تا ز سکسک وا رهد خوشپی شود ** شیره را زندان کنی تا میشود
Bu yürüyüşü bıraksın da iyi yürüsün, rahvanlaşsın der. Üzüm suyunu şarap olsun diye hapis edersin ya…
گفت چندان آن یتیمک را زدی ** چون نترسیدی ز قهر ایزدی4015
Birisi bir yetimi dövse gören der ki: O yetimceğizi neye dövüyorsun. Allah’tan korkmuyor musun?
گفت او را کی زدم ای جان و دوست ** من بر آن دیوی زدم کو اندروست
Döven de “Canım, dostum, ben onu ne vakit dövdüm ki? Ben, ondaki Şeytan’ı dövüyorum” der.
مادر ار گوید ترا مرگ تو باد ** مرگ آن خو خواهد و مرگ فساد
Annen, sana “geber” dese bu sözüyle kötü huyunun, kötülüğünün gebermesini ister.
آن گروهی کز ادب بگریختند ** آب مردی و آب مردان ریختند
Edepten, terbiyeden kaçanlar, erliğin yüzsuyunu da dökerler, erlerin yüzsuyunu da!
عاذلانشان از وغا وا راندند ** تا چنین حیز و مخنث ماندند
Bunlar, kendilerini kınayanları da savaştan döndürürler… Nihayet böyle rezil ve kahpe bir halde kala kaldılar.
لاف و غرهی ژاژخا را کم شنو ** با چنینها در صف هیجا مرو4020
Herzevekillerin herzelerini, manasız sözlerini saçma gururlarını az dinle, bu çeşit adamlarla savaş safına girme.
زانک زاد و کم خبالا گفت حق ** کز رفاق سست برگردان ورق
Allah, bunlar hakkında buyurdu ki “Onlar size uyunca sayınızı çoğaltmazlar, ancak hile ve fesadı çoğaltırlar", "Kaypak arkadaşlara uyma, çevir onların yaprağını!
که گر ایشان با شما همره شوند ** غازیان بیمغز همچون که شوند
Çünkü onlar sizinle yoldaş olurlarsa gaziler de saman gibi içsiz bir hale düşerler.
خویشتن را با شما همصف کنند ** پس گریزند و دل صف بشکنند
Size uymuş görünür, sizinle beraber safa girerler ama sonra kaçarlar, safı da bozar perişan ederler.
پس سپاهی اندکی بی این نفر ** به که با اهل نفاق آید حشر
Bu çeşit adamdansa… Münafıklardan pek kalabalık kişinin size uymadansa azlık asker daha iyi.
هست بادام کم خوش بیخته ** به ز بسیاری به تلخ آمیخته4025
Az, fakat adamakıllı olmuş güzel badem, acımış, kötü fakat çok bademden iyidir elbette.
تلخ و شیرین در ژغاژغ یک شیاند ** نقص از آن افتاد که همدل نیند
Suret bakımından acı da birdir, tatlı da… Fakat hakikatte bunlar birbirine zıttır, ikidir.
گبر ترسان دل بود کو از گمان ** میزید در شک ز حال آن جهان
Kâfir, o âlemin varlığından şüphe eder, dirileceğini ummaz. Bu yüzden gönlünde korku vardır.
Yola düşüp gider ama bir konak bile bilmez. Gönlü kör olan adam, korka korka adım atar.
چون نداند ره مسافر چون رود ** با ترددها و دل پرخون رود
Yolcu, yol bilmezse nasıl gider? Tereddütlerle, gönlü kanlarla dolu olarak!
هرکه گویدهای اینسو راه نیست ** او کند از بیم آنجا وقف و ایست4030
Birisi “Hay adam hay… Yol, burası değil ki!” dese korkusundan hemen oracıkta duruverir.
ور بداند ره دل با هوش او ** کی رود هر های و هو در گوش او
Fakat gönlüyle hakikati duyan, yolu bilen kişinin kulağına hiç öyle hay huylar girer mi?
پس مشو همراه این اشتردلان ** زانک وقت ضیق و بیمند آفلان
Şu halde bu deve yüreklilerle yoldaş olma. Çünkü onlar, darlık ve korku zamanında kayboluverirler.
پس گریزند و ترا تنها هلند ** گرچه اندر لاف سحر بابلند
Onlar, lâf da Bâbil sihrine maliktirler, her şeyi yapar, çatarlar ama iş dara geldi mi kaçar, seni yapayalnız bırakıverirler!
تو ز رعنایان مجو هین کارزار ** تو ز طاوسان مجو صید و شکار
Kendine gel ve züppelerden savaş umma. Tavus kuşlarından av avlama hünerini bekleme!
طبع طاوسست و وسواست کند ** دم زند تا از مقامت بر کند4035
Tabiat tavus kuşuna benzer, sana vesveseler verir, saçma sapan söylenir durur; nihayet seni yerinden yurdundan eder.
گفتن شیطان قریش را کی به جنگ احمد آیید کی من یاریها کنم وقبیلهی خود را بیاری خوانم و وقت ملاقات صفین گریختن
Şeytan’ın, Kureyş kabilesine “Ahmed’le savaşa girişin, ben de yardım eder, size yardım etmek üzere kabilemi getiririm” demesi, iki saf karşılaşınca da onları bırakıp kaçması