-
چون در افکندند یوسف را به چاه ** بانگ آمد سمع او را از اله
- Yusuf’u kuyuya attıkları zaman Allah’tan kulağına şu ses gelmişti:
-
که تو روزی شه شوی ای پهلوان ** تا بمالی این جفا در رویشان
- Ey yiğit, sen bir gün padişah olacaksın. O vakit seni kıyanların sözlerini, yüzlerine vurursun.
-
قایل این بانگ ناید در نظر ** لیک دل بشناخت قایل را ز اثر 2340
- Bunu seslenen görünmüyordu ama gönül, söyleyenin eserini tanıyordu.
-
قوتی و راحتی و مسندی ** در میان جان فتادش زان ندا
- O sesten cana bir kuvvet, bir rahat, bir huzur geliyordu.
-
چاه شد بر وی بدان بانگ جلیل ** گلشن و بزمی چو آتش بر خلیل
- İbrahim’e ateş nasıl bir gül bahçesi olmuşsa o ses yüzünden kuyu da Yusuf’a gül bahçesi kesilmişti.
-
هر جفا که بعد از آنش میرسید ** او بدان قوت بشادی میکشید
- Gayri ne cefa geldiyse o kuvvetle tahammül etti. Neşeyle çekti.
-
همچنانک ذوق آن بانگ الست ** در دل هر مومنی تا حشر هست
- Nitekim Elest sesinin zevki de her müminin gönlünde tâ mahşere kadar sürer gider.
-
تا نباشد در بلاشان اعتراض ** نه ز امر و نهی حقشان انقباض 2345
- Bu yüzden müminler, ne belâya itiraz ederler, ne Hakk’ın emir ve nehyinden sıkılırlar.
-
لقمهی حکمی که تلخی مینهد ** گلشکر آن را گوارش میدهد
- Başkalarının ağzına acılık veren bir lokmaya benzeyen Allah hükmü, onlara gülbeşeker gelir, tatlı tatlı yerler, hazmederler.
-
گلشکر آن را که نبود مستند ** لقمه را ز انکار او قی میکند
- Allah hükmünü kabul etmeyip inkâr eden, o lokmayı yese bile kusan kişiyle yaramaz.
-
هر که خوابی دید از روز الست ** مست باشد در ره طاعات مست
- Elest gününde bir rüya gören, Allah’a ibadet yolunda sarhoş olur.
-
میکشد چون اشتر مست این جوال ** بی فتور و بی گمان و بی ملال
- Sarhoş deve gibi bu ibadet çuvalını hiç usanmadan, sıkılmadan çeker durur.
-
کفک تصدیقش بگرد پوز او ** شد گواه مستی و دلسوز او 2350
- Ağzının etrafındaki tasdik köpüğü, onun sarhoşluğuna, coşkunluğuna şahittir.
-
اشتر از قوت چو شیر نر شده ** زیر ثقل بار اندکخور شده
- Deve, kuvvetlenip erkek aslan kesildi mi ağır yükler çeker de yine o yüklerin altında az yer, az içer.
-
ز آرزوی ناقه صد فاقه برو ** مینماید کوه پیشش تار مو
- Dişi deve arzusuyla yüzlerce zahmet ve açlık çeker. Hatta dağ bile ona bir kıl gelir!
-
در الست آنکو چنین خوابی ندید ** اندرین دنیا نشد بنده و مرید
- Elest âleminde böyle bir rüya görmeyen bu dünyada ne kul olur, ne mürit!
-
ور بشد اندر تردد صد دله ** یک زمان شکرستش و سالی گله
- Olsa bile gönlünde yüzlerce tereddüt vardır. Bir an şükrederse bir yıl şikâyet eder.
-
پای پیش و پای پس در راه دین ** مینهد با صد تردد بی یقین 2355
- Din yolunda yüzlerce tereddütle ve inanmayarak öne doğru bir adım atarsa öbür adımı arda doğru gider.
-
وامدار شرح اینم نک گرو ** ور شتابستت ز الم نشرح شنو
- Bunu da ileride anlatırım, borcum olsun… Eğer öğrenmekte acele ediyorsan “Elemneşrah” suresini oku!
-
چون ندارد شرح این معنی کران ** خر به سوی مدعی گاو ران
- Bu manayı etraflıca anlatmaya kalkışsam ne haddi vardır, ne kenarı. Yürü öküzünü dâva edene doğru eşek sür!
-
گفت کورم خواند زین جرم آن دغا ** بس بلیسانه قیاسست ای خدا
- Adam dedi ki: “Yarabbi, bu suç yüzünden şu azgın adam, bana kör dedi. Bu ne iblisçe bir kıyas Yarabbi?
-
من دعا کورانه کی میکردهام ** جز به خالق کدیه کی آوردهام
- Ben ne vakit körcesine dua ettim. Allah’tan başka kime ihtiyacımı söyledim?
-
کور از خلقان طمع دارد ز جهل ** من ز تو کز تست هر دشوار سهل 2360
- Kör, bilgisizlikle halktan bir şeyler umar. Ben senden umuyorum… Her güç şey sana kolaydır.
-
آن یکی کورم ز کوران بشمرید ** او نیاز جان و اخلاصم ندید
- Asıl kör kendisi ki beni kör saydı, canla başla niyaz ettiğimi görmedi bile!
-
کوری عشقست این کوری من ** حب یعمی و یصمست ای حسن
- Benim bu körlüğüm, aşk körlüğüdür. Güzelim, sevdiği şey, insanı kör ve sağır yapar derler ya… bu körlük, o körlüktür.