-
تا به جای نعمتت منعم رسد ** جمله نعمتها برد بر تو حسد
- İkram ettiğin şeylere karşılık olarak da sana o nimetleri veren gelsin… Bütün nimetler sana haset etsinler!
-
من خلیلم تو پسر پیش بچک ** سر بنه انی ارانی اذبحک
- Ben Halil’im, sen de bıçağım önündeki oğlum… Başını koy, rüyada seni kestiğimi gördüm!
-
سر به پیش قهر نه دل بر قرار ** تا ببرم حلقت اسمعیلوار 4175
- Gönlünü bozma, başını kahır önüne koy da İsmail gibi boğazını keseyim,
-
سر ببرم لیک این سر آن سریست ** کز بریده گشتن و مردن بریست
- Başını kopartayım. Fakat bu baş, zahiri kesilmekten, koparılmaktan münezzeh olan baştır.
-
لیک مقصود ازل تسلیم تست ** ای مسلمان بایدت تسلیم جست
- Ancak ezelî maksat, senin teslim olmandır. Ey Müslüman teslim olmayı araman, dinlemen gerek!
-
ای نخود میجوش اندر ابتلا ** تا نه هستی و نه خود ماند ترا
- Ey nohut, belâlara düş, kayna, piş de ne varlığın kalsın, ne sen kal!
-
اندر آن بستان اگر خندیدهای ** تو گل بستان جان و دیدهای
- O bostanda güldüyse can ve göz bostanının gülü olduğundan güldün.
-
گر جدا از باغ آب و گل شدی ** لقمه گشتی اندر احیا آمدی 4180
- Su ve toprak bahçesinden ayrıldıysan lokma oldun, dirilerin vücuduna girdin.
-
شو غذی و قوت و اندیشهها ** شیر بودی شیر شو در بیشهها
- Gıda ol, kuvvet ol, düşünce ol… Evvelce süttün, şimdi ormanlarda aslan kesil!
-
از صفاتش رستهای والله نخست ** در صفاتش باز رو چالاک و چست
- Vallahi sen, önce onun sıfatlarından ayrıldın da geldin. Tekrar çevikçe acele et, yine onun sıfatların ulaş!
-
ز ابر و خورشید و ز گردون آمدی ** پس شدی اوصاف و گردون بر شدی
- Buluttan, güneşten, gökten geldin… Yine Allah sıfatları haline döndün mü göklere gidersin.
-
آمدی در صورت باران و تاب ** میروی اندر صفات مستطاب
- Yağmur ve ışık suretinde geldin, Allah’ın tertemiz sıfatları suretine bürünüp gidiyorsun.
-
جزو شید و ابر و انجمها بدی ** نفس و فعل و قول و فکرتها شدی 4185
- Güneşin, bulutun, yıldızın cüzüydün… Nefis, iş, söz ve düşünceler oldun.
-
هستی حیوان شد از مرگ نبات ** راست آمد اقتلونی یا ثقات
- Nebatın ölümü, hayvanın varlığı oldu; bu suretle de “Ey güvendiğim, inandığım kişiler, beni öldürün” sözü doğru çıktı.
-
چون چنین بردیست ما را بعد مات ** راست آمد ان فی قتلی حیات
- Mademki ölümden sonra bize böyle bir hayat var, “Şüphe yok ki ölümümde hayat vardır” sözü doğru.
-
فعل و قول و صدق شد قوت ملک ** تا بدین معراج شد سوی فلک
- İş, söz ve doğruluk, meleğin gıdasıdır. Melek, bunlarla göğe ağar.
-
آنچنان کان طعمه شد قوت بشر ** از جمادی بر شد و شد جانور
- Nitekim o yemek de insana gıda olunca cemadat halinden yücelir, o canlı bir hale gelir.
-
این سخن را ترجمهی پهناوری ** گفته آید در مقام دیگری 4190
- Bunu, adamakıllı, etraflıca anlattık… Başka bir yerde gelecek.
-
کاروان دایم ز گردون میرسد ** تا تجارت میکند وا میرود
- Kervan, daima göklerden gelmekte, alışverişte bulunup yine göklere gitmekte.
-
پس برو شیرین و خوش با اختیار ** نه بتلخی و کراهت دزدوار
- Şu halde hırsız gibi acılıkla zorla değil de istekle tatlı tatlı, güzel güzel git!
-
زان حدیث تلخ میگویم ترا ** تا ز تلخیها فرو شویم ترا
- Seni acılıklardan yıkayıp arıtmak için acı söylüyorum.
-
ز آب سرد انگور افسرده رهد ** سردی و افسردگی بیرون نهد
- Donmuş, soğuk çalmış üzümü donukluğu gitsin diye soğuk suya atarlar.
-
تو ز تلخی چونکه دل پر خون شوی ** پس ز تلخیها همه بیرون روی 4195
- Seni de acılıklarla gönlün kanlara bulanırsa içindeki bütün acılıklar gider.
-
تمثیل صابر شدن مومن چون بر شر و خیر بلا واقف شود
- Hayır ve belânın sırrını bilen mümin sabreder
-
سگ شکاری نیست او را طوق نیست ** خام و ناجوشیده جز بیذوق نیست
- Av köpeği olmayan köpeğin boynunda tasma yoktur. Ham ve kaynamamış şey, mutlaka lezzetsizdir.”
-
گفت نخود چون چنینست ای ستی ** خوش بجوشم یاریم ده راستی
- Nohut, bu sözleri duyunca “Mademki iş böyledir hanımcığım, güzel güzel kaynarım, sen de bana yardım et ama.