تا ازین گرداب دوران وا رهی ** بر سر گنج وصالم پا نهی
Bu suretle bu devranın girdabından kurtulur, vuslat hazineme ayak basarsın.
لیک شیرینی و لذات مقر ** هست بر اندازهی رنج سفر
Fakat varılan yerin tatlılığı, lezzetleri, seferde çekilen zahmetlerle ölçülür.
آنگه ا ز شهر و ز خویشان بر خوری ** کز غریبی رنج و محنتها بری
Ne kadar gurbet çeker, mihnetler, zahmetlere uğrarsan, şehrinden, akrabandan o derece lezzet alır, zevk bulursun!
تمثیل گریختن مومن و بیصبری او در بلا به اضطراب و بیقراری نخود و دیگر حوایج در جوش دیگ و بر دویدن تا بیرون جهند
Müminin bir belâya uğrayınca sabırsızlık edip kaçması, nohudun ve sair yiyecek şeylerin tencerede kaynarken sıçrayıp dışarı çıkmaya çalışmalarına benzer
بنگر اندر نخودی در دیگ چون ** میجهد بالا چو شد ز آتش زبون
Bir bak… Nohut tencerede ateşten zebun oldu mu yukarıya doğru sıçramaya başlar.
هر زمان نخود بر آید وقت جوش ** بر سر دیگ و برآرد صد خروش 4160
Tencere kaynamaya başlayınca nohut, tencerenin üstüne fırlamaya, yüzlerce coşkunluk göstermeye koyulur.
که چرا آتش به من در میزنی ** چون خریدی چون نگونم میکنی
“Neden beni ateşe attın, kaynatıyorsun? Mademki satın aldın, neye bu hallere uğratıyorsun” der.
میزند کفلیز کدبانو که نی ** خوش بجوش و بر مجه ز آتشکنی
Nohut pişiren kadın da nohuda kepçeyle vurup der ki. “Yok… Güzelce kayna, tencereden çıkmaya kalkışma.
زان نجوشانم که مکروه منی ** بلک تا گیری تو ذوق و چاشنی
Seni sevmediğimden senden hoşlanmadığımdan kaynatmıyorum seni ki… Bir zevkle, bir çeşniye sahip ol da.
تا غذی گردی بیامیزی بجان ** بهرخواری نیستت این امتحان
Gıda haline gel, yen, cana karış diye kaynatıyorum. Bu imtihan, seni horlamak için değil!
آب میخوردی به بستان سبز و تر ** بهراین آتش بدست آن آب خور 4165
Bostanda sular içtin, yeşerdin, terü taze bir hale geldin ya… İşte o su içiş, bu ateşe düşmen içindi.
رحمتش سابق بدست از قهر زان ** تا ز رحمت گردد اهل امتحان
Allah’ın rahmeti, kahrından ileridir, kahrından fazladır ve ezelîdir. Bu yüzden de bir kimseyi belâlara uğratması, rahmetindendir.
رحمتش بر قهر از آن سابق شدست ** تا که سرمایهی وجود آید بدست
Varlık sermayesi elde edilsin diye rahmeti, kahrından ileridir, üstündür.
زانک بیلذت نروید لحم و پوست ** چون نروید چه گدازد عشق دوست
Etle deri lezzetsiz meydana gelmez. Fakat onlar meydana gelmedikçe sevgilinin aşkı, onları nasıl eritebilir?
زان تقاضا گر بیاید قهرها ** تا کنی ایثار آن سرمایه را
İşte bu takdir neticesi olarak sen de kahırlara uğrarsan eseflenme… Bu kahırlar yüzünden elindeki sermayeyi sevgiliye bağışlarsın.
باز لطف آید برای عذر او ** که بکردی غسل و بر جستی ز جو 4170
Sonra bunun özrü olarak tekrar lütuf eder, yıkanıp arındın, dereden atladın, artık o mihnetler geçti der.
گوید ای نخود چریدی در بهار ** رنج مهمان تو شد نیکوش دار
Der ki: Ey nohut, baharın otladın, yeştin… Şimdi zahmet ve eziyet, sana konuk oldu, hoş tut da
تا که مهمان باز گردد شکر ساز ** پیش شه گوید ز ایثار تو باز
Konuk, şükürler ederek minnetler duyarak geri dönsün, padişaha gidip senin ikramını, ihsanını anlatsın.
تا به جای نعمتت منعم رسد ** جمله نعمتها برد بر تو حسد
İkram ettiğin şeylere karşılık olarak da sana o nimetleri veren gelsin… Bütün nimetler sana haset etsinler!
من خلیلم تو پسر پیش بچک ** سر بنه انی ارانی اذبحک
Ben Halil’im, sen de bıçağım önündeki oğlum… Başını koy, rüyada seni kestiğimi gördüm!
سر به پیش قهر نه دل بر قرار ** تا ببرم حلقت اسمعیلوار 4175
Gönlünü bozma, başını kahır önüne koy da İsmail gibi boğazını keseyim,
سر ببرم لیک این سر آن سریست ** کز بریده گشتن و مردن بریست
Başını kopartayım. Fakat bu baş, zahiri kesilmekten, koparılmaktan münezzeh olan baştır.
لیک مقصود ازل تسلیم تست ** ای مسلمان بایدت تسلیم جست
Ancak ezelî maksat, senin teslim olmandır. Ey Müslüman teslim olmayı araman, dinlemen gerek!
ای نخود میجوش اندر ابتلا ** تا نه هستی و نه خود ماند ترا
Ey nohut, belâlara düş, kayna, piş de ne varlığın kalsın, ne sen kal!
اندر آن بستان اگر خندیدهای ** تو گل بستان جان و دیدهای
O bostanda güldüyse can ve göz bostanının gülü olduğundan güldün.
گر جدا از باغ آب و گل شدی ** لقمه گشتی اندر احیا آمدی 4180
Su ve toprak bahçesinden ayrıldıysan lokma oldun, dirilerin vücuduna girdin.