-
عیب کردن ریش را داروی اوست ** چون شکسته گشت جای ارحمواست
- Yarayı ayıplamak, ona merhem koymaktır. Sınık bir hale düştü mü “ Bir kavmin azizi zelil oldu mu acıyın ona” hadîsine mazhar olur.
-
گر همان عیبت نبود ایمن مباش ** بو که آن عیب از تو گردد نیز فاش
- Sende o ayıp yoksa da yine emin olma. Olabilir ki o ayıbı sen de yaparsın, günün birin de o ayıp, senden de zuhur edebilir.
-
لا تخافوا از خدا نشنیدهای ** پس چه خود را ایمن و خوش دیدهای
- Allahtan “Emin olmayın” sözünü duymadın mı? Peki, o halde neden müsterih ve emin oluyorsun?
-
سالها ابلیس نیکو نام زیست ** گشت رسوا بین که او را نام چیست 3040
- İblis, yıllarca iyi adla anılarak yaşadığı halde nihayet bak, nasıl rüsvay oldu, adı ne oldu?
-
در جهان معروف بد علیای او ** گشت معروفی بعکس ای وای او
- Yüceliği âlemde tanınmıştı; aksiyle tanındı, yazık!
-
تا نه ای ایمن تو معروفی مجو ** رو بشو از خوف پس بنمای رو
- Emin değilsen, tanınmayı isteme. Yürü, yüzünü korkuyla yıka da sonra göster.
-
تا نروید ریش تو ای خوب من ** بر دگر ساده ز نخ طعنه مزن
- Güzelim, sakalın çıkmıyorsa başka sakalsızları kınama.
-
این نگر که مبتلا شد جان او ** در چهی افتاد تا شد پند تو
- Şu işe bak: Şeytan, belâlara düştü de sana ibret oldu.
-
تو نیفتادی که باشی پند او ** زهر او نوشید تو خور قند او 3045
- Sen belâya uğrayıp ona ibret olmadın o zehri içti, sen şerbetini iç (ibret almana bak!).
-
قصد کردن غزان به کشتن یک مردی تا آن دگر بترسد
- Oğuzların, birini korkutmak için başka birini öldürmeye kalkışmaları
-
آن غزان ترک خونریز آمدند ** بهر یغما بر دهی ناگه زدند
- Kan dökücü Oğuz Türkleri, malları yağma etmek üzere bir köye girdiler.
-
دو کس از اعیان آن ده یافتند ** در هلاک آن یکی بشتافتند
- O köyün eşrafından iki kişi yakalayıp birini öldürmeye niyet ettiler.
-
دست بستندش که قربانش کنند ** گفت ای شاهان و ارکان بلند
- Öldürmek üzere elini bağladıkları zaman dedi ki: “Padişahlar, yüce erler.
-
در چه مرگم چرا میافگنید ** از چه آخر تشنهی خون منید
- Niye benim kanıma kastediyorsunuz. Neden benim kanıma susadınız?
-
چیست حکمت چه غرض در کشتنم ** چون چنین درویشم و عریان تنم 3050
- Öldürülmemde ki maksat, garaz ne? Görüyorsunuz ya, gördüğünüz gibi yoksulum, çırçıplak bir adamım”
-
گفت تا هیبت بر این یارت زند ** تا بترسد او و زر پیدا کند
- Oğuzların biri “ Arkadaşın korksun, ürksün de altınları çıkarsın diye öldürüyoruz” dedi.
-
گفت آخر او ز من مسکینتر است ** گفت قاصد کرده است او را زر است
- Adam “O benden yoksul” deyince Oğuz, “Haber verdiler onun altını var” dedi.
-
گفت چون وهم است ما هر دو یکایم ** در مقام احتمال و در شکایم
- Adam dedi ki: “Mademki bizim ikimizden bir şey umuyorsunuz,
-
خود و را بکشید اول ای شهان ** تا بترسم من دهم زر را نشان
- Evvelâ onu öldürün de ben korkayım, altınların yerini göstereyim!”
-
پس کرمهای الهی بین که ما ** آمدیم آخر زمان در انتها 3055
- Şimdi sen de Allah’ın keremine bak ki biz âhir zamanda geldik.
-
آخرین قرنها پیش از قرون ** در حدیث است آخرون السابقون
- Zamanlardan sonuncusu, ilk devirlerden daha üstündür. Hadiste “ Ahirûnes Sâbikun” denmektedir.
-
تا هلاک قوم نوح و قوم هود ** عارض رحمت به جان ما نمود
- Merhamet sahibi Allah, Nûh ve Hûd kavimlerinin helâkini bize gösterdi;
-
کشت ایشان را که ما ترسیم از او ** ور خود این بر عکس کردی وای تو
- Biz korkalım, ibret alalım diye onları kahretti. Ya aksi olsaydı vay haline!
-
بیان حال خود پرستان و ناشکران در نعمت وجود انبیا و اولیا علیهم السلام
- Kendisine tapanların (peygamber ve velilerin Aleyhimüsselâm) varlıkları nimetken buna şükretmeyenlerin hali
-
هر ک از ایشان گفت از عیب و گناه ** وز دل چون سنگ وز جان سیاه
- Peygamberlerden hangisi, suça, ayıba dair bir şey söylediyse taş gibi katı gönül’e, kapkara cana,
-
و ز سبک داری فرمانهای او ** و ز فراغت از غم فردای او 3060
- Allah fermanlarına ehemmiyet vermemeye, yarın ki ahret gününü düşünmeyip rahatça keyfine bakmaya,
-
و ز هوس و ز عشق این دنیای دون ** چون زنان مر نفس را بودن زبون
- Bu aşağılık dünyaya heves etmeye, bu aşağılık dünyaya âşık, karılar gibi nefse zebun olmaya,