-
چارهای میباید اندر ساحری ** تا بود که زین دو ساحر جان بری 1170
- Bunları defetmek için bir çare bulun. Karşılık olarak size hesapsız hazineler bağışlayacak” diye haber gönderdi.
-
آن دو ساحر را چو این پیغام داد ** ترس و مهری در دل هر دو فتاد
- Bu haberi duyunca iki büyücünün de gönüllerine hem korku düştü, hem sevgi.
-
عرق جنسیت چو جنبیدن گرفت ** سر به زانو بر نهادند از شگفت
- Cinsiyet damarı atmağa başladı, ikisi de hayretlerinden başlarını dizlerine koydular.
-
چون دبیرستان صوفی زانوست ** حل مشکل را دو زانو جادوست
- Sofinin meşk yeri dizidir, müşkülü halletmek hususunda iki diz, âdeta sihirbazdır.
-
خواندن آن دو ساحر پدر را از گور و پرسیدن از روان پدر حقیقت موسی علیه السلام
- O iki sihirbazın, babalarının ruhaniyetine sığınmaları ve Musa aleyhisselâm’ın hakikatini babalarının ruhundan sormaları
-
بعد از آن گفتند ای مادر بیا ** گور بابا کو تو ما را ره نما
- O iki büyücü, bu haberi alıp hayrete daldıktan sonra annelerine “Anne, babamızın mezarı nerede? Bize göster” dediler.
-
بردشان بر گور او بنمود راه ** پس سهروزه داشتند از بهر شاه 1175
- Anneleri, onlara rehberlik etti, babalarının mezarını gösterdi. Üç gün Allah rızası için oruç tuttular.
-
بعد از آن گفتند ای بابا به ما ** شاه پیغامی فرستاد از وجا
- Sonra “Baba, padişah korkmuş, bize emir göndermiş...
-
که دو مرد او را به تنگ آوردهاند ** آب رویش پیش لشکر بردهاند
- İki adam, onu sıkıştırmış, ordusunun önünde şerefine, haysiyetine dokunmuş.
-
نیست با ایشان سلاح و لشکری ** جز عصا و در عصا شور و شری
- Onların ne silâhları var, ne askerleri. Bir tek asaları var ama o asa da kıyametler koparıyormuş.
-
تو جهان راستان در رفتهای ** گرچه در صورت به خاکی خفتهای
- Sen zahiren toprakta yatıp uyuyorsun ama hakikatte doğrular ülkesine gitmişsin.
-
آن اگر سحرست ما را ده خبر ** ور خدایی باشد ای جان پدر 1180
- Eğer onların yaptıkları sihirse bize haber ver. Canım babacığımız, onlar Allah eriyse, yaptıkları iş Allah’tansa yine bildir.
-
هم خبر ده تا که ما سجده کنیم ** خویشتن بر کیمیایی بر زنیم
- De onlara uyalım, secde edelim, kendimizi bir kimyaya atalım (da halis altın olalım).
-
ناامیدانیم و اومیدی رسید ** راندگانیم و کرم ما را کشید
- Ümidi kesilmiş biçareleriz. Bize bir ümit ver Allah tapısından sürülmüşleriz, bizi o tapıya yine onun keremi çekti” diye yalvardılar.
-
جواب گفتن ساحر مرده با فرزندان خود
- Ölmüş büyücünün oğullarına cevap vermesi
-
گفتشان در خواب کای اولاد من ** نیست ممکن ظاهر این را دم زدن
- Babaları, onlara rüyalarında dedi ki: “Oğullarım, bunu açıkça söylemeye imkân yok.
-
فاش و مطلق گفتنم دستور نیست ** لیک راز از پیش چشمم دور نیست
- Apaçık ve olduğu gibi söylememe izin yok. Ama bu sır, uzak değil gözümün önünde.
-
لیک بنمایم نشانی با شما ** تا شود پیدا شما را این خفا 1185
- Size bir nişane göstereyim de gizli şey aşikâr olsun.
-
نور چشمانم چو آنجا گه روید ** از مقام خفتنش آگه شوید
- Gözlerimin nurları, oraya varın da onun uyumakta olduğu yeri anlayın.
-
آن زمان که خفته باشد آن حکیم ** آن عصا را قصد کن بگذار بیم
- O hakikat sahibi uyurken korkmayın asayı almaya kalkışın.
-
گر بدزدی و توانی ساحرست ** چارهی ساحر بر تو حاضرست
- Eğer çalabilirseniz o sihirbazın biridir. Sihirbaza karşı çare bulmayı bilirsiniz siz.
-
ور نتانی هان و هان آن ایزدیست ** او رسول ذوالجلال و مهتدیست
- Yok, eğer çalamazsanız aman ha aman… Kendinize gelin, o, Allah eridir. Ululuk sahibi ve hidayet verici Allah’ın elçisidir.
-
گر جهان فرعون گیرد شرق و غرب ** سرنگون آید خدا آنگاه حرب 1190
- Yeryüzü doğudan batıya kadar Firavunla dolsa savaş zamanı Allah, yine onu üstün eder; Firavun, baş aşağı gelir.
-
این نشان راست دادم جان باب ** بر نویس الله اعلم بالصواب
- Babalarının canı yavrucuklarım, bu doğru nişaneyi verdim işte. Buna göre iş yapın, Allah doğrusunu daha iyi bilir.
-
جان بابا چون بخسپد ساحری ** سحر و مکرش را نباشد رهبری
- Yavrularım, sihirbaz uyuyunca sihirinin, hilesinin hükmü kalmaz.
-
چونک چوپان خفت گرگ آمن شود ** چونک خفت آن جهد او ساکن شود
- Çoban uyudu mu kurt emin olur. Çoban uykuya daldı mı dikkati elden gider.
-
لیک حیوانی که چوپانش خداست ** گرگ را آنجا امید و ره کجاست
- Fakat bir hayvana Allah çobanlık ederse kurt, oraya nereden yol bulur, onu kapmayı nasıl umabilir?