English    Türkçe    فارسی   

3
3877-3901

  • شحنه‌ی صدر جهان بودی و راد ** معتمد بودی مهندس اوستاد
  • Sadr-ı Cihan’ın Şahnesiydin, itimadına mazhar olmuş üstat bir mühendistin.
  • غدو کردی وز جزا بگریختی ** رسته بودی باز چون آویختی
  • Ona hıyanette bulundun, cezadan da kaçtın… Neyse, bu suretle kurtulduğun halde şimdi nasıl oldu da tekrar geldin?
  • از بلا بگریختی با صد حیل ** ابلهی آوردت اینجا یا اجل
  • Yüzlerce hileyle belâdan kurtulmuştun, seni buraya aptallığın mı getirdi, ecelin mi?
  • ای که عقلت بر عطارد دق کند ** عقل و عاقل را قضا احمق کند 3880
  • Aklın Utaridi bile beğenmez, kınardı… Fakat kaza ve kader, aklı da ahmak bir hale sokuyor, akıllıyı da!
  • نحس خرگوشی که باشد شیرجو ** زیرکی و عقل و چالاکیت کو
  • Sen, aslanı arayan talihsiz tavşansın. Nerede aklın, nerede bilgin, nerede çevikliğin, çabuk anlayışın?
  • هست صد چندین فسونهای قضا ** گفت اذا جاء القضا ضاق الفضا
  • Kaza ve kaderin böyle yüzlerce afsunları vardır. Kaza geldi mi âlem daralır derler.
  • صد ره و مخلص بود از چپ و راست ** از قضا بسته شود کو اژدهاست
  • Sağda, solda yüzlerce yol, yüzlerce kaçıp kurtulunacak yer vardır da kaza ve kader, gelince hepsi bağlanır, kapanır; kaza ve kader bir ejderhadır” diyordu.
  • جواب گفتن عاشق عاذلان را وتهدید کنندگان را
  • Âşığın, kendisini kınayan ve tehdit edenlere cevap vermesi
  • گفت من مستسقیم آبم کشد ** گرچه می‌دانم که هم آبم کشد
  • Âşık dedi ki. “Ben, susuzluk hastalığına tutulmuş birisiyim. Biliyorum da… Su beni öldürür.”
  • هیچ مستقسقی بنگریزد ز آب ** گر دو صد بارش کند مات و خراب 3885
  • Fakat bu hastalığa tutulan, sudan kaçamaz ki… İsterse su onu yüzlerce defa öldürsün, harap etsin!
  • گر بیاماسد مرا دست و شکم ** عشق آب از من نخواهد گشت کم
  • Elim, karnım şişse bile suya olan aşkım azalmıyor.
  • گویم آنگه که بپرسند از بطون ** کاشکی بحرم روان بودی درون
  • Karnımı görüp bu ne diye sordukları zaman keşke bütün deniz, karnıma aksaydı diyorum.
  • خیک اشکم گو بدر از موج آب ** گر بمیرم هست مرگم مستطاب
  • Bir tuluma benzeyen karnım, isterse su dalgalarından yırtılsın… Ölsem bile ne mutlu bir ölüm!
  • من بهر جایی که بینم آب جو ** رشکم آید بودمی من جای او
  • Ben, nerede bir ırmak görsem ah, o ırmak ben olsam diye haset etmekteyim.
  • دست چون دف و شکم همچون دهل ** طبل عشق آب می‌کوبم چو گل 3890
  • Elim defe benzese; karnım davul gibi şişse yine gül gibi neşeyle onun sevda davulunu döver dururum.
  • گر بریزد خونم آن روح الامین ** جرعه جرعه خون خورم همچون زمین
  • O, Ruhulemin, kanımı dökse yer gibi yudum, yudum kan içerim.
  • چون زمین وچون جنین خون‌خواره‌ام ** تا که عاشق گشته‌ام این کاره‌ام
  • Ben yer gibi, karnındaki çocuk gibi kanlar içiyorum… Âşık oldum olalı işim gücüm bu!
  • شب همی‌جوشم در آتش همچو دیگ ** روز تا شب خون خورم مانند ریگ
  • Geceleri tencere gibi ateş üstünde kaynamakta… Gündüzleri kum gibi akşamlara kadar kan içmekteyim.
  • من پشیمانم که مکر انگیختم ** از مراد خشم او بگریختم
  • Hileye saptım, o bana kızmıştı, yapmak istediğim şeye mâni oldum, hışmından kaçtım diye nadimim.
  • گو بران بر جان مستم خشم خویش ** عید قربان اوست و عاشق گاومیش 3895
  • Söyleyin… Kızgınlıkla bana ne yapmak istiyorsa yapsın. O kurban bayramıdır, âşık da kurbanlık!
  • گاو اگر خسپد وگر چیزی خورد ** بهر عید و ذبح او می‌پرورد
  • Öküz uyur, istirahat eder, bir şey yerse kurban bayramı için besleniyor demektir.
  • گاو موسی دان مرا جان داده‌ای ** جزو جزوم حشر هر آزاده‌ای
  • Beni Musa’nın kurban edilerek ölüyü dirilten öküzü bil. Cüz’lerimin cüz’ü bile hür kişinin hasredilmesine sebeptir.
  • گاو موسی بود قربان گشته‌ای ** کمترین جزوش حیات کشته‌ای
  • Musa’nın öküzü de kurban olmuştu. En küçük cüz’ ü bile bir öldürülmüşe hayat verdi.
  • برجهید آن کشته ز آسیبش ز جا ** در خطاب اضربوه بعضها
  • Öküzün bazı yerleriyle ölüye vurun hitabı geldi; vurdular. O öldürülmüş adam dirildi, fırlayıp kalktı.
  • یا کرامی اذبحوا هذا البقر ** ان اردتم حشر ارواح النظر 3900
  • Eğer şu ruhların haşredilmesini istiyorsanız ey ulu kişilerim, bu sözü kesin!
  • از جمادی مردم و نامی شدم ** وز نما مردم به حیوان برزدم
  • Ben cemaattandım… Öldüm, yetişip gelişen bir varlık, nebat oldum. Nebatken öldüm, hayvan suretinde zuhur ettim.