انبیا گفتند با خاطر که چند ** میدهیم این را و آن را وعظ و پند
Peygamberler bile, “Şuna buna nasihat edip duruyoruz.
چند کوبیم آهن سردی ز غی ** در دمیدن در قفض هین تا بکی
Niceye bir soğuk demiri dövüp duracak, niceye bir kafese üfleyip yatacağız?” diye hatırlarından geçirdiler.
جنبش خلق از قضا و وعده است ** تیزی دندان ز سوز معده است
Halkın yaptığı işler, Allah’ın kaza ve kaderiyledir. Dişin keskinliği, midenin hararet ve kuvvetinden ileri gelir.
نفس اول راند بر نفس دوم ** ماهی از سر گنده باشد نه ز دم3080
Nefs-i Kül, insanın cüz’i nefsine tesir etti de olacaklar oldu. Balık baştan kokar, kuyruktan değil!
لیک هم میدان و خر میران چو تیر ** چونک بلغ گفت حق شد ناگزیر
Bunu böyle bil, bil ama eşeğini de yine ok gibi süre dur. Çünkü Allah, “Emirlerimi tebliğ et” diye emretmiştir; emrinden dışarı çıkmaya imkân yok.
تو نمیدانی کزین دو کیستی ** جهد کن چندانک بینی چیستی
(Bir fırka cennetliktir, bir fırka cehennemlik). Bu iki fırkanın hangisindensin, bilemezsin ki. Ne olduğunu görünceye kadar çalış, çabala!
چون نهی بر پشت کشتی بار را ** بر توکل میکنی آن کار را
Gemiye yükünü yükledin mi Allah’a dayanman gerek.
تو نمیدانی که از هر دو کیی ** غرقهای اندر سفر یا ناجیی
Yolda gark mı olacaksın, kurtulup sağlıkla, selâmetle gideceğin yere mi varacaksın? Bu ikisinden hangisi başına gelecek, bilemezsin ki,
گر بگویی تا ندانم من کیم ** بر نخواهم تاخت در کشتی و یم3085
Eğer ne olacağım, başına ne gelecek? Bunu bilmedikçe gemiye binmem.
من درین ره ناجیم یا غرقهام ** کشف گردان کز کدامین فرقهام
Bu seferden kurtulacak mıyım, yoksa yolda boğulacak mıyım? Ne olacağımı bildir bana.
من نخواهم رفت این ره با گمان ** بر امید خشک همچون دیگران
Ben, başkaları gibi kuru bir ümide kapılıp şüpheyle yola düşmem dersen,
هیچ بازرگانیی ناید ز تو ** زانک در غیبست سر این دو رو
Hiçbir ticarette bulunamazsın. Çünkü bu ikisi de gaybdadır, sırdır.
تاجر ترسندهطبع شیشهجان ** در طلب نه سود دارد نه زیان
Pul şişe gibi ruhu incecik olan, cüz’i bir şeyden kırılıveren korkak tacir, ticaretinden ne fayda görür, ne ziyan eder.
بل زیان دارد که محرومست و خوار ** نور او یابد که باشد شعلهخوار3090
Hatta fayda şöyle dursun ziyan eder, mahrum kalır, hor olur. Kimde yanış varsa nuru o bulur.
چونک بر بوکست جمله کارها ** کار دین اولی کزین یابی رها
Çünkü bütün işler, ihtimalle yapılır. Sen de din işini üstün ve ön planda tut da kurtul.
نیست دستوری بدینجا قرع باب ** جز امید الله اعلم بالصواب
Bu kapıyı ümitten başka bir şeyle açmaya izin yok… Allah, doğrusunu daha iyi bilir.
بیان آنک ایمان مقلد خوفست و رجا
Mukallidin imanı korku ve ümittir
داعی هر پیشه اومیدست و بوک ** گرچه گردنشان ز کوشش شد چو دوک
Çalışanların boyunları iğ gibi incelse de yine insanı her sanata sevk eden ümittir, ihtimaldir.
بامدادان چون سوی دکان رود ** بر امید و بوک روزی میدود
Sabahleyin dükkânına giden rızık elde etmek ümidiyle koşar gider.
بوک روزی نبودت چون میروی ** خوف حرمان هست تو چونی قوی3095
Rızık ümidi olmasa nasıl olur da gidersin? Mahrumiyet korkusu olursa nasıl olur da kuvvet bulursun?
خوف حرمان ازل در کسب لوت ** چون نکردت سست اندر جست و جوت
Belki ezelde sana bir rızık verilmemiştir. Bu ezeli mahrumiyet korkusu, nasıl oluyor da yiyeceğini, içeceğini elde etmek için çalışıp çabalamanda, arayıp taramanda seni âciz, kuvvetsiz bir hale sokmuyor?
گویی گرچه خوف حرمان هست پیش ** هست اندر کاهلی این خوف بیش
Deseler, dersin ki: “Çalıştığım halde bir şey elde edememek korkusu da var. Var ama bu korku tembellikte daha fazla.
هست در کوشش امیدم بیشتر ** دارم اندر کاهلی افزون خطر
Çalışırsam belki kazanırım; bunda ümidim daha çok… Tembellikte daha fazla zarar var.
پس چرا در کار دین ای بدگمان ** دامنت میگیرد این خوف زیان
Peki, a kötü zanna düşen, ya neden din işinde bu ziyan korkusu eteğini tutuyor öyleyse?
یا ندیدی کاهل این بازار ما ** در چه سودند انبیا و اولیا3100
Yoksa bu bizim pazarımızın tacirleri olan peygamberlerle velilerin ne kârlar elde ettiklerini görmedin mi ki?
زین دکان رفتن چه کانشان رو نمود ** اندرین بازار چون بستند سود
Onlara bu dükkânı terk etmekle neler yüz gösterdi… Bu pazarda nasıl kârlar ettiler… Haberin yok mu ki?