-
ناصحانشان در نصیحت آمدند ** از فسوق و کفر مانع میشدند
- Öğütçüler, onlara öğüt verdiler, kötülüklerine, küfürlerine mâni olmaya çalıştılar.
-
قصد خون ناصحان میداشتند ** تخم فسق و کافری میکاشتند
- Fakat onlar öğütçülerin kanlarına kastediyorlar, kötülük ve kâfirlik tohumu ekiyorlardı.
-
چون قضا آید شود تنگ این جهان ** از قضا حلوا شود رنج دهان 380
- Kaza geldi mi bu cihan daralır, tatlı helva bile ağzında zehir kesilir demişler.
-
گفت اذا جاء القضا ضاق الفضا ** تحجب الابصار اذ جاء القضا
- eksik
-
چشم بسته میشود وقت قضا ** تا نبیند چشم کحل چشم را
- Kaza gelince göz kapanır da göz gözü görmez olur.
-
مکر آن فارس چو انگیزید گرد ** آن غبارت ز استغاثت دور کرد
- O atlının hilesi, bir toz kopardı mı o toz, seni yardım dilemeden bile uzaklaştırır.
-
سوی فارس رو مرو سوی غبار ** ورنه بر تو کوبد آن مکر سوار
- Atlıya doğru yürü, toza doğru değil. Yoksa atlının tozu, seni ezer, bitirir.
-
گفت حق آن را که این گرگش بخورد ** دید گرد گرگ چون زاری نکرد 385
- Allah bu kurdun yediği adama “Kurdun tozunu gördü de neden feryat etmedi?
-
او نمیدانست گرد گرگ را ** با چنین دانش چرا کرد او چرا
- Kurdun kopardığı tozu bilemedi. Bunca bilgisiyle, bunca hüneriyle neden yayılıp otlamağa koyuldu?
-
گوسفندان بوی گرگ با گزند ** میبدانند و بهر سو میخزند
- Koyunlar bile kendilerine zarar verecek olan kurdun kokusunu duyar, ondan taraf taraf kaçarlar.
-
مغز حیوانات بوی شیر را ** میبداند ترک میگوید چرا
- Hayvan bile aslanı kokusundan anlar da otlamayı bırakır” der.
-
بوی شیر خشم دیدی باز گرد ** با مناجات و حذر انباز گرد
- Aslanın kızgınlığından bir koku aldın mı dön Allah’a sığınmaya, yalvarmaya koyul.
-
وا نگشتند آن گروه از گرد گرگ ** گرگ محنت بعد گرد آمد سترگ 390
- Onlar, kurdun tozundan ürkmediler, çekinmediler. Tozun ardından o koca mihnet kurdu çatıp geldi.
-
بر درید آن گوسفندان را بخشم ** که ز چوپان خرد بستند چشم
- O koyunları, hışımla paraladı gitti. Onlar, akıl çobanından göz yummuşlardı.
-
چند چوپانشان بخواند و نامدند ** خاک غم در چشم چوپان میزدند
- Onları, çoban ne kadar çağırdı da gelmediler… Çobanın gözüne toz, toprak serptiler.
-
که برو ما از تو خود چوپانتریم ** چون تبع گردیم هر یک سروریم
- “ Yürü be, biz senden ziyade çobanız… Her birimiz başız, uluyuz. Böyle olduğu hâlde nasıl sana uyarız?
-
طعمهی گرگیم و آن یار نه ** هیزم ناریم و آن عار نه
- Biz kurtlara lokmayız, senin adamın değil. Ateşin odunlarıyız, utanma arlanma yok bizde” dediler.
-
حمیتی بد جاهلیت در دماغ ** بانگ شومی بر دمنشان کرد زاغ 395
- Bilgisizlik, akılda bir taassuptur ki buna tutulanların şehirlerinde kargalar şom, şom bağırışırlar, yerleri, yurtları harabeye döner.
-
بهر مظلومان همیکندند چاه ** در چه افتادند و میگفتند آه
- Onlar mazlûmlar için kuyu kazdılar ama kazdıkları kuyuya kendileri düştüler, ah etmeye başladılar.
-
پوستین یوسفان بکشافتند ** آنچ میکردند یک یک یافتند
- Yusufların derilerini yüzdüler, fakat kendi yaptıklarını birer birer buldular.
-
کیست آن یوسف دل حقجوی تو ** چون اسیری بسته اندر کوی تو
- O Yusuf kimdir? Senin Hak arayan gönlün. O gönül, bir esir gibi senin yurdunda bağlıdır.
-
جبرئیلی را بر استن بستهای ** پر و بالش را به صد جا خستهای
- Bir Cebrail’i direğe bağlamış, koluna, kanadına yüzlerce yara açmış, perişan etmişsin de.
-
پیش او گوساله بریان آوری ** گه کشی او را به کهدان آوری 400
- Sonra da önüne kebap olmuş dana getiriyor, bazan da onu samanlığa götürüp
-
که بخور اینست ما را لوت و پوت ** نیست او را جز لقاء الله قوت
- Hadi ye, işte bizim yağlı gıdamız budur diyorsun. Hâlbuki ona Allah vuslatından başka gıda yoktur.
-
زین شکنجه و امتحان آن مبتلا ** میکند از تو شکایت با خدا
- O dertlere düşmüş zavallı da bu işkenceden bu sınanmadan kırılıp senden Allah’a şikâyet ederek der ki: