موسی و عیسی کجا بد کفتاب ** کشت موجودات را میداد آب1275
Güneş, bütün varlık ekinini suladığı vakit Musa neredeydi, İsa nerde?
آدم و حوا کجا بد آن زمان ** که خدا افکند این زه در کمان
Allah bu yaya kiriş taktığı zaman Âdem neredeydi, Havva nerede?
این سخن هم ناقص است و ابترست ** آن سخن که نیست ناقص آن سرست
Bu söz de noksandır, bu sözün de bir neticesi yoktur. Noksan olmayan söz o tarafa, hakikat âlemine ait olan sözdür.
گر بگوید زان بلغزد پای تو ** ور نگوید هیچ از آن ای وای تو
eksik
ور بگوید در مثال صورتی ** بر همان صورت بچفسی ای فتی
Fakat sana söylense hemencecik o misale yapışır, o sureti hakikat sanırsın a yiğidim!
بستهپایی چون گیا اندر زمین ** سر بجنبانی ببادی بییقین1280
Ot gibi ayağın yere bağlı… Hakikate erişemez de bir yelle başını sallar durursun.
لیک پایت نیست تا نقلی کنی ** یا مگر پا را ازین گل بر کنی
Ayağın yok ki bir yerden bir yere gidebilesin yahut çalışıp çabalayıp ayağını bu balçıktan kurtarasın.
چون کنی پا را حیاتت زین گلست ** این حیاتت را روش بس مشکلست
Nasıl kurtarabilir, nasıl bu balçıktan ayağının çekebilirsin? Hayatın bu balçıktan. Hayatını terk etmekse senin için pek müşkül bir şey!
چون حیات از حق بگیری ای روی ** پس شوی مستغنی از گل میروی
Fakat ey yoksul adam, Hak’tan hayat bulursan topraktan müstağni olur, bu balçığı o vakit terk edersin.
شیر خواره چون ز دایه بسکلد ** لوتخواره شد مرورا میهلد
Süt emen çocuk dadıdan vazgeçti mi yemek yemeğe başlar, artık onu bırakır gider.
بستهی شیر زمینی چون حبوب ** جو فطام خویش از قوت القلوب1285
Sen, topraktan biten taneler gibi yerin sütüne bağlanmış, ona bağlanmış, ona alışmışsın. Kalplerin gıdasına alış da bu sütten kesilmeye bak!
حرف حکمت خور که شد نور ستیر ** ای تو نور بیحجب را ناپذیر
Ey hicapsız nurları kabul etmeye istidadı olmayan kişi, hiç olmazsa harflerde gizlenmiş bir nur olan hikmet sözlerini duy, onları ye!
تا پذیرا گردی ای جان نور را ** تا ببینی بیحجب مستور را
Böyle böyle o hicapsız nuru da kabul etmeye istidat kazanır, gizli nuru da hicapsız olarak görürsün.
چون ستاره سیر بر گردون کنی ** بلک بی گردون سفر بیچون کنی
Bu suretle yıldız gibi felekte seyreder, hatta felekten hariç keyfiyetsiz seferlere düşersin!
آنچنان کز نیست در هست آمدی ** هین بگو چون آمدی مست آمدی
Yokluktan varlığa geldin ya… Kendine gel, geldin ama nasıl geldin Sarhoşça… Hiç kendinden haberin yok!
راههای آمدن یادت نماند ** لیک رمزی بر تو بر خواهیم خواند1290
Geldiğin yollar aklında bile kalmadı. Fakat biz yine sana bir remiz söyleyecek, bir şey hatırlatacağız.
هوش را بگذار وانگه هوشدار ** گوش را بر بند وانگه گوش دار
Bu aklı terk et de hakikî akla ulaş. Bu kulağı tıka da hakikî kulak kesil!
نه نگویم زانک خامی تو هنوز ** در بهاری تو ندیدستی تموز
Hayır hayır… Söyleyeceğim, çünkü henüz hamsın sen. Daha ilkbahardasın, Temmuzu görmedin bile!
این جهان همچون درختست ای کرام ** ما برو چون میوههای نیمخام
Ey ulular, bu cihan bir ağaca benzer; biz de bu âlemdeki yarı ham, yarı olmuş meyveler gibiyiz.
سخت گیرد خامها مر شاخ را ** زانک در خامی نشاید کاخ را
Ham meyveler, daha iyice yapışmıştır, oradan kolay kolay kopmazlar. Çünkü ham meyve köşke, saraya lâyık değildir ki.
چون بپخت و گشت شیرین لبگزان ** سست گیرد شاخها را بعد از آن1295
Fakat oldu da tatlılaştı, dudağı ısırır bir hale geldi mi artık dallara iyi yapışmaz, hemen düşüverir.
چون از آن اقبال شیرین شد دهان ** سرد شد بر آدمی ملک جهان
O baht ve ikbal yüzünden adamın ağzı tatlılaştı mı insana bütün cihan mülkü soğuk gelir.
سختگیری و تعصب خامی است ** تا جنینی کار خونآشامی است
Bir şeye sımsıkı yapışmak, bir şeyde taassup göstermek hamlıktır. Sen ana karnında çocuk halindeyken işin gücün ancak kan içmeden ibarettir.
چیز دیگر ماند اما گفتنش ** با تو روح القدس گوید بی منش
Söylenecek bir şey daha kaldı ama ben söylemeyeceğim, sana onu Ruhulkudüs bensiz söylesin.
نه تو گویی هم بگوش خویشتن ** نه من ونه غیرمن ای هم تو من
Hayır hayır… Ruhulkudüs değil, sen kendin, kendi kulağına söylersin… Orada hakikatte ne ben varım, ne benden başkası, sen de bensin zaten canım efendim!