زین عجب تا آن عجب فرقیست ژرف ** تا چه خواهد کرد سلطان شگرف
Fakat bu şaşmakla o şaşmak arasında pek büyük fark var.
ای دقوقی تیزتر ران هین خموش ** چند گویی چند چون قحطست گوش2045
Dekukî, tez tez yürü sükût et. Ne vakte kadar söylenip duracaksın, ne vakte kadar? Duyup anlayan kulak kıt!
یک درخت شدن آن هفت درخت
O yedi ağacın bir ağaç olması
گفت راندم پیشتر من نیکبخت ** باز شد آن هفت جمله یک درخت
Dekukî dedi ki: Bahtım yaver oldu, ileriye doğru yürüdüm, bir de baktım ki o yedi ağaç bir ağaç olmuş.
هفت میشد فرد میشد هر دمی ** من چه سان میگشتم ازحیرت همی
Her an bir ağaç, yedi ağaç olmakta, yedi ağaç bir ağaç haline gelmekteydi. Hayretten ne hale geldim, bilir misin? Dondum, kaldım!
بعد از آن دیدم درختان در نماز ** صف کشیده چون جماعت کرده ساز
Sonra ne göreyim; ağaçlar, cemaat gibi toplanmış, saf düzmüş, namaza durmuşlar!
یک درخت از پیش مانند امام ** دیگران اندر پس او در قیام
Bir ağaç, imam gibi önlerine geçmiş, öbürleri de onun ardında kıyamdalar!
آن قیام و آن رکوع و آن سجود ** از درختان بس شگفتم مینمود2050
Onların kıyamı rükû etmeleri, secdeye varmaları beni büsbütün şaşırttı.
یاد کردم قول حق را آن زمان ** گفت النجم و شجر را یسجدان
O anda Allah’ın “Yıldız ve ağaç, Allah’a secde eder” sözünü hatırladım.
این درختان را نه زانو نه میان ** این چه ترتیب نمازست آنچنان
Bu ağaçların ne dizleri vardı, ne belleri! Nasıl rükûa, secdeye varıyorlar, bu ne biçim namaz? derken,
آمد الهام خدا کای با فروز ** می عجب داری ز کار ما هنوز
Allah’tan ilham geldi: A nurlu, pirli kişi, hâlâ bizim işimize şaşıyor musun? Bizce bu işler, şaşılacak işler değil ki!
هفت مرد شدن آن هفت درخت
Yedi ağacın yedi adam olması
بعد دیری گشت آنها هفت مرد ** جمله در قعده پی یزدان فرد
Bir müddet sonra ağaçlar, yedi tane adam oldu. Hepsi de tek Allah’ın huzurunda ka’dedeydi.
چشم میمالم که آن هفت ارسلان ** تا کیانند و چه دارند از جهان2055
Gözlerini ovuşturup bu yedi aslan kimlerdir, âlemde ne işleri var ki, diye bakmaktaydım.
چون به نزدیکی رسیدم من ز راه ** کردم ایشان را سلام از انتباه
Yanlarına yaklaşıp onlara uyanık bir gönülle selâm verdim.
قوم گفتندم جواب آن سلام ** ای دقوقی مفخر و تاج کرام
Selâmımı alıp “Ey Dekukî, ey uluların tacı, büyüklerin övündüğü zat” dediler.
گفتم آخر چون مرا بشناختند ** پیش ازین بر من نظر ننداختند
Kendi kendime beni nasıl tanıdılar? Bundan önce beni görmemişlerdi dedim.
از ضمیر من بدانستند زود ** یکدگر را بنگریدند از فرود
Hatırımdan geçeni hemencecik anlayıp birbirlerine baktılar.
پاسخم دادند خندان کای عزیز ** این بپوشیدست اکنون بر تو نیز2060
Gülerek “Ey aziz, bu sır, şimdi sana gizli mi ki?
بر دلی کو در تحیر با خداست ** کی شود پوشیده راز چپ و راست
Allah’a ulaşıp hayrete varan bir gönle solun, sağın sırları gizli kalabilir mi?” dediler.
گفتم ار سوی حقایق بشکفند ** چون ز اسم حرف رسمی واقفند
Yine kendi kendime bunlar hakikatlere ermişler, hakikatler âlemine ulaşmışlar, âlâ… Fakat bu surete ait ismi, bu surete ait harfi nasıl biliyorlar, dedim.
گفت اگر اسمی شود غیب از ولی ** آن ز استغراق دان نه از جاهلی
İçlerinden biri “Velî, bir adı bilmezse bil ki bu istiğraktan ileri gelen bir şeydir, cahillikten değil” dedi.
بعد از آن گفتند ما را آرزوست ** اقتدا کردن به تو ای پاک دوست
Ondan sonra bana “Ey temiz dost, biz namazda sana uymak istiyoruz” dediler.
گفتم آری لیک یک ساعت که من ** مشکلاتی دارم از دور زمن2065
Peki dedim, fakat bir an müsaade edin zamanın devrine ait müşküllerim var.
تا شود آن حل به صحبتهای پاک ** که به صحبت روید انگوری ز خاک
Temiz sohbetinizle o müşküller hal olsun. Topraktan üzüm bile sohbetle biter.
دانهی پرمغز با خاک دژم ** خلوتی و صحبتی کرد از کرم
İçi dolu olan tane kara toprağa ulaşır, toprakta halvet eder, toprakta sohbet eder,
خویشتن در خاک کلی محو کرد ** تا نماندش رنگ و بو و سرخ و زرد
Kendisini toprakta tamamıyla mahveder; nihayet ne sarı, ne kırmızı rengi kalır, kokusu da mahvolur da,