English    Türkçe    فارسی   

3
2577-2601

  • گفت آخر آن مسیحا نه توی ** که شود کور و کر از تو مستوی
  • Adam dedi ki: “Körün gözlerini, sağırın kulağına açan Mesih sen değil misin?
  • گفت آری گفت آن شه نیستی ** که فسون غیب را ماویستی
  • İsa “Evet, benim” dedi. Adam “gayb afsunlarına me’va olan.
  • چون بخوانی آن فسون بر مرده‌ای ** برجهد چون شیر صید آورده‌ای
  • O afsunu ölüye okuyunca ölüyü, av bulmuş aslan gibi sıçrayıp dirilten padişah sen değil misin!” dedi.
  • گفت آری آن منم گفتا که تو ** نه ز گل مرغان کنی ای خوب‌رو 2580
  • İsa “Benim” dedi. Adam dedi ki: “A güzel yüzlü, topraktan kuşlar yapan sen değil misin?!”
  • گفت آری گفت پس ای روح پاک ** هرچه خواهی می‌کنی از کیست باک
  • İsa. “Evet benim” dedi. Adam “Peki, öyleyse ey tertemiz ruh, dilediğini yaparken kimden korkuyorsun?
  • با چنین برهان که باشد در جهان ** که نباشد مر ترا از بندگان
  • Âlemde bu kadar mucizelerin varken senin kullarından olmayan kim?”
  • گفت عیسی که به ذات پاک حق ** مبدع تن خالق جان در سبق
  • İsa dedi ki: “Teni eşsiz örneksiz yaratan, canı ezelden halk eden Allah’ın tertemiz zatına ant olsun…
  • حرمت ذات و صفات پاک او ** که بود گردون گریبان‌چاک او
  • Onun pak zatiyle sıfatları hakkı için… Felek bile yenini, yakasını yırtmış, ona âşık olmuştur.
  • کان فسون و اسم اعظم را که من ** بر کر و بر کور خواندم شد حسن 2585
  • O afsunu, o İsm-i Âzam’ı köre okudum, gözleri açıldı; sağıra okudum, kulakları duydu.
  • بر که سنگین بخواندم شد شکاف ** خرقه را بدرید بر خود تا بناف
  • Taş gibi dağa okudum, yarıldı göbeğine kadar hırkasını yırttı!
  • برتن مرده بخواندم گشت حی ** بر سر لاشی بخواندم گشت شی
  • Ölüye okudum dirildi. Hiçbir şey olmayan, vücudu bulunmayan şeye okudum, meydana geldi, bir şey oldu!
  • خواندم آن را بر دل احمق بود ** صد هزاران بار و درمانی نشد
  • Fakat ahmağın gönlüne yüz binlerce kere okudum, fayda vermedi.
  • سنگ خارا گشت و زان خو بر نگشت ** ریگ شد کز وی نروید هیچ کشت
  • Mermer bir kaya kesildi, ona tesir bile etmedi. Âdeta kuma döndü, ondan bir şey bitmesine imkân yok!”
  • گفت حکمت چیست کنجا اسم حق ** سود کرد اینجا نبود آن را سبق 2590
  • Adam, “Allah adının köre, sağıra ölüye tesir edip de ahmağa tesir ermemesinin hikmeti ne?
  • آن همان رنجست و این رنجی چرا ** او نشد این را و آن را شد دوا
  • Onlar da illet, bu da illet... Neden onlara tesir ediyor da buna tesir etmiyor?” dedi.
  • گفت رنج احمقی قهر خداست ** رنج و کوری نیست قهر آن ابتلاست
  • İsa dedi ki. “Ahmaklık, Allah kahrıdır. Hastalık, körlük, kahır değildir, bir iptilâdır.
  • ابتلا رنجیست کان رحم آورد ** احمقی رنجیست کان زخم آورد
  • İptilâ, acınacak bir illettir, ona kul da acır, Allah da… Fakat ahmaklık, öyle bir illettir ki ahmağa da mazarrat verir, onunla konuşana da!
  • آنچ داغ اوست مهر او کرده است ** چاره‌ای بر وی نیارد برد دست
  • Ahmağa vurulan dağ, Allah mührüdür. Ona bir çare bulmanın imkânı yok!”
  • ز احمقان بگریز چون عیسی گریخت ** صحبت احمق بسی خونها که ریخت 2595
  • İsa nasıl kaçtıysa sen de ahmaktan kaç! Ahmakla sohbet, nice kanlar döktü!
  • اندک اندک آب را دزدد هوا ** دین چنین دزدد هم احمق از شما
  • Hava, suyu yavaş yavaş çeker, alır ya… Ahmak da dininizi böyle çalar, böyle alır işte.
  • گرمیت را دزدد و سردی دهد ** همچو آن کو زیر کون سنگی نهد
  • Kıçının altına taş koymuş adamın harareti nasıl gider, o adam nasıl soğuk alırsa ahmak da sizden harareti, aşkı iştiyakı çalar, size soğukluk verir!
  • آن گریز عیسی نه از بیم بود ** آمنست او آن پی تعلیم بود
  • İsa’nın kaçışı korkudan değildi. O zaten emindi, fakat size öğretmek için kaçmıştı.
  • زمهریر ار پر کند آفاق را ** چه غم آن خورشید با اشراق را
  • Zemheri rüzgârları, âlemi doldursa bile o parlayıp duran güneşe ne gam?
  • قصه‌ی اهل سبا و حماقت ایشان و اثر ناکردن نصیحت انبیا در احمقان
  • Sebâlılar’ın ahmaklığı, peygamberlerin nasihatlarının o ahmaklara tesir etmemesi
  • یادم آمد قصه‌ی اهل سبا ** کز دم احمق صباشان شد وبا 2600
  • Hatırıma Sebalılar’ın hikâyesi geldi. Ahmaklık yüzünden seher yeli, onlara veba kesilmişti.
  • آن سبا ماند به شهر بس کلان ** در فسانه بشنوی از کودکان
  • Sebâ, çocuklardan duyduğun masallardaki gibi pek büyük bir şehirdi.