English    Türkçe    فارسی   

3
4031-4055

  • ور بداند ره دل با هوش او ** کی رود هر های و هو در گوش او
  • Fakat gönlüyle hakikati duyan, yolu bilen kişinin kulağına hiç öyle hay huylar girer mi?
  • پس مشو همراه این اشتردلان ** زانک وقت ضیق و بیمند آفلان
  • Şu halde bu deve yüreklilerle yoldaş olma. Çünkü onlar, darlık ve korku zamanında kayboluverirler.
  • پس گریزند و ترا تنها هلند ** گرچه اندر لاف سحر بابلند
  • Onlar, lâf da Bâbil sihrine maliktirler, her şeyi yapar, çatarlar ama iş dara geldi mi kaçar, seni yapayalnız bırakıverirler!
  • تو ز رعنایان مجو هین کارزار ** تو ز طاوسان مجو صید و شکار
  • Kendine gel ve züppelerden savaş umma. Tavus kuşlarından av avlama hünerini bekleme!
  • طبع طاوسست و وسواست کند ** دم زند تا از مقامت بر کند 4035
  • Tabiat tavus kuşuna benzer, sana vesveseler verir, saçma sapan söylenir durur; nihayet seni yerinden yurdundan eder.
  • گفتن شیطان قریش را کی به جنگ احمد آیید کی من یاریها کنم وقبیله‌ی خود را بیاری خوانم و وقت ملاقات صفین گریختن
  • Şeytan’ın, Kureyş kabilesine “Ahmed’le savaşa girişin, ben de yardım eder, size yardım etmek üzere kabilemi getiririm” demesi, iki saf karşılaşınca da onları bırakıp kaçması
  • همچو شیطان در سپه شد صد یکم ** خواند افسون که اننی جار لکم
  • Şeytan gibi… o da asker içine girdi, yüzün biri oldu, “ Ben size yardımcıyım” dedi, onlara afsun okudu, onları aldattı.
  • چون قریش از گفت او حاضر شدند ** هر دو لشکر در ملاقان آمدند
  • Fakat Kureyş, onun sözüne uyup hazırlanarak iki ordu karşılaşınca,
  • دید شیطان از ملایک اسپهی ** سوی صف مومنان اندر رهی
  • Müminlerin saflarında melek askerlerini gördü…
  • آن جنودا لم تروها صف زده ** گشت جان او ز بیم آتشکده
  • Sizin görmediğiniz o gayp askerlerinin saf kurduklarını görünce canı, korkudan bir ateşgede kesildi.
  • پای خود وا پس کشیده می‌گرفت ** که همی‌بینم سپاهی من شگفت 4040
  • Ayağını gerisin geriye çekmeye başladı. “Ben pek kalabalık bir ordu görüyorum.
  • ای اخاف الله ما لی منه عون ** اذهبوا انی اری ما لاترون
  • Allah’tan korkarım ben, o bana yardım etmez. Çekilin gidin… Ben, sizin görmediğinizi görüyorum” dedi.
  • گفت حارث ای سراقه شکل هین ** دی چرا تو می‌نگفتی اینچنین
  • Hâris dedi ki: “Ey Suraka, neden dün böyle söylemiyordun?”
  • گفت این دم من همی‌بینم حرب ** گفت می‌بینی جعاشیش عرب
  • Suraka şekline girmiş olan Şeytan “Şimdi savaşın başlamak üzere olduğunu görüyorum” dedi. Hâris, “Sen, ancak Arapların hor hakir bir topluluğunu görmektesin.
  • می‌نبینی غیر این لیک ای تو ننگ ** آن زمان لاف بود این وقت جنگ
  • Bundan başka bir şey görmüyorsun ama ey aşağılık herif, o zaman lâf zamanıydı, şimdi savaş zamanı.
  • دی همی‌گفتی که پایندان شدم ** که بودتان فتح و نصرت دم‌بدم 4045
  • Dün ben dayanır, ayak direrim, size yardımda bulunurum, bu suretle de üst gelirsiniz diyordun.
  • دی زعیم الجیش بودی ای لعین ** وین زمان نامرد و ناچیز و مهین
  • A melûn, dün ordu kumandanı kesilmiştin, şimdi namertleştin, bayağılaştın, korkaklaştın.
  • تا بخوردیم آن دم تو و آمدیم ** تو بتون رفتی و ما هیزم شدیم
  • Senin sözüne kandık da geldik… Bu belâ tuzağına düştük” dedi.
  • چونک حارث با سراقه گفت این ** از عتابش خشمگین شد آن لعین
  • Hâris, bu sözleri söyleyince o melûn bu azardan kızdı, hiddetlendi.
  • دست خود خشمین ز دست او کشید ** چون ز گفت اوش درد دل رسید
  • Bu sözlerden gönlü dertlendi, kızgınlıkla elini, Hâris’in elinden çekti.
  • سینه‌اش را کوفت شیطان و گریخت ** خون آن بیچارگان زین مکر ریخت 4050
  • Göğsünü döverek kaçıp gitti; o biçarelerin kanını da bu hileyle döktü.
  • چونک ویران کرد چندین عالم او ** پس بگفت این بری منکم
  • O, bunca âlemi yıktı, harap etti de sonra “Ben sizden değilim” dedi.
  • کوفت اندر سینه‌اش انداختش ** پس گریزان شد چو هیبت تاختش
  • Meleklerin heybetini görünce Hâris’in göğsüne bir yumruk aşk edip yere yıktı, kaçıverdi!
  • نفس و شیطان هر دو یک تن بوده‌اند ** در دو صورت خویش را بنموده‌اند
  • Nefisle Şeytan, ikisi de birdir… Surette kendisini iki gösterdi.
  • چون فرشته و عقل کایشان یک بدند ** بهر حکمتهاش دو صورت شدند
  • Melekle akıl da birdir, himmeti var da onun için iki suret oldu.
  • دشمنی داری چنین در سر خویش ** مانع عقلست و خصم جان و کیش 4055
  • İçinde, aklı alan, cana da düşman, dine de düşman olan böyle bir düşmanın var.