-
بستهی قهر خفی وانگه چه قهر ** قند میخوردید و در وی درج زهر
- Gizli bir kahra uğramış, gizli bir kahırla bağlamıştınız. Gayri bu ne kahırdır, bunu kim anlar? Siz şeker yerdiniz de o şeker de zehir olurdu.
-
این چنین قندی پر از زهر ار عدو ** خوش بنوشد چت حسد آید برو
- Böyle zehirlerle dolu şekeri düşman yerse afiyet olsun… Neden ona haset ediyorsun ki?
-
با نشاط آن زهر میکردید نوش ** مرگتان خفیه گرفته هر دو گوش
- Sizde o zehri neşe ile içiyordunuz: eceliniz, gizlice kulaklarınızı tıkamıştı.
-
من نمیکردم غزا از بهر آن ** تا ظفر یابم فرو گیرم جهان 4550
- Ben üst geleyim de dünyayı zapt edeyim diye harp etmiyorum ki.
-
کین جهان جیفهست و مردار و رخیص ** بر چنین مردار چون باشم حریص
- Çünkü bu cihan murdardır, pistir. Ben böyle pis bir şeye nasıl haris olurum?
-
سگ نیم تا پرچم مرده کنم ** عیسیام آیم که تا زندهش کنم
- Köpek değilim ki ölünün perçemini çekip koparayım. Ben İsa’yım, ölüyü diriltmeye gelirim.
-
زان همیکردم صفوف جنگ چاک ** تا رهانم مر شما را از هلاک
- Sizi helak olmaktan kurtarayım diye savaş saflarını yarmaktayım.
-
زان نمیبرم گلوهای بشر ** تا مرا باشد کر و فر و حشر
- İnsanların başlarını; yüceleyim, devlete erişeyim diye kesmem.
-
زان همیبرم گلویی چند تا ** زان گلوها عالمی یابد رها 4555
- Kessem kessem bütün âlem kurtulsun diye birkaç baş keserim.
-
که شما پروانهوار از جهل خویش ** پیش آتش میکنید این حمله کیش
- Çünkü siz, bilgisizliğinizden pervane gibi ateşe atılmaktasınız.
-
من همیرانم شما را همچو مست ** از در افتادن در آتش با دو دست
- Bense sizi ateşe düşmeyesiniz diye sarhoşçasına iki elimle ateşten kovmaktayım.
-
آنک خود را فتحها پنداشتید ** تخم منحوسی خود میکاشتید
- Siz kendinizi fetihler elde ettiniz, üst geldiniz sanıyorsunuz ama asıl o vakit bahtsızlık tohumu ekiyordunuz.
-
یکدگر را جد جد میخواندید ** سوی اژدرها فرس میراندید
- Hadi gayret, hadi gayret diye birbirinizi teşvik ediyordunuz ama âdeta ejderhanın üstüne at sürüyordunuz.
-
قهر میکردید و اندر عین قهر ** خود شما مقهور قهر شیر دهر 4560
- Gûya kahır ediyordunuz, hâlbuki kahrın ta kendisine çatmıştınız… Asıl siz zaman aslanının kahrıyla kahrolmuştunuz!
-
بیان آنک طاغی در عین قاهری مقهورست و در عین منصوری ماسور
- Azgın, âlemi kahrederken kahrolmuş, üst gelmişken esir düşmüş demektir
-
دزد قهرخواجه کرد و زر کشید ** او بدان مشغول خود والی رسید
- Hırsız, ev sahibini kahreder, altın çalar… Hırsızlıkla meşgulken valinin adamları gelip çatar.
-
گر ز خواجه آن زمان بگریختی ** کی برو والی حشر انگیختی
- Eğer o anda ev sahibinden kaçsaydı vali, ona o adamları yollar mıydı hiç?
-
قاهری دزد مقهوریش بود ** زانک قهر او سر او را ربود
- Hırsızın kahredişi, kahrolmasıdır; çünkü onun kahredişi, kendi başını kapar.
-
غالبی بر خواجه دام او شود ** تا رسد والی و بستاند قود
- Ev sahibine üstün oluşu, hırsıza bir tuzaktır... Bu suretle vali gelir, hırsızı kısas eder.
-
ای که تو بر خلق چیره گشتهای ** در نبرد و غالبی آغشتهای 4565
- Sen halka galip geldin, savaşta üst oldun ama,
-
آن به قاصد منهزم کردستشان ** تا ترا در حلقه میآرد کشان
- Allah, seni çeke çeke zincire vurmak için onları mahsustan mağlûp etmiştir.
-
هین عنان در کش پی این منهزم ** در مران تا تو نگردی منخزم
- Kendine gel de mağlûp olanın ardını bırak, dizginini kas, pek at sürme… Ezilir, paralanırsın sonra!
-
چون کشانیدت بدین شیوه به دام ** حمله بینی بعد از آن اندر زحام
- Seni bu suretle tuzağa düşürdü mü ondan sonra o kalabalığın saldırışını görürsün sen.
-
عقل ازین غالب شدن کی گشت شاد ** چون درین غالب شدن دید او فساد
- Akıl, bu üstünlükte bozgunluğu görürken nasıl olur da sevinir?
-
تیزچشم آمد خرد بینای پیش ** که خدایش سرمه کرد از کحل خویش 4570
- İleriyi gören akıl gözü keskindir. Allah, o gözü kendi sürmesiyle sürmelemiştir.
-
گفت پیغامبر که هستند از فنون ** اهل جنت در خصومتها زبون
- Peygamber, “Cennet ehli olanlar, bazı şeyler yüzünden savaşlarda, düşmanlıklarda mağlup ve zebun olurlar” dedi.