عاشق آنم که هر آن آن اوست ** عقل و جان جاندار یک مرجان اوست
Öyle bir sevgiliye âşığım ki her alım, onun alımıdır. Akıl da onun bir kuluna kuludur, can da!
من نلافم ور بلافم همچو آب ** نیست در آتشکشیام اضطراب
Ben kuru lâf etmem; bir söz söylesem bile su gibi söylerim de ateşi söndürmede hiçbir ıstırabım olmaz.
چون بدزدم چون حفیظ مخزن اوست ** چون نباشم سخترو پشت من اوست
Ben nasıl bir şey çalabilirim? Hazinedar o… Nasıl kuvvetlenmem, arkam o…
هر که از خورشید باشد پشت گرم ** سخت رو باشد نه بیم او را نه شرم
Kimin arkası güneşten kızar, ısınırsa yüzü pek olur, kuvvetlenir… Artık ona ne korku vardır, ne utanma!
همچو روی آفتاب بیحذر ** گشت رویش خصمسوز و پردهدر4140
Yüzü, hiçbir şeye aldırış etmeyen güneş gibi düşmanı yakar, perdeleri yırtar.
هر پیمبر سخترو بد در جهان ** یکسواره کوفت بر جیش شهان
Her peygamberin dünyada yüzü pektir, bir tek binici olduğu halde padişahların ordularına saldırır, onları ezer, bozar!
رو نگردانید از ترس و غمی ** یکتنه تنها بزد بر عالمی
Bir şeyden korkmaz, gamlanmaz; bu yüzden de hiçbir şeyden yüz çevirmez… Tek başına bütün dünyayı mağlûp eder.
سنگ باشد سخترو و چشمشوخ ** او نترسد از جهان پر کلوخ
Taşın yüzü pektir, gözü tok… Dünya dolusu kerpiç olsa korkmaz.
کان کلوخ از خشتزن یکلخت شد ** سنگ از صنع خدایی سخت شد
Çünkü kerpiç, kerpiççi tarafından o hale konmuştur, taşıysa Allah yapmıştır, ondan dolayı serttir, katıdır!
گوسفندان گر برونند از حساب ** ز انبهیشان کی بترسد آن قصاب4145
Koyunlar, sayıya sığmayacak kadar çok olsa kasap, onların çokluğundan korkar mı hiç?
کلکم راع نبی چون راعیست ** خلق مانند رمه او ساعیست
Hepiniz de çobansınız… Peygamber de çobandır. Halka gelince sürüye benzer… Peygamber, onların çobanıdır, onları sürer durur.
از رمه چوپان نترسد در نبرد ** لیکشان حافظ بود از گرم و سرد
Çoban koyunlarla savaşa girişmekten korkmaz… bilâkis onları soğuktan, sıcaktan korur.
گر زند بانگی ز قهر او بر رمه ** دان ز مهرست آن که دارد بر همه
Kızar, kahreder de koyunlara bağırırsa bu bağırışı sevgisindendir, hepsini de sever de ondan bağırır!
هر زمان گوید به گوشم بخت نو ** که ترا غمگین کنم غمگین مشو
Her an yeni bir talih kulağıma söyleyip duruyor: Seni gamlandırsam bile gamlanma!
من ترا غمگین و گریان زان کنم ** تا کت از چشم بدان پنهان کنم4150
Ben, seni kötü gözlerden gizlemek için gamlandırırım.
تلخ گردانم ز غمها خوی تو ** تا بگردد چشم بد از روی تو
Kötü gözler, yüzünden ırak olsun diye kederlendirir, ahlâkını acı bir hale getiririm.
نه تو صیادی و جویای منی ** بنده و افکندهی رای منی
Sen, benim avcım değil misin, beni aramıyor musun? Benim kulum, emrime tabi değil misin?
حیله اندیشی که در من در رسی ** در فراق و جستن من بیکسی
Bana kavuşmak için tedbirler kurmadasın… Benim ayrılığımla herkesten ayrılmış, beni arayıp durmaktasın, kimsesiz bir hale gelmişsin!
چاره میجوید پی من درد تو ** میشنودم دوش آه سرد تو
Dertlere düşmüş, izimi bulmak için çarelere başvurmuşsun… Dün senin yanık yanık ah ettiğini duydum.
من توانم هم که بی این انتظار ** ره دهم بنمایمت راه گذار4155
Seni bekletmeksizin de kendime kavuşturmaya, sana yol gösterip kendime almaya kadirim ben…
تا ازین گرداب دوران وا رهی ** بر سر گنج وصالم پا نهی
Bu suretle bu devranın girdabından kurtulur, vuslat hazineme ayak basarsın.
لیک شیرینی و لذات مقر ** هست بر اندازهی رنج سفر
Fakat varılan yerin tatlılığı, lezzetleri, seferde çekilen zahmetlerle ölçülür.
آنگه ا ز شهر و ز خویشان بر خوری ** کز غریبی رنج و محنتها بری
Ne kadar gurbet çeker, mihnetler, zahmetlere uğrarsan, şehrinden, akrabandan o derece lezzet alır, zevk bulursun!
تمثیل گریختن مومن و بیصبری او در بلا به اضطراب و بیقراری نخود و دیگر حوایج در جوش دیگ و بر دویدن تا بیرون جهند
Müminin bir belâya uğrayınca sabırsızlık edip kaçması, nohudun ve sair yiyecek şeylerin tencerede kaynarken sıçrayıp dışarı çıkmaya çalışmalarına benzer
بنگر اندر نخودی در دیگ چون ** میجهد بالا چو شد ز آتش زبون
Bir bak… Nohut tencerede ateşten zebun oldu mu yukarıya doğru sıçramaya başlar.
هر زمان نخود بر آید وقت جوش ** بر سر دیگ و برآرد صد خروش4160