خلق گفتند این مسلمان راستگوست ** وین فروشندهی دعاها ظلمجوست
Halk, “Bu Müslüman doğru söylüyor. Bu dua satan, zalim bir adam.
این دعا کی باشد از اسباب ملک ** کی کشید این را شریعت خود بسلک
Hiç dua, bir şeye sahip olmaya sebep midir? Bu, şeraitte görülmüş bir şey mi?
بیع و بخشش یا وصیت یا عطا ** یا ز جنس این شود ملکی ترا
Ya paranla alarak bir mala sahip olursun, ya birisi sana bir şey bağışlar yahut vasiyet eder yahut da gönlünden kopar, sana verir. Bu çeşit bir şey olmadıkça bir şeye sahip olamazsın ki.
در کدامین دفترست این شرع نو ** گاو را تو باز ده یا حبس رو 2330
Bu yeni şeriat hangi kitapta. Sen ya o öküzü ver, ya hapse git” demekteydi.
او به سوی آسمان میکرد رو ** واقعهی ما را نداند غیر تو
Adam, yüzünü göğe tutarak dedi ki: “Yarabbi, benim halimi senden başka kimsecikler bilmez.
در دل من آن دعا انداختی ** صد امید اندر دلم افراختی
Gönlüme o duayı sen ilham ettin, gönlümde yüzlerce ümit belirttin.
من نمیکردم گزافه آن دعا ** همچو یوسف دیده بودم خوابها
Lâf olsun diye dua etmedim ya… Yusuf gibi rüyalar görmüştüm.”
دید یوسف آفتاب و اختران ** پیش او سجدهکنان چون چاکران
Yusuf, güneşle yıldızların, huzurunda kullar gibi secde ettiklerini gördü.
اعتمادش بود بر خواب درست ** در چه و زندان جز آن را مینجست 2335
O rüyaya adamakıllı inandı, kuyuda da ondan başka bir şey ummuyordu, zindanda da.
ز اعتماد او نبودش هیچ غم ** از غلامی وز ملام و بیش و کم
Ona dayanmakta, onu beklemekteydi. Ondan başka ne kulluktan derdi vardı, ne az çok kınanmaktan!
اعتمادی داشت او بر خواب خویش ** که چو شمعی میفروزیدش ز پیش
Rüyası, mum gibi gözünün önünde yanmakta, onu aydınlatıp durmaktaydı; rüyasına güveniyordu.
چون در افکندند یوسف را به چاه ** بانگ آمد سمع او را از اله
Yusuf’u kuyuya attıkları zaman Allah’tan kulağına şu ses gelmişti:
که تو روزی شه شوی ای پهلوان ** تا بمالی این جفا در رویشان
Ey yiğit, sen bir gün padişah olacaksın. O vakit seni kıyanların sözlerini, yüzlerine vurursun.
قایل این بانگ ناید در نظر ** لیک دل بشناخت قایل را ز اثر 2340
Bunu seslenen görünmüyordu ama gönül, söyleyenin eserini tanıyordu.
قوتی و راحتی و مسندی ** در میان جان فتادش زان ندا
O sesten cana bir kuvvet, bir rahat, bir huzur geliyordu.
چاه شد بر وی بدان بانگ جلیل ** گلشن و بزمی چو آتش بر خلیل
İbrahim’e ateş nasıl bir gül bahçesi olmuşsa o ses yüzünden kuyu da Yusuf’a gül bahçesi kesilmişti.
هر جفا که بعد از آنش میرسید ** او بدان قوت بشادی میکشید
Gayri ne cefa geldiyse o kuvvetle tahammül etti. Neşeyle çekti.
همچنانک ذوق آن بانگ الست ** در دل هر مومنی تا حشر هست
Nitekim Elest sesinin zevki de her müminin gönlünde tâ mahşere kadar sürer gider.
تا نباشد در بلاشان اعتراض ** نه ز امر و نهی حقشان انقباض 2345
Bu yüzden müminler, ne belâya itiraz ederler, ne Hakk’ın emir ve nehyinden sıkılırlar.
لقمهی حکمی که تلخی مینهد ** گلشکر آن را گوارش میدهد
Başkalarının ağzına acılık veren bir lokmaya benzeyen Allah hükmü, onlara gülbeşeker gelir, tatlı tatlı yerler, hazmederler.
گلشکر آن را که نبود مستند ** لقمه را ز انکار او قی میکند
Allah hükmünü kabul etmeyip inkâr eden, o lokmayı yese bile kusan kişiyle yaramaz.
هر که خوابی دید از روز الست ** مست باشد در ره طاعات مست
Elest gününde bir rüya gören, Allah’a ibadet yolunda sarhoş olur.
میکشد چون اشتر مست این جوال ** بی فتور و بی گمان و بی ملال
Sarhoş deve gibi bu ibadet çuvalını hiç usanmadan, sıkılmadan çeker durur.
کفک تصدیقش بگرد پوز او ** شد گواه مستی و دلسوز او 2350
Ağzının etrafındaki tasdik köpüğü, onun sarhoşluğuna, coşkunluğuna şahittir.
اشتر از قوت چو شیر نر شده ** زیر ثقل بار اندکخور شده
Deve, kuvvetlenip erkek aslan kesildi mi ağır yükler çeker de yine o yüklerin altında az yer, az içer.