English    Türkçe    فارسی   

3
2291-2315

  • درها بودند گویی آب گشت ** نه نشان پا و نه گردی بدشت
  • Sanki inciymişler de erimişler, su olmuşlar. Ne ayak izleri kalmış, ne sahrada tozları var!
  • در قباب حق شدند آن دم همه ** در کدامین روضه رفتند آن رمه
  • Hepsi de Allah kubbelerine gizlenmişler. O cemaat, acaba hangi bahçeye gitti ki?
  • درتحیر ماندم کین قوم را ** چون بپوشانید حق بر چشم ما
  • Allah, bunları nasıl oldu da benim gözümden gizledi? Şaşırdım kaldım.
  • آنچنان پنهان شدند از چشم او ** مثل غوطه‌ی ماهیان در آب جو
  • Onlar, balıklar nasıl dereye dalar, kaybolursa Dekukî’nin gözünden öyle kayboldular. Öyle gizlendiler.
  • سالها درحسرت ایشان بماند ** عمرها در شوق ایشان اشک راند 2295
  • Yıllarca onların hasretiyle yandı, ömürlerce iştiyaklarından gözyaşı döktü.
  • تو بگویی مرد حق اندر نظر ** کی در آرد با خدا ذکر بشر
  • Ama sen dersin ki Allah eri Allah’a erişmişken nasıl olur da insanı anar?
  • خر ازین می‌خسپد اینجا ای فلان ** که بشر دیدی تو ایشان را نه جان
  • A adam, bu suale karşı ancak eşek kakılır kalır. Sen, onların can olduklarını görmedin, onları insan suretinde gördün.
  • کار ازین ویران شدست ای مرد خام ** که بشر دیدی مر ایشان را چو عام
  • Ey hamhalat, işte iş bu yüzden harap oldu ya… Onları, alelâde adamlara uydun da insan gördün!
  • تو همان دیدی که ابلیس لعین ** گفت من از آتشم آدم ز طین
  • İblis de “Ben ateşten yaratıldım, Âdem topraktan” dedi. İşte sen de onları, İblis’in Âdem’i gördüğü gibi gördün.
  • چشم ابلیسانه را یک دم ببند ** چند بینی صورت آخر چند چند 2300
  • O iblis gözünü bir an olsun yum; ne vakte kadar suret görüp duracaksın, ne vakte kadar, ne vakte kadar?
  • ای دقوقی با دو چشم همچو جو ** هین مبر اومید ایشان را بجو
  • Ey Dekukî, ırmak gibi yaşlar döken gözlerinle onları ara, gafil olma, ümidini kesme!
  • هین بجو که رکن دولت جستن است ** هر گشادی در دل اندر بستن است
  • Gafil olma, ara… Ara ki devlet, aramaktadır. Gönle gelen her ferah, bir sıkıntıya bağlıdır.
  • از همه کار جهان پرداخته ** کو و کو می‌گو بجان چون فاخته
  • Âlemin bütün işlerini bırak da canla başla üveyk kuşu gibi “kû, kû – nerede, nerede” de!
  • نیک بنگر اندرین ای محتجب ** که دعا را بست حق در استجب
  • Ey perde altında kalan iyi dikkat et, Allah “Dua edin, beni çağırın… Size icabet edeyim” dedi, icabetin şartı bile duadır.
  • هر که را دل پاک شد از اعتلال ** آن دعااش می‌رود تا ذوالجلال 2305
  • Kimin gönlü illetlerden arınmışsa onun duası ululuk sahibi Allah’a kadar varır, makbul olur.
  • باز شرح کردن حکایت آن طالب روزی حلال بی کسب و رنج در عهد داود علیه السلام و مستجاب شدن دعای او
  • Davud aleyhisselâm zamanında çalışmadan, eziyet çekmeden helâl rızık elde etmek isteyen kişi ve duasının kabul olması
  • یادم آمد آن حکایت کان فقیر ** روز و شب می‌کرد افغان و نفیر
  • Hatırıma yine o hikâye geldi. O yoksul adam, gece gündüz feryat etmekte,
  • وز خدا می‌خواست روزی حلال ** بی شکار و رنج و کسب و انتقال
  • Allah’tan eziyetsiz, zahmetsiz, çalışmadan kazanmadan helâl rızık istemekteydi.
  • پیش ازین گفتیم بعضی حال او ** لیک تعویق آمد و شد پنج‌تو
  • Bundan önce onun bazı hallerini söylemiştik. Fakat araya başka şeyler girdi, bu hikâye de öylece kaldı gitti.
  • هم بگوییمش کجا خواهد گریخت ** چون ز ابر فضل حق حکمت بریخت
  • Şimdi onun hali neye vardı; Allah’ın lütuf ve ihsan bulutundan hikmet yağmuru yağınca o yoksul ne oldu?
  • صاحب گاوش بدید و گفت هین ** ای بظلمت گاو من گشته رهین 2310
  • Öküzün sahibi onu görüp “Ey karanlıkta benim öküzümü aşıran, borçlusun bana sen.
  • هین چراکشتی بگو گاو مرا ** ابله طرار انصاف اندر آ
  • Neden benim öküzümü kestin be ahmak hilebaz, nerede insafın?” dedi.
  • گفت من روزی ز حق می‌خواستم ** قبله را از لابه می‌آراستم
  • Adam, “Ben Allah’tan rızık istiyor, kıbleyi niyazımla bezeyip duruyorum.
  • آن دعای کهنه‌ام شد مستجاب ** روزی من بود کشتم نک جواب
  • Zamanlarca edip durduğum dua kabul edildi. O, benim rızkımdı, tutup kestim, işte sana cevap” dediyse de
  • او ز خشم آمد گریبانش گرفت ** چند مشتی زد به رویش ناشکفت
  • Öküz sahibi yakasına sarıldı, sabredemedi, yüzüne de birkaç sille vurdu.
  • رفتن هر دو خصم نزد داود علیه السلام
  • Her iki düşmanın da Davud Peygamber aleyhisselâm’ın yanına gitmesi
  • می‌کشیدش تا به داود نبی ** که بیا ای ظالم گیج غبی 2315
  • Çeke çeke Davud Peygamber’in yanına kadar götürdü. “ Gel bakalım zalim ahmak.