی عهد ساختن وزیر هر یک امیر را جدا جدا
  • Vezirin her emiri ayrı ayrı veliaht yapması
  • و آن گهانی آن امیران را بخواند ** یک به یک تنها به هر یک حرف راند 650
  • Neden sonra o emirleri yalnız ve birer birer çağırıp her birine bir söz söyledi.
  • گفت هر یک را به دین عیسوی ** نایب حق و خلیفه‌‌ی من توی‌‌
  • Her birine “İsa dininde Tanrı vekili ve benim halifem sensin,
  • و آن امیران دگر اتباع تو ** کرد عیسی جمله را اشیاع تو
  • Öbür emirler senin tâbilerindir. İsa, umumunu senin taraftarın ve yardımcın etti.
  • هر امیری کو کشید گردن بگیر ** یا بکش یا خود همی‌‌دارش اسیر
  • Hangi emir, baş çeker, tâbi olmazsa onu tut; ya öldür yahut esir et, hapse at.
  • لیک تا من زنده‌‌ام این وامگو ** تا نمیرم این ریاست را مجو
  • Ama ben sağ iken bunu kimseye söyleme, ben ölmedikçe, reisliğe talip olma.
  • تا نمیرم من تو این پیدا مکن ** دعوی شاهی و استیلا مکن‌‌ 655
  • Ben ölmedikçe bunu hiç meydana çıkarma. Saltanat ve galebe dâvasına kalkışma.
  • اینک این طومار و احکام مسیح ** یک به یک بر خوان تو بر امت فصیح‌‌
  • İşte şu tomar ve onda Mesih’in hükümleri... Bunu ümmete fasih bir tarzda oku!” dedi.
  • هر امیری را چنین گفت او جدا ** نیست نایب جز تو در دین خدا
  • O, her emire ayrı olarak şunu söyledi: “Tanrı dininde senden başka naip yoktur!”