-
گفت فردا بشنوی این بانگ را ** نعره یا حسرتا وا ویلتا
- Hırsız “Dur hele, sesini yarın duyarsın eyvahlar olsun! Dediğin zaman kulağına dank eder!”
-
آن دروغست و کژ و بر ساخته ** سر آن کژ را تو هم نشناخته 2805
- Kelîle’ de ki o hikâye de yalan, saçma, düzme… Fakat o saçma hikâyenin ne demek olduğunu, o hikâyenin maksadının anlamadın ki!
-
جواب آن مثل کی منکران گفتند از رسالت خرگوش پیغام به پیل از ماه آسمان
- Münkirlerin söyledikleri tavşanın aya elçilik ederek file haber getirmesi hikâyesinin hakikati
-
سر آن خرگوش دان دیو فضول ** که به پیش نفس تو آمد رسول
- A herzevekil, o tavşanın hakikati şeytan’dır. Senin nefsine elçi olarak geldi de,
-
تا که نفس گول را محروم کرد ** ز آب حیوانی که از وی خضر خورد
- Ahmak nefsini, Hızır’ın içtiği Âbıhayattan mahrum eti.
-
بازگونه کردهای معنیش را ** کفر گفتی مستعد شو نیش را
- Sen onun manasını ters anladın. Küfür söyledin, azabına hazırlan!
-
اضطراب ماه گفتی در زلال ** که بترسانید پیلان را شغال
- Arı duru suda ayın hareketini, bununla tavşanın filleri korkuttuğunu anlattın.
-
قصهی خرگوش و پیل آری و آب ** خشیت پیلان ز مه در اضطراب 2810
- Tavşan hikâyesini, fili, suyu, ayın hareketinden fillerin korkmasını söyledin.
-
این چه ماند آخر ای کوران خام ** با مهی که شد زبونش خاص و عام
- Fakat ey ham körler, bu ay, halkı da, halkın ileri gelenlerini de zebun etmiş olan aya nasıl benzer ki?
-
چه مه و چه آفتاب و چه فلک ** چه عقول و چه نفوس و چه ملک
- Ay nerede, güneş nerede, gök nerede akıllar nerede, nefisler nerede, melek nerede?
-
آفتاب آفتاب آفتاب ** این چه میگویم مگر هستم بخواب
- Hatta güneşin güneşi nerede? Nasıl söylerim bu sözü, uykuda mıyım, sayıklıyor muyum?
-
صد هزاران شهر را خشم شهان ** سرنگون کردست ای بد گمرهان
- Ey yol sapıtmış kişiler, padişahların hışmı yüz binlerce şehri harap etmiştir.
-
کوه بر خود میشکافد صد شکاف ** آفتابی از کسوفش در شغاف 2815
- Dağlar bile, onların hışmından yarılır, yüzlerce parça olur… Güneş bile, onların etrafında döner, onları tavaf eder.
-
خشم مردان خشک گرداند سحاب ** خشم دلها کرد عالمها خراب
- Erlerin hışmı, bulutu kurutur, gönüllerinin kızgınlığı âlemleri yakar, yıkar.
-
بنگرید ای مردگان بی حنوط ** در سیاستگاه شهرستان لوط
- Ey kefensiz adamcıklar, ey yıkanmamış ölücükler, Lût Peygamber’in şehri nasıl yere battı, ne hale geldi? Bakın da görün!
-
پیل خود چه بود که سه مرغ پران ** کوفتند آن پیلکان را استخوان
- Fil de kim oluyor ki? Üç tane kuşcağız, o fillerin kemiklerini kırdı.
-
اضعف مرغان ابابیلست و او ** پیل را بدرید و نپذیرد رفو
- Kuşların en zayıfı Ebabil olduğu halde filleri, bir daha yamanmalarına imkân bulunmayacak bir tarzda yırttı, parçaladı.
-
کیست کو نشنید آن طوفان نوح ** یا مصاف لشکر فرعون و روح 2820
- Nuh tufanını duymayan yahut Firavunla Musa’nın savaşını işitmeyen var mı?
-
روحشان بشکست و اندر آب ریخت ** ذره ذره آبشان بر میگسیخت
- Ruh gibi olan Musa, onları mağlup etti, sulara boğdu; su da bunları zerre, zerre parçaladı.
-
کیست کو نشنید احوال ثمود ** و آنک صرصر عادیان را میربود
- Semud kavminin ahvalini, kasırganın âd kavmini mahvettiğini duymayan var mı?
-
چشم باری در چنان پیلان گشا ** که بدندی پیلکش اندر وغا
- Bir defacık olsun gözünü aç da gör: Savaşta filleri yıkıp öldürdüğü halde,
-
آنچنان پیلان و شاهان ظلوم ** زیر خشم دل همیشه در رجوم
- Bu derecede kuvvetli filler, bu kadar zalim padişahlar bile gönül hışmına uğramışlar, taşlanıp durmaktadırlar.
-
تا ابد از ظلمتی در ظلمتی ** میروند و نیست غوثی رحمتی 2825
- Ebediyen zulmetten zulmete gidiyorlar… Ne yardım eden var, ne imdatlarına yetişen!
-
نام نیک و بد مگر نشنیدهاید ** جمله دیدند و شما نادیدهاید
- İyi adla kötü adı duymadınız mı yoksa? Hakikati herkes gördü de siz görmediniz mi yoksa,
-
دیده را نادیده میآرید لیک ** چشمتان را وا گشاید مرگ نیک
- Görülmüş şeyi görülmemiş sanırsınız, meydanda olan şeyleri bile görmezsiniz ama ölüm, gözlerinizi adamakıllı açacak elbet.
-
گیر عالم پر بود خورشید و نور ** چون روی در ظلمتی مانند گور
- Tut ki âlem, güneşle, nurla dopdolu… Sen, kör gibi karanlıklara gittikten sonra elbette ondan uzakta kalırsın, mahrum olursun!