-
چون نباشد روز و شب یا ماه و سال ** کی بود سیری و پیری و ملال
- Bu âlemde geceyle gündüz, ayla yıl bile olmazsa usanç, ihtiyarlık, bıkkınlık nasıl olur.
-
در گلستان عدم چون بیخودیست ** مستی از سغراق لطف ایزدیست
- Yokluk gülistanında insan kendisinden geçer… o âlemdeki sarhoşluk, Allah lütfunun büyük kadehindendir.
-
لم یذق لم یدر هر کس کو نخورد ** کی بوهم آرد جعل انفاس ورد
- Onu içmeyen, tadını tatmayan bilmez, anlamaz. Gül kokusu, bok böceğinin aklına mı gelir?
-
نیست موهوم ار بدی موهوم آن ** همچو موهومان شدی معدوم آن
- Bu zevk mevhum değildir. Mevhum olsaydı da mevhumlar gibi yok olurdu.
-
دوزخ اندر وهم چون آرد بهشت ** هیچ تابد روی خوب از خوک زشت 2945
- Cehennem, nasıl olur da aklına cenneti getirir? Çirkin domuzda güzel yüz ne gezer?
-
هین گلوی خود مبر هان ای مهان ** اینچنین لقمه رسیده تا دهان
- Kendin gel, aklını başına devşir de böyle bir lokma ağzına kadar gelmişken kendi boğazını kendin sıkma a aşağılık kişi!
-
راههای صعب پایان بردهایم ** ره بر اهل خویش آسان کردهایم
- Biz sarp yolları vardırdık… Bize uyanlara yolu kolaylattık.
-
مکرر کردن قوم اعتراض ترجیه بر انبیا علیهمالسلام
- Peygamberlerin “imana gelin” diye ricalarına karşı halkın tekrar itiraz etmesi
-
قوم گفتند از شما سعد خودیت ** نحس مایید و ضدیت و مرتدیت
- Sebâlılar, “Siz kendinizce yomlu yıldızlarsanız ama bize göre yomsuzsunuz; bizimle zıtsınız, bize aykırısınız siz.
-
جان ما فارغ بد از اندیشهها ** در غم افکندید ما را و عنا
- Hiçbir düşüncemiz yokken bizi dertlere, meşakkatlere saldınız.
-
ذوق جمعیت که بود و اتفاق ** شد ز فال زشتتان صد افتراق 2950
- Biz, birbirimizle uzlaşmış bir topluluk, sizin kötü haberlerinizle aramıza yüzlerce ayrılık düştü.
-
طوطی نقل شکر بودیم ما ** مرغ مرگاندیش گشتیم از شما
- Biz şekerler yiyen dudu kuşlarıydık… Sizin yüzünüzden ölümü düşünen baykuşlara döndük.
-
هر کجا افسانهی غمگستریست ** هر کجا آوازهی مستنکریست
- Nerede bir gam masalı varsa, nerede bir kötü, bir kabul edilmeyecek ses duyulursa…
-
هر کجا اندر جهان فال بذست ** هر کجا مسخی نکالی ماخذست
- Bu âlemde nerede bir kötüye yormak, nerede bir kötü surete dönmek, nerede bir azap varsa,
-
در مثال قصه و فال شماست ** در غمانگیزی شما را مشتهاست
- Hepsi sizin söylediğiniz sözlerde sizin getirdiğiniz misallerde, sizin yormanızda. Bütün hırsınız, zevkiniz, âlemi derde düşürmek” dediler.
-
باز جواب انبیا علیهم السلام
- Peygamberlerin cevapları
-
انبیا گفتند فال زشت و بد ** از میان جانتان دارد مدد 2955
- Peygamberler dediler ki: “Çirkin ve kötüye yormak, sizin ruhunuzdan meydana gelen bir şey. Bu kabahat biz de değil, sizde.
-
گر تو جایی خفته باشی با خطر ** اژدها در قصد تو از سوی سر
- Bir tehlikeli yerde uyusan, bir ejderha da başucundan sana doğru gelmeye başlasa,
-
مهربانی مر ترا آگاه کرد ** که بجه زود ار نه اژدرهات خورد
- Merhametli birisi “Çabuk kalk, yoksa ejderha yutacak” diye seni uyandırsa,
-
تو بگویی فال بد چون میزنی ** فال چه بر جه ببین در روشنی
- “Neye kötüye yoruyorsun” der misin? Ne yorması, kalk da aydınlık bir bak, gör!
-
از میان فال بد من خود ترا ** میرهانم میبرم سوی سرا
- Ben, seni kötü yorumdan kurtarıyor da devlet yurduna götürüyorum.
-
چون نبی آگه کنندهست از نهان ** کو بدید آنچ ندید اهل جهان 2960
- Çünkü peygamber, gizli şeyi bilip seni de o şeyden agâh eden adamdır. O, cihan halkının örmediği şeyleri görmüştür.
-
گر طبیبی گویدت غوره مخور ** که چنین رنجی بر آرد شور و شر
- Bir doktor sana “Koruk yeme, san şu çeşit kötü bir hastalık verir” dese,
-
تو بگویی فال بد چون میزنی ** پس تو ناصح را مثم میکنی
- “Neden kötüye yoruyorsun” der misin? Dersen öğütçüyü suçlu tutuyorsun demektir.
-
ور منجم گویدت کامروز هیچ ** آنچنان کاری مکن اندر پسیچ
- Müneccim “ Bugün sefere çıkma sakın” dese,
-
صد ره ار بینی دروغ اختری ** یک دوباره راست آید میخری
- Müneccimin yüz kere bile yalanını tutmuş olsan da bir iki kere sözü doğru çıksa yine sözüne uyarsın.
-
این نجوم ما نشد هرگز خلاف ** صحتش چون ماند از تو در غلاف 2965
- Bizim nücum bilgimize asla yanlış çıkmaz. Böyle olduğu halde nasıl oluyor da doğruluğuna inanmıyorsun, doğruluğu sence gizli, kapaklı kalıyor?