آن که او از آسمان باران دهد ** هم تواند کاو ز رحمت نان دهد
Gökten yağmur veren, rahmetiyle can vermeye kadirdir” dediler.
باز ترجیحنهادن شیر جهد را بر توکل
Aslanın yine çalışmayı tevekküle tercih etmesi
گفت شیر آری ولی رب العباد ** نردبانی پیش پای ما نهاد
Aslan dedi ki: “Evet ama kulların Tanrısı bizim ayağımızın önüne bir merdiven koydu.
پایه پایه رفت باید سوی بام ** هست جبری بودن اینجا طمع خام930
Dama doğru basamak basamak çıkmalı, burada Cebrî olmak ham tamahtır.
پای داری چون کنی خود را تو لنگ ** دست داری چون کنی پنهان تو چنگ
Ayağın var, nasıl olur da kendini topal edersin; elin var, neye pençeni saklarsın?
خواجه چون بیلی به دست بنده داد ** بیزبان معلوم شد او را مراد
Efendi, kölenin eline beli verince söylemeden dileği malûm olur.
دست همچون بیل اشارتهای اوست ** آخر اندیشی عبارتهای اوست
Bel gibi olan el de, Tanrı işaretlerindendir. Sonu düşünmek hassası da onun ibareleridir.
چون اشارتهاش را بر جان نهی ** در وفای آن اشارت جان دهی
Tanrı’nın işaretlerini canına nakşederek ve o işarete vefakârlık ederek can verirsen.
پس اشارتهای اسرارت دهد ** بار بر دارد ز تو کارت دهد935
Sana nice sır işaretleri bahşeyler; senden yükü kaldırır, seni iş güç sahibi eder.
حاملی محمول گرداند ترا ** قابلی مقبول گرداند ترا
Şimdi yük altındasın; Tanrı seni yükler, bindirir… Şimdi onun emrini kabul etmektesin; sonra seni makbul eder.
قابل امر ویی قایل شوی ** وصل جویی بعد از آن واصل شوی
Şimdi onun emrini kabul etmişsin, sonra o emirleri söylersin. Şimdi vuslat arıyorsun, ondan sonra da vasıl olursun.
سعی شکر نعمتش قدرت بود ** جبر تو انکار آن نعمت بود
Tanrı’nın nimetine şükretmeye çalışmak kudrettir. Senin cebrîliğin ise o nimeti inkârdır.
شکر قدرت قدرتت افزون کند ** جبر نعمت از کفت بیرون کند
Onun verdiği kudrete şükretmek kudretini artırır. Cebir ise nimeti elinden çıkarır.
جبر تو خفتن بود در ره مخسب ** تا نبینی آن در و درگه مخسب940
Senin cebrîliğin yolda uyumaktır, uyuma; o kapıyı, o dergâhı görmedikçe uykuya dalma!
هان مخسب ای جبری بیاعتبار ** جز به زیر آن درخت میوهدار
Ey dikkatsiz Cebrî! Sakın o meyvalı ağacın altından gayrı bir yerde uyuma.
تا که شاخ افشان کند هر لحظه باد ** بر سر خفته بریزد نقل و زاد
Ki rüzgâr her anda dalları silkip başına çerez ve azık döksün.
جبر و خفتن در میان ره زنان ** مرغ بیهنگام کی یابد امان
Cebre inanmakla yol kesen haydutlar arasında uyumak müsavidir. Vakitsiz öten kuş nasıl olur da kurtulur?
ور اشارتهاش را بینی زنی ** مرد پنداری و چون بینی زنی
Eğer onun işaretlerine burun büküyorsan kendini erkek mi sanıyorsun? Dikkat edersen anlarsın ki kadınsın!
این قدر عقلی که داری گم شود ** سر که عقل از وی بپرد دم شود945
Sendeki bu kadarcık akıl da zayi olur, aklı uçan başsa kuyruk kesilir!
ز آن که بیشکری بود شوم و شنار ** میبرد بیشکر را در قعر نار
Zira şükretmemek uğursuz ve ayıp bir şeydir; o hal, şükretmeyeni, tâ ateşin dibine kadar çeker götürür.
گر توکل میکنی در کار کن ** کشت کن پس تکیه بر جبار کن
Tevekkül ediyorsan çalışmak hususunda tevekkül et; kazan da sonra Tanrı’ya dayan!”
باز ترجیح نهادن نخجیران توکل را بر جهد
Av hayvanlarının tekrar tevekkülü çalışmaya tercih eylemeleri
جمله با وی بانگها برداشتند ** کان حریصان که سببها کاشتند
Hepsi ona bağırarak dediler ki: “Sebep tohumlarını eken o harisler…”
صد هزار اندر هزار از مرد و زن ** پس چرا محروم ماندند از زمن
Kadın, erkek nice yüz binlerce kişi, neden oldu da zamane menfaatlerinden mahrum kaldılar?
صد هزاران قرن ز آغاز جهان ** همچو اژدرها گشاده صد دهان950
Dünyanın başlangıcından beri yüz binlerce kavim, ejderha gibi ağız açmışlar;
مکرها کردند آن دانا گروه ** که ز بن بر کنده شد ز آن مکر کوه
O bilgili, idrakli kavimler hileler düzmüşler, tedbirlerde bulunmuşlardır. Öyle tedbirler ki o tedbirlerle dağ bile tâ dibinden kopar, yerinden ayrılırdı.
کرد وصف مکرهاشان ذو الجلال ** لتزول منه اقلال الجبال
Tanrı, onların hile ve tedbirlerini “O tedbirler yüzünden dağların tepeleri bile oynar, yıkılır, dümdüz olurdu” diye övdü.