قهر میکردید و اندر عین قهر ** خود شما مقهور قهر شیر دهر4560
Gûya kahır ediyordunuz, hâlbuki kahrın ta kendisine çatmıştınız… Asıl siz zaman aslanının kahrıyla kahrolmuştunuz!
بیان آنک طاغی در عین قاهری مقهورست و در عین منصوری ماسور
Azgın, âlemi kahrederken kahrolmuş, üst gelmişken esir düşmüş demektir
دزد قهرخواجه کرد و زر کشید ** او بدان مشغول خود والی رسید
Hırsız, ev sahibini kahreder, altın çalar… Hırsızlıkla meşgulken valinin adamları gelip çatar.
گر ز خواجه آن زمان بگریختی ** کی برو والی حشر انگیختی
Eğer o anda ev sahibinden kaçsaydı vali, ona o adamları yollar mıydı hiç?
قاهری دزد مقهوریش بود ** زانک قهر او سر او را ربود
Hırsızın kahredişi, kahrolmasıdır; çünkü onun kahredişi, kendi başını kapar.
غالبی بر خواجه دام او شود ** تا رسد والی و بستاند قود
Ev sahibine üstün oluşu, hırsıza bir tuzaktır... Bu suretle vali gelir, hırsızı kısas eder.
ای که تو بر خلق چیره گشتهای ** در نبرد و غالبی آغشتهای4565
Sen halka galip geldin, savaşta üst oldun ama,
آن به قاصد منهزم کردستشان ** تا ترا در حلقه میآرد کشان
Allah, seni çeke çeke zincire vurmak için onları mahsustan mağlûp etmiştir.
هین عنان در کش پی این منهزم ** در مران تا تو نگردی منخزم
Kendine gel de mağlûp olanın ardını bırak, dizginini kas, pek at sürme… Ezilir, paralanırsın sonra!
چون کشانیدت بدین شیوه به دام ** حمله بینی بعد از آن اندر زحام
Seni bu suretle tuzağa düşürdü mü ondan sonra o kalabalığın saldırışını görürsün sen.
عقل ازین غالب شدن کی گشت شاد ** چون درین غالب شدن دید او فساد
Akıl, bu üstünlükte bozgunluğu görürken nasıl olur da sevinir?
تیزچشم آمد خرد بینای پیش ** که خدایش سرمه کرد از کحل خویش4570
İleriyi gören akıl gözü keskindir. Allah, o gözü kendi sürmesiyle sürmelemiştir.
گفت پیغامبر که هستند از فنون ** اهل جنت در خصومتها زبون
Peygamber, “Cennet ehli olanlar, bazı şeyler yüzünden savaşlarda, düşmanlıklarda mağlup ve zebun olurlar” dedi.
از کمال حزم و س الظن خویش ** نه ز نقص و بد دلی و ضعف کیش
Bu alt oluş, bu zebunluk; noksan yüzünden, gönüllerinin kötülüğünden yahut da din zayıflığından değil, son derecede ihtiyata riayet ettiklerinden, düşüncelerine inanmadıklarındandır.
در فره دادن شنیده در کمون ** حکمت لولا رجال مومنون
Peygamber, Hudeybiye’de kâfirlere üstün gelmişken gizlice “İman etmiş erler olmasaydı” hikmetini işitti.
دستکوتاهی ز کفار لعین ** فرض شد بهر خلاص مومنین
Müminlerin halâs olması için melûn kâfirlerden el çekmek farz oldu.
قصهی عهد حدیبیه بخوان ** کف ایدیکم تمامت زان بدان4575
Hudeybiye ahdi nasıl oldu, oku da “Allah, kâfirlerin ellerini çekti, size dokunamadılar” ne demektir tamamıyla anla!
نیز اندر غالبی هم خویش را ** دید او مغلوب دام کبریا
Peygamber galip gelmişken bile kendisini Allah tuzağında mağlup olmuş gördü de
زان نمیخندم من از زنجیرتان ** که بکردم ناگهان شبگیرتان
“Ben sizi ansızın bastırdım, zincirlere vurdum diye gülmüyorum.
زان همیخندم که با زنجیر و غل ** میکشمتان سوی سروستان و گل
Sizi zincirlerle, bukağılarla selviliklere, güllük, gülistanlıklara çekiyorum da ona gülüyorum.
ای عجب کز آتش بیزینهار ** بسته میآریمتان تا سبزهزار
Ne şaşılacak şey… Sizi zincirlere vurup amansız ateşten çayırlıklara, çimenliklere götürüyorum.
از سوی دوزخ به زنجیر گران ** میکشمتان تا بهشت جاودان4580
Cehennemden ağır zincirlerle ta ebedî cennete kadar sürükleyip götürüyorum, dedi.
هر مقلد را درین ره نیک و بد ** همچنان بسته به حضرت میکشد
İyi, kötü: Bu yolda her mukallidi de böylece bağlı olarak Allah kapısına çekerler.
جمله در زنجیر بیم و ابتلا ** میروند این ره بغیر اولیا
Velilerden başka herkes, bu yolu korku ve belâ zinciriyle aşar.
میکشند این راه را بیگاروار ** جز کسانی واقف از اسرار کار
eksik
جهد کن تا نور تو رخشان شود ** تا سلوک و خدمتت آسان شود
Gayret et de nurun parlasın, aydın olsun… sülûkun, hizmetin kolaylaşsın.