English    Türkçe    فارسی   

1
715-739

  • گر بود چوبین برو دیگر طلب ** ور بود الماس پیش آ با طرب‌‌ 715
  • Eğer tahtadansa, yürü, başkasını ara; eğer elmassa sevinerek ileri gel!
  • تیغ در زرادخانه‌‌ی اولیاست ** دیدن ایشان شما را کیمیاست‌‌
  • Elmas kılıç, velilerin silâh deposundandır. Onları görmek, size kimyadır.
  • جمله دانایان همین گفته همین ** هست دانا رحمة للعالمین‌‌
  • Bütün bilenler, ancak ve ancak bunu böyle demişlerdir: bilen âlemlere rahmettir.
  • گر اناری می‌‌خری خندان بخر ** تا دهد خنده ز دانه‌‌ی او خبر
  • Nar alıyorsan gülen (çatlak) narı al ki onun gülmesi, sana tanesi olduğunu haber versin.
  • ای مبارک خنده‌‌اش کاو از دهان ** می‌‌نماید دل چو در از درج جان‌‌
  • O ne mübarek gülmedir ki can kutusundaki inci gibi, ağızdan gönlü gösterir.
  • نامبارک خنده‌‌ی آن لاله بود ** کز دهان او سیاهی دل نمود 720
  • Mübarek olmayan gülme, lâlenin gülmesidir: Ağzını açınca kalbinin karalığını gösterir.
  • نار خندان باغ را خندان کند ** صحبت مردانت از مردان کند
  • Gülen nar bahçeyi güldürür. Erler sohbeti de seni erlerden eder.
  • گر تو سنگ صخره و مرمر شوی ** چون به صاحب دل رسی گوهر شوی‌‌
  • Katı taş ve mermer bile olsan, gönül sahibine erişirsen cevher olursun.
  • مهر پاکان در میان جان نشان ** دل مده الا به مهر دل خوشان‌‌
  • Temizlerin muhabbetini tâ canının içine dik. Gönlü hoş olanların muhabbetinden başka muhabbete gönül verme.
  • کوی نومیدی مرو امیدهاست ** سوی تاریکی مرو خورشیدهاست‌‌
  • Ümitsizlik diyarına gitme, ümitler var. Karanlığa varma güneşler var.
  • دل ترا در کوی اهل دل کشد ** تن ترا در حبس آب و گل کشد 725
  • Gönül, seni, gönül ehlinin diyarına; ten, seni su ve çamur hapsine çeker.
  • هین غذای دل بده از هم دلی ** رو بجو اقبال را از مقبلی‌‌
  • Agâh ol, bir gönüldeşten gönül gıdasını al, onunla gönlünü gıdalandır. Yürü, ikbali bir ikbal sahibinden öğren!
  • تعظیم نعت مصطفی علیه السلام که مذکور بود در انجیل
  • Mustafa salâvatullahi aleyh’in İncil’de anılan iyi vasıflarını ululamaları
  • بود در انجیل نام مصطفی ** آن سر پیغمبران بحر صفا
  • İncil'de Mustafa’nın, o Peygamberler başının, o sefa denizinin adı vardı;
  • بود ذکر حلیه‌‌ها و شکل او ** بود ذکر غزو و صوم و اکل او
  • Sıfatları, şekli, savaşı, oruç tutuşu ve yiyişi anılmıştı.
  • طایفه‌‌ی نصرانیان بهر ثواب ** چون رسیدندی بدان نام و خطاب‌‌
  • Hıristiyan taifesi, o da, o hitaba geldikleri zaman sevap için,
  • بوسه دادندی بر آن نام شریف ** رو نهادندی بر آن وصف لطیف‌‌ 730
  • Yüce adı öperler; lâtif vasfa yüz sürerlerdi.
  • اندر این فتنه که گفتیم آن گروه ** ایمن از فتنه بدند و از شکوه‌‌
  • Bu söylediğimiz fitne esnasında o taife, fitneden, kargaşalıktan emindiler.
  • ایمن از شر امیران و وزیر ** در پناه نام احمد مستجیر
  • Onlar, o emirlerin ve vezirin şerlerinden emin olup Ahmed adının sığınağında korunmuşlardı.
  • نسل ایشان نیز هم بسیار شد ** نور احمد ناصر آمد یار شد
  • Onların nesli de çoğaldı. Ahmed’in nuru, bunlara yardım etti, yâr oldu.
  • و آن گروه دیگر از نصرانیان ** نام احمد داشتندی مستهان‌‌
  • Hıristiyanlardan Ahmed adını hor tutan diğer fırka,
  • مستهان و خوار گشتند از فتن ** از وزیر شوم رای شوم فن‌‌ 735
  • Fitnelerden ve o tedbiri de şom, fitnesi de şom vezir yüzünden hor ve kıymetsiz bir hale geldi.
  • هم مخبط دینشان و حکمشان ** از پی طومارهای کژ بیان‌‌
  • Manaları ters, sözleri aykırı tomarlara uymalarından dolayı dinleri de müşevveş bir hale geldi, hükümleri de!
  • نام احمد این چنین یاری کند ** تا که نورش چون نگهداری کند
  • Ahmed’in adı böyle yardım ederse acaba nuru nasıl korur?
  • نام احمد چون حصاری شد حصین ** تا چه باشد ذات آن روح الامین
  • Ahmed adı sağlam bir kapı olunca o emin ruhun zatı ne olur?
  • حکایت پادشاه جهود دیگر که در هلاک دین عیسی سعی نمود
  • İsa dinini mahva çalışan diğer bir Yahudi padişahının hikâyesi
  • بعد از این خون ریز درمان ناپذیر ** کاندر افتاد از بلای آن وزیر
  • Vezirin belâsı yüzünden yoldan çıkmış olan o nasihat kabul etmez padişahtan sonra,