-
موج میزد در دلش عفو گنه ** که ز هر دل تا دل آمد روزنه 4390
- Gönlünde o suçu affetme denizi dalgalanmaya başladı… Zaten gönülden gönüle pencere vardır!
-
که ز دل تا دل یقین روزن بود ** نه جدا و دور چون دو تن بود
- Gönülden gönüle pencere olduğu muhakkak. İki gönül iki ten gibi birbirinden ayrı ve uzak kalamaz.
-
متصل نبود سفال دو چراغ ** نورشان ممزوج باشد در مساغ
- İki kandilin yağ konan kapları birbirine bitişik değildir ama ışıkları katışmış birleşmiştir.
-
هیچ عاشق خود نباشد وصلجو ** که نه معشوقش بود جویای او
- Hiçbir âşık yoktur ki sevgilisinin vuslatını arasın. Dilesin de sevgilisi onu aramasın, dilemesin!
-
لیک عشق عاشقان تن زه کند ** عشق معشوقان خوش و فربه کند
- Fakat aşk, âşıkların vücutlarını inceltir, zayıflatır… Sevgililerin vücutlarını ise güzelleştirir, semirtir.
-
چون درین دل برق مهر دوست جست ** اندر آن دل دوستی میدان که هست 4395
- Bu gönülden sevgi ve şimşeği çaktı mı bil ki o gönülde de sevgi vardır.
-
در دل تو مهر حق چون شد دوتو ** هست حق را بی گمانی مهر تو
- Gönlünde Allah sevgisi arttı mı şüphe yok ki Allah seni seviyor.
-
هیچ بانگ کف زدن ناید بدر ** از یکی دست تو بی دستی دگر
- Tek elin sesi çıkmaz. Öbür elin olmadıkça, iki elin birbirine vurulmadıkça ne ses çıkar, ne seda!
-
تشنه مینالد که ای آب گوار ** آب هم نالد که کو آن آبخوار
- Susuz, ey tatlı su diye ağlar, inler ama su da nerede o susamış, diye ağlar, inler!
-
جذب آبست این عطش در جان ما ** ما از آن او و او هم آن ما
- Bizdeki bu susuzluk suyun bizi çekmesinden ileri gelir… Biz suyunuz, su bizim.
-
حکمت حق در قضا و در قدر ** کرد ما را عاشقان همدگر 4400
- Allah hikmeti ezelde bizi birbirimize âşık etti.
-
جمله اجزای جهان زان حکم پیش ** جفت جفت و عاشقان جفت خویش
- O ezeli hükme göre kâinatın büyük zerreleri çift çifttir ve her cüz’ü de kendi çiftine âşıktır.
-
هست هر جزوی ز عالم جفتخواه ** راست همچون کهربا و برگ کاه
- Âlemde her cüz’ü de muhakkak kendi çiftini ister. Kehlibar nasıl saman çöpünü çekerse her cüz’ü de muhakkak kendi çiftini çeker.
-
آسمان گوید زمین را مرحبا ** با توم چون آهن و آهنربا
- Gökyüzü yere merhaba der, demirle mıknatıs nasılsa ben de seninle öyleyim.
-
آسمان مرد و زمین زن در خرد ** هرچه آن انداخت این میپرورد
- Gökyüzü aklen erkektir, yer kadın. Onun verdiğini bu, besler, yetiştirir.
-
چون نماند گرمیش بفرستد او ** چون نماند تری و نم بدهد او 4405
- Yerin harareti kalmadı mı gök hararet yollar… Rutubeti bitti mi rutubet verir.
-
برج خاکی خاک ارضی را مدد ** برج آبی تریش اندر دمد
- Gökyüzünde bulunan ve toprağa mensup olan burç, yere yardım eder… Suya mensup burç, yere rutubet verir, yeri terü taze bir hale sokar.
-
برج بادی ابر سوی او برد ** تا بخارات وخم را بر کشد
- Yele mensup burç yele bulutları sevk eder, yerdeki buharları ufunetleri çeker alır.
-
برج آتش گرمی خورشید ازو ** همچو تابهی سرخ ز آتش پشت و رو
- Ateş burcu da güneşe hararet verir… Güneşin önü de, ardı da o burçtan kızmış, tava gibi kızarmıştır.
-
هست سرگردان فلک اندر زمن ** همچو مردان گرد مکسب بهر زن
- Kadına nail olmak için kazancının etrafında dönüp dolaşan erkek gibi felek de zamane de dönüp dolaşmaktadır.
-
وین زمین کدبانویها میکند ** بر ولادات و رضاعش میتند 4410
- Bu yeryüzü, hanımlıklar etmekte, doğurduğu çocukları emzirip yetiştirmektedir.
-
پس زمین و چرخ را دان هوشمند ** چونک کار هوشمندان میکنند
- Şu halde yerle göğün de aklı var; böylece bil. Çünkü akıllıların işlerini işliyorlar.
-
گر نه از هم این دو دلبر میمزند ** پس چرا چون جفت در هم میخزند
- Bu iki güzel, birbirlerinden süt emmeseler, birbirlerini sevip koçmasalar nasıl olur da birbirlerinin muradına dolanırlardı?
-
بی زمین کی گل بروید و ارغوان ** پس چه زاید ز آب و تاب آسمان
- Yer olmasa güller, erguvanlar nasıl biter, gökyüzünün suyu, harareti olmasa yerden ne hâsıl olur?
-
بهر آن میلست در ماده به نر ** تا بود تکمیل کار همدگر
- Dişinin erkeğe meyli, ikisinin de işi tamamlansın diyedir.