- 
		    آزمودی تو بسی آفات خویش ** یافتی صحت ازین شاهان کیش
 
		    - Sen de bunca âfetlere uğradın, hepsinden tecrübeler gördün… Padişah meşrepli erlerden sıhhat buldun.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    چند آن لنگی تو رهوار شد ** چند جانت بی غم و آزار شد
 
		    - Topallığın kaç kere düzeldi, canın kaç defa gamdan, mihnetten kurtuldu.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    ای مغفل رشتهای بر پای بند ** تا ز خود هم گم نگردی ای لوند
 
		    - Sense gâfilcesine kendini de kaybetmemek için ayağına bir ip bağlamış durmaktasın be herif!
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   ناسپاسی و فراموشی تو ** یاد ناورد آن عسلنوشی تو   310
 
		    - Şükretmiyorsun, nail olduğun nimetleri unutmuşsun. Bu unutuş, o bal yediğin zamanları hatırına bile getirmiyor.
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    لاجرم آن راه بر تو بسته شد ** چون دل اهل دل از تو خسته شد
 
		    - Hulâsa o yol, sana bağlandı. Çünkü gönül ehlinin gönlü, senden incindi, sana darıldı.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    زودشان در یاب و استغفار کن ** همچو ابری گریههای زار کن
 
		    - Çabuk onları bul, kusur dile, tövbe et. Bulut gibi ağla, inle.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    تا گلستانشان سوی تو بشکفد ** میوههای پخته بر خود وا کفد
 
		    - De sana onların gül bahçeleri açılsın, sana olgun meyveler saçılsın.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    هم بر آن در گرد کم از سگ مباش ** با سگ کهف ار شدستی خواجهتاش
 
		    - O kapıda dön, dolaş Eshabı Kehf’in köpeğiyle kapı yoldaşıysan köpekten aşağı olma.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   چون سگان هم مر سگان را ناصحاند ** که دل اندر خانهی اول ببند   315
 
		    - Köpekler bile, gönlünü ilk eve bağla diye köpeklere nasihat ederler.
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    آن در اول که خوردی استخوان ** سخت گیر و حق گزار آن را ممان
 
		    - Kemik yediğin ilk kapıya sıkı bağlan, hak gözetmeyi terk etme derler.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    میگزندش تا ز ادب آنجا رود ** وز مقام اولین مفلح شود
 
		    - Edeplensin de oraya gitsin, kurtuluşu o ilk kapıda bulsun diye onu ısırırlar.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    میگزندش کای سگ طاغی برو ** با ولی نعمتت یاغی مشو
 
		    - Isırırken şöyle derler "A azgın köpek, velinimetine isyan etme.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    بر همان در همچو حلقه بسته باش ** پاسبان و چابک و برجسته باش
 
		    - Halka gibi o kapıya bağlan. O kapıda bekçilik et, o kapıda çevik davran, o kapıda sıçra.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   صورت نقض وفای ما مباش ** بیوفایی را مکن بیهوده فاش   320
 
		    - Vefasızlığını apaçık gösterme, beyhude yere vefasızlığı fâş etme.
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    مر سگان را چون وفا آمد شعار ** رو سگان را ننگ و بدنامی میار
 
		    - Köpeklerin âdeti vefakârlıktır. Yürü be, bari köpeklerin adını kötüye çıkarma."
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    بیوفایی چون سگان را عار بود ** بیوفایی چون روا داری نمود
 
		    - Ulu Allah bile vefakârlıkla öğündü de “ Bizden gayrı ahdine kim vefa eder ki?” dedi.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    حق تعالی فخر آورد از وفا ** گفت من اوفی بعهد غیرنا
 
		    - Hakları reddettikten, saymadıktan sonra isteğin kadar vefakâr ol. Bil ki bu vefa, vefasızlığın ta kendisidir.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    بیوفایی دان وفا با رد حق ** بر حقوق حق ندارد کس سبق
 
		    - Çünkü hiç kimse Allah hakkından daha ziyade hak sahibi değildir ki.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   حق مادر بعد از آن شد کان کریم ** کرد او را از جنین تو غریم   325
 
		    - Ana hakkı bile Allah hakkından sonra gelir. Çünkü Allah, anayı senin ana karnındaki şekline borçlu etmiştir.
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    صورتی کردت درون جسم او ** داد در حملش ورا آرام و خو
 
		    - Allah, seni onun cisminde bir surete bürümüş, gebelik halinde ona seninle istirahat ve huzur vermiş, onu sana alıştırmış.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    همچو جزو متصل دید او ترا ** متصل را کرد تدبیرش جدا
 
		    - O da seni kendisinin bir cüz’ü görmüştür. Allah’ın tedbiri anaya ilişik olan o cüz’ü ayırmıştır.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    حق هزاران صنعت و فن ساختست ** تا که مادر بر تو مهر انداختست
 
		    - Allah, binlerce sanat ve fen düzdü de ana, sana sevgi bağladı, şefkat gösterdi.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    پس حق حق سابق از مادر بود ** هر که آن حق را نداند خر بود
 
		    - Şu halde Allah hakkı, ana hakkından öncedir, Allah hakkını bilmeyen eşektir.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   آنک مادر آفرید و ضرع و شیر ** با پدر کردش قرین آن خود مگیر   330
 
		    - Anayı, ananın memesini, sütünü yaratan, onu babayla çift eden O’dur, O’na serkeş olma.
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    ای خداوند ای قدیم احسان تو ** آنک دانم وانک نه هم آن تو
 
		    - Ey Allah, ey ihsanı kadîm olan, bildiğim de senindir, bilmediğim de.