-
قدرتت سرمایهی سودست هین ** وقت قدرت را نگه دار و ببین
- Kendine gel… Kudretin, kâr elde etmek için bir sermayedir. Kudret zamanını kaçırma, kıymetini bil!
-
آدمی بر خنگ کرمنا سوار ** در کف درکش عنان اختیار 3300
- İnsan, “Kerremna“ kır atına binmiş, ihtiyar dizginini de akıl eline vermiştir.
-
باز موسی داد پند او را بمهر ** که مرادت زرد خواهد کرد چهر
- Musa, tekrar ona şefkatle öğüt vererek “İsteğin seni mahcup eder, yüzünü sarartır.
-
ترک این سودا بگو وز حق بترس ** دیو دادستت برای مکر درس
- Gel, bu sevdadan vazgeç. Allah’tan kork. Şeytan, seni aldatmış, o sana ders vermiş!“ dedi.
-
قانع شدن آن طالب به تعلیم زبان مرغ خانگی و سگ و اجابت موسی علیه السلام
- Adam’ın, yalnız kümes hayvanlarıyla köpeğin dillerini anlamaya razı olması, Musa aleyhiselâm’ın da onun bu muradını yerine getirmesi
-
گفت باری نطق سگ کو بر درست ** نطق مرغ خانگی کاهل پرست
- Adam, “Bari hiç olmazsa kapı dibinde yatıp duran, ev bekçiliği eden köpekle kümes hayvanlarının dillerini öğret.” dedi.
-
گفت موسی هین تو دانی رو رسید ** نطق این هر دو شود بر تو پدید
- Musa dedi ki: “Hadi, peki… Bu ikisinin dillerini anlayacaksın, yürü git! “
-
بامدادان از برای امتحان ** ایستاد او منتظر بر آستان 3305
- Adam, sabah çağı, bakalım sahiden dillerini öğrendim mi, anlayacak mıyım ki? Diye kapının eşiğinde beklemekteydi.
-
خادمه سفره بیفشاند و فتاد ** پارهای نان بیات آثار زاد
- Hizmetçi kadın sofra örtüsü silkerken bir lokmacık bayat ekmek düştü.
-
در ربود آن را خروسی چون گرو ** گفت سگ کردی تو بر ما ظلم رو
- Ekmek parçasını horoz, hemencicik kapıverdi. Köpek dedi ki: Sen, bize zulmettin.
-
دانهی گندم توانی خورد و من ** عاجزم در دانه خوردن در وطن
- Buğday tanesi de yiyebilirsin. Hâlbuki ben yiyemem ki… Yerimde, yurdumda bundan âcizim ben.
-
گندم و جو را و باقی حبوب ** میتوانی خورد و من نه ای طروب
- Sen buğday da yiyebilirsin, arpa da, darı, mısır gibi başka şeyler de… Hâlbuki ben bunları yiyemem.
-
این لب نانی که قسم ماست نان ** میربایی این قدر را از سگان 3310
- Böyle olduğu halde bizim kısmetimiz olan şu bir parçacık ekmeği bile kapıyorsun!
-
جواب خروس سگ را
- Horozun köpeğe cevabı
-
پس خروسش گفت تن زن غم مخور ** که خدا بدهد عوض زینت دگر
- Bu sözü duyan horoz, “Merak etme, Allah sana buna karşılık başka şeyler verir.
-
اسپ این خواجه سقط خواهد شدن ** روز فردا سیر خور کم کن حزن
- Bu ev sahibinin atı sakatlanacak, yarın sabah, adamakıllı doyacaksın, kederlenme.
-
مر سگان را عید باشد مرگ اسپ ** روزی وافر بود بی جهد و کسپ
- Atın ölümü, köpeklere bir bayram olacak… Çalışıp çabalamadan bir hayli rızık dökülüp kalacak“ dedi.
-
اسپ را بفروخت چون بشنید مرد ** پیش سگ شد آن خروسش رویزرد
- Adam, bu sözü duyunca derhal atı sattı. Horozun dediği çıkmadı, köpeğe karşı mahcup vaziyette kaldı.
-
روز دیگر همچنان نان را ربود ** آن خروس و سگ برو لب بر گشود 3315
- Ertesi günü yine horoz, ekmeği kapınca köpek ağzını açtı, dedi ki:
-
کای خروس عشوهده چند این دروغ ** ظالمی و کاذبی و بی فروغ
- “A düzenbaz horoz… Bu yalan niceye bir? Niceye bir bu zulümkârlık, bu yalancılık, bu kara yüreklilik?
-
اسپ کش گفتی سقط گردد کجاست ** کور اخترگوی و محرومی ز راست
- Hani at sakatlanacak dediydin, nerde? Sen, düzenci körün birisin, sözünde hiçbir doğru yok!”
-
گفت او را آن خروس با خبر ** که سقط شد اسپ او جای دگر
- Her şeyden haberi olan horoz, köpeğe “Atı sakatlandı, sakatlandı ama başka yerde.
-
اسپ را بفروخت و جست او از زیان ** آن زیان انداخت او بر دیگران
- Atını satıp ziyandan kurtuldu. Uğrayacağı ziyanı, başkalarına yükletti.
-
لیک فردا استرش گردد سقط ** مر سگان را باشد آن نعمت فقط 3320
- Fakat yarın katırı sakatlanacak, o nimet, ancak köpeklere nasip olacak” dedi
-
زود استر را فروشید آن حریص ** یافت از غم وز زیان آن دم محیص
- O haris adam, hemencecik katırı da sattı, dertten de kurtuldu, ziyandan da.
-
روز ثالث گفت سگ با آن خروس ** ای امیر کاذبان با طبل و کوس
- Üçüncü günü köpek, horoza dedi ki: “Ey beyliği davulla dümbelekle ilân edilen yalancılar beyi, hani, nerede vaadin?”
-
گفت او بفروخت استر را شتاب ** گفت فردایش غلام آید مصاب
- Horoz, “Acele katırı da sattı. Fakat yarın kölesi ölecek.