-
هر یکی مر اصل خود را بندهاند ** احتیاطی کن بهم مانندهاند
- Bunlar, birbirlerine benzerler ama her biri, kendi aslına kuldur, köledir. Dikkat ve ihtiyatla hareket et.
-
همچنانک وسوسه و وحی الست ** هر دو معقولند لیکن فرق هست 3490
- Nitekim vesveseyle Elest deminin vahyi… Her ikisi de duyguyla değil, akılla anlaşılır; fakat aralarında fark var.
-
هر دو دلالان بازار ضمیر ** رختها را میستایند ای امیر
- Her ikisi de gönül pazarının tellâlıdır, her ikisi de matahlarını över, durur.
-
گر تو صراف دلی فکرت شناس ** فرق کن سر دو فکر چون نخاس
- Gönül sarrafıysan fikrini anla, gönlüne geleni bil de esir tellâlı gibi bu iki fikri birbirinden ayırt et.
-
ور ندانی این دو فکرت از گمان ** لا خلابه گوی و مشتاب و مران
- Eğer şüpheye düşüyor ve iki fikri ayırt edemiyorsan “Aldatmaca yok“ de; acele etme, koşma!
-
حیله دفع مغبون شدن در بیع و شرا
- Alışverişte aldanmamanın çaresi
-
آن یکی یاری پیمبر را بگفت ** که منم در بیعها با غبن جفت
- Bir dost, Peygamber’e “Ben alışverişte daima aldanıyorum.
-
مکر هر کس کو فروشد یا خرد ** همچو سحرست و ز راهم میبرد 3495
- Bir şey satan yahut alan kişinin hilesi sanki sihir… Gelip benim yolumu kesiyor“ dedi.
-
گفت در بیعی که ترسی از غرار ** شرط کن سه روز خود را اختیار
- Peygamber dedi ki: “Alışverişte aldanmaktan korkuyorsan alacağın şeyi üç gün muhayyer olarak al.
-
که تانی هست از رحمان یقین ** هست تعجیلت ز شیطان لعین
- Çünkü şüphe yok, yavaş iş Rahman’dandır. Acele edşinse melûn Şeytan’dan.“
-
پیش سگ چون لقمه نان افکنی ** بو کند آنگه خورد ای معتنی
- Önüne bir lokma atsan köpek bile köpekliğiyle önce koklar da sonra yer a ihtiyatlı adam!
-
او ببینی بو کند ما با خرد ** هم ببوییمش به عقل منتقد
- O burnuyla koklar, biz aklımızla koklarız. Hele bir bak, demek ki biz de her şeyi inceleyen aklımızla kokluyoruz.
-
با تانی گشت موجود از خدا ** تابه شش روز این زمین و چرخها 3500
- Allah bile bu yerlerle gökleri yavaşlıkla ve tam altı günde yarattı.
-
ورنه قادر بود کو کن فیکون ** صد زمین و چرخ آوردی برون
- Yoksa “Kün” der demez yerler de olurdu, gökler de; Allah, buna kadirdi. Hatta bir emreder etmez yüzlerce yer gök yaratabilirdi.
-
آدمی را اندک اندک آن همام ** تا چهل سالش کند مرد تمام
- Allah bütün kudretiyle beraber insanı, yavaş yavaş ve tam kırk yılda kemal sahibi eder.
-
گرچه قادر بود کاندر یک نفس ** از عدم پران کند پنجاه کس
- Bir anda yokluktan elli kişiyi uçurup bu âleme getirmeye kadirdi ama.
-
عیسی قادر بود کو از یک دعا ** بی توقف بر جهاند مرده را
- İsa, bir dua ile hemencecik ölüyü diriltir de
-
خالق عیسی بنتواند که او ** بی توقف مردم آرد تو بتو 3505
- İsa’yı yaratan, insanları bir anda yaratmaya kadir değil midir? İsa’ya nazaran kudreti, kat kat üstün mü değil mi?
-
این تانی از پی تعلیم تست ** که طلب آهسته باید بی سکست
- Dilediğin şeyi yavaş yavaş, fakat sağlam bir halde yapman lâzım… İşte bu yavaşlık, sana bunu öğretmek içindir.
-
جو یکی کوچک که دایم میرود ** نه نجس گردد نه گنده میشود
- Daima akıp duran küçük bir dere ne pislenir, ne kokar.
-
زین تانی زاید اقبال و سرور ** این تانی بیضه دولت چون طیور
- Bu yavaşlıkla insan, ikbale, devlete erişir. Yavaşlık, yumurtadır, devlet de kuşlara benzer.
-
مرغ کی ماند به بیضهای عنید ** گرچه از بیضه همی آید پدید
- A inatçı adam, kuş hiç yumurtaya benzer mi? Ama yumurtadan çıkar ya!
-
باش تا اجزای تو چون بیضهها ** مرغها زایند اندر انتها 3510
- Sen de davran da cüz’ülerin, yumurtalarından kuşlar çıkarsın.
-
بیضهی مار ارچه ماند در شبه ** بیضه گنجشک را دورست ره
- Yılan yumurtası da serçe kuşu yumurtasına benzer, fakat aralarında ne fark var?
-
دانهی آبی به دانه سیب نیز ** گرچه ماند فرقها دان ای عزیز
- Armut da elmaya benzer, benzer ama aralarında farkları bil ey yüce kişi!
-
برگها همرنگ باشد در نظر ** میوهها هر یک بود نوعی دگر
- Yapraklar da bakılınca bir renktedir. Fakat meyveleri çeşit çeşittir.