Kendini unuttun mu seni anarlar… Kul oldun mu azat ederler!
نومید شدن انبیا از قبول و پذیرای منکران قوله حتی اذا استیاس الرسل
“Hattâ izistey’ eserrüsül” hükmünce Peygamberlerin, münkirler, sözlerimizi kabul etmiyorlar diye ümitsizliğe, yese düşmeleri
انبیا گفتند با خاطر که چند ** میدهیم این را و آن را وعظ و پند
Peygamberler bile, “Şuna buna nasihat edip duruyoruz.
چند کوبیم آهن سردی ز غی ** در دمیدن در قفض هین تا بکی
Niceye bir soğuk demiri dövüp duracak, niceye bir kafese üfleyip yatacağız?” diye hatırlarından geçirdiler.
جنبش خلق از قضا و وعده است ** تیزی دندان ز سوز معده است
Halkın yaptığı işler, Allah’ın kaza ve kaderiyledir. Dişin keskinliği, midenin hararet ve kuvvetinden ileri gelir.
نفس اول راند بر نفس دوم ** ماهی از سر گنده باشد نه ز دم3080
Nefs-i Kül, insanın cüz’i nefsine tesir etti de olacaklar oldu. Balık baştan kokar, kuyruktan değil!
لیک هم میدان و خر میران چو تیر ** چونک بلغ گفت حق شد ناگزیر
Bunu böyle bil, bil ama eşeğini de yine ok gibi süre dur. Çünkü Allah, “Emirlerimi tebliğ et” diye emretmiştir; emrinden dışarı çıkmaya imkân yok.
تو نمیدانی کزین دو کیستی ** جهد کن چندانک بینی چیستی
(Bir fırka cennetliktir, bir fırka cehennemlik). Bu iki fırkanın hangisindensin, bilemezsin ki. Ne olduğunu görünceye kadar çalış, çabala!
چون نهی بر پشت کشتی بار را ** بر توکل میکنی آن کار را
Gemiye yükünü yükledin mi Allah’a dayanman gerek.
تو نمیدانی که از هر دو کیی ** غرقهای اندر سفر یا ناجیی
Yolda gark mı olacaksın, kurtulup sağlıkla, selâmetle gideceğin yere mi varacaksın? Bu ikisinden hangisi başına gelecek, bilemezsin ki,
گر بگویی تا ندانم من کیم ** بر نخواهم تاخت در کشتی و یم3085
Eğer ne olacağım, başına ne gelecek? Bunu bilmedikçe gemiye binmem.
من درین ره ناجیم یا غرقهام ** کشف گردان کز کدامین فرقهام
Bu seferden kurtulacak mıyım, yoksa yolda boğulacak mıyım? Ne olacağımı bildir bana.
من نخواهم رفت این ره با گمان ** بر امید خشک همچون دیگران
Ben, başkaları gibi kuru bir ümide kapılıp şüpheyle yola düşmem dersen,
هیچ بازرگانیی ناید ز تو ** زانک در غیبست سر این دو رو
Hiçbir ticarette bulunamazsın. Çünkü bu ikisi de gaybdadır, sırdır.
تاجر ترسندهطبع شیشهجان ** در طلب نه سود دارد نه زیان
Pul şişe gibi ruhu incecik olan, cüz’i bir şeyden kırılıveren korkak tacir, ticaretinden ne fayda görür, ne ziyan eder.
بل زیان دارد که محرومست و خوار ** نور او یابد که باشد شعلهخوار3090
Hatta fayda şöyle dursun ziyan eder, mahrum kalır, hor olur. Kimde yanış varsa nuru o bulur.
چونک بر بوکست جمله کارها ** کار دین اولی کزین یابی رها
Çünkü bütün işler, ihtimalle yapılır. Sen de din işini üstün ve ön planda tut da kurtul.
نیست دستوری بدینجا قرع باب ** جز امید الله اعلم بالصواب
Bu kapıyı ümitten başka bir şeyle açmaya izin yok… Allah, doğrusunu daha iyi bilir.
بیان آنک ایمان مقلد خوفست و رجا
Mukallidin imanı korku ve ümittir
داعی هر پیشه اومیدست و بوک ** گرچه گردنشان ز کوشش شد چو دوک
Çalışanların boyunları iğ gibi incelse de yine insanı her sanata sevk eden ümittir, ihtimaldir.
بامدادان چون سوی دکان رود ** بر امید و بوک روزی میدود
Sabahleyin dükkânına giden rızık elde etmek ümidiyle koşar gider.
بوک روزی نبودت چون میروی ** خوف حرمان هست تو چونی قوی3095
Rızık ümidi olmasa nasıl olur da gidersin? Mahrumiyet korkusu olursa nasıl olur da kuvvet bulursun?
خوف حرمان ازل در کسب لوت ** چون نکردت سست اندر جست و جوت
Belki ezelde sana bir rızık verilmemiştir. Bu ezeli mahrumiyet korkusu, nasıl oluyor da yiyeceğini, içeceğini elde etmek için çalışıp çabalamanda, arayıp taramanda seni âciz, kuvvetsiz bir hale sokmuyor?