دامن تو آن نیازست و حضور ** هین منه در دامن آن سنگ فجور2275
Senin eteğin de o niyazdır, o huzurdur. Kendine gel de kötülük taşlarını eteğine koyma.
تا ندرد دامنت زان سنگها ** تا بدانی نقد را از رنگها
Koyma da o taşlar eteğini yırtmasın. Eteğin yırtılmasın sana asıl parayı uydurma paradan fark edesin.
سنگ پر کردی تو دامن از جهان ** هم ز سنگ سیم و زر چون کودکان
Sen, eteğini cihandaki taşlarla, çocuklar gibi altın ve gümüş farz edilen taşlarla doldurdun.
از خیال سیم و زر چون زر نبود ** دامن صدقت درید و غم فزود
Fakat hayali altın ve gümüş, hakiki altın ve gümüşe benzemez. Onlar, senin doğruluk eteğini yırttı, derdini artırdı.
کی نماید کودکان را سنگ سنگ ** تا نگیرد عقل دامنشان به چنگ
Akıl, el atıp da eteklerini tutmadıkça çocuklar, taşın taş olduğunu nasıl görürler?
پیر عقل آمد نه آن موی سپید ** مو نمیگنجد درین بخت و امید2280
İnsan akılla bir olur; saçı sakalı ağarmakla değil. O talihe, o devlete ümit kılı sığmaz, o devlet ümit ile rica ile bulunmaz!
انکار کردن آن جماعت بر دعا و شفاعت دقوقی و پریدن ایشان و ناپیدا شدن در پردهی غیب و حیران شدن دقوقی کی در هوا رفتند یا در زمین
O cemaatin, Dekukî’nin dua ve şefaatini hoş görmeyip uçması, gayp perdesi altında gizlenmesi Dekukî’ini, havaya mı çıktılar, yere mi geçtiler diye şaşırıp kalması
چون رهید آن کشتی و آمد بکام ** شد نماز آن جماعت هم تمام
O gemi kurtuldu, murat hâsıl oldu, o cemaatin namazı da tamamlandı.
فجفجی افتادشان با همدگر ** کین فضولی کیست از ما ای پدر
Onlar, birbirleriyle fısıldaşmaya başladılar. “Baba, bu aramızdaki herzevekil kim acaba” diyorlardı.
هر یکی با آن دگر گفتند سر ** از پس پشت دقوقی مستتر
Her biri, öbürüne gizlice söz söylüyordu. Dekukî’nin arkasında olduklarından görünmüyorlardı.
گفت هر یک من نکردستم کنون ** این دعا نه از برون نه از درون
Her biri, ben şimdiye kadar böyle bir duayı ne içimden geçirdim, ne dilime getirdim demekteydi.
گفت مانا این امام ما ز درد ** بوالفضولانه مناجاتی بکرد2285
Birisi, “Her halde bu işe karışan biz değiliz. Galiba imamımız derde düştü, üzerine lazım olmayan bir işe karıştı, münacatta bulundu” diyor;
گفت آن دیگر که ای یار یقین ** مر مرا هم مینماید این چنین
Öbürü” Canım dostum, bana da öyle geliyor.
او فضولی بوده است از انقباض ** کرد بر مختار مطلق اعتراض
O bir boşboğazmış, canı sıkılınca Allah’ın dileğine itiraz etti galiba” diyordu.
چون نگه کردم سپس تا بنگرم ** که چه میگویند آن اهل کرم
Dekukî, şöyle anlatır: Sonra bakayım, o kerem sahipleri ne diyorlar? dedim.
یک ازیشان را ندیدم در مقام ** رفته بودند از مقام خود تمام
Bir de baktım ki hiçbiri yerinde yok, hepsi de gitmiş.
نه به چپ نه راست نه بالا نه زیر ** چشم تیز من نشد بر قوم چیر2290
Ne solda adam var, ne sağda, ne yukarda kimse kalmış, ne aşağıda. Keskin gözüm, onların hiçbirini göremedi!
درها بودند گویی آب گشت ** نه نشان پا و نه گردی بدشت
Sanki inciymişler de erimişler, su olmuşlar. Ne ayak izleri kalmış, ne sahrada tozları var!
در قباب حق شدند آن دم همه ** در کدامین روضه رفتند آن رمه
Hepsi de Allah kubbelerine gizlenmişler. O cemaat, acaba hangi bahçeye gitti ki?
درتحیر ماندم کین قوم را ** چون بپوشانید حق بر چشم ما
Allah, bunları nasıl oldu da benim gözümden gizledi? Şaşırdım kaldım.
آنچنان پنهان شدند از چشم او ** مثل غوطهی ماهیان در آب جو
Onlar, balıklar nasıl dereye dalar, kaybolursa Dekukî’nin gözünden öyle kayboldular. Öyle gizlendiler.