-
بانگ اسپان بشنوی اندر مصاف ** بانگ مرغان بشنوی اندر طواف
- Savaşta atların kişnemelerini… Koşuşup uçuşurken kuşların cıvıltılarını duyarsın ya…
-
آن یکی از حقد و دیگر ز ارتباط ** آن یکی از رنج و دیگر از نشاط
- Birisi kızgınlığından, hasedinden, öbürü arkadaşlarıyla birleşme yüzünden kişner, cıvıldar. Biri derdinden bağırır, öbürü neşesinden!
-
هر که دور از حالت ایشان بود ** پیشش آن آوازها یکسان بود
- Fakat onların hallerini anlamaktan uzak olana göre o sesler hep birdir!
-
آن درختی جنبد از زخم تبر ** و آن درخت دیگر از باد سحر
- O ağaç baltadan titrer, şu ağaç seher yelinden!
-
بس غلط گشتم ز دیگ مردریگ ** زانک سرپوشیده میجوشید دیگ 4775
- Bu arada kalası tencere yüzünden çok yanıldım… Çünkü kapağı kaynıyor!
-
جوش و نوش هرکست گوید بیا ** جوش صدق و جوش تزویر و ریا
- Doğrulukla kaynayan da o kaynayışıyla, o coşkunluğuyla seni çağırır, gel der… Yalanla, riya ile kaynayan da!
-
گر نداری بو ز جان روشناس ** رو دماغی دست آور بوشناس
- Eğer insanları yüzlerinden tanıyan candan bir koku almadıysan, eğer o kabiliyet sende yoksa yürü… Kokudan anlayan bir dimağa sahip olmaya çalış!
-
آن دماغی که بر آن گلشن تند ** چشم یعقوبان هم او روشن کند
- O gül bahçesinde dönüp dolaşan dimağa sahip olmaya uğraş… Yakupların gözünü bile o dimağ, aydınlatır.
-
هین بگو احوال آن خستهجگر ** کز بخاری دور ماندیم ای پسر
- Hadi, o gönlü hasta âşıkın ahvalini anlat… Oğul, neye Buhara’lı âşıktan uzak düştün.
-
یافتن عاشق معشوق را و بیان آنک جوینده یابنده بود کی و من یعمل مثقال ذرة خیرا یره
- Âşığın mâşukunu bulması, arayan mutlaka bulur, bir zerre miktarı hayırda bulunan, hayrının mükâfatını görür
-
کان جوان در جست و جو بد هفت سال ** از خیال وصل گشته چون خیال 4780
- O delikanlı, tam yedi yıl sevgilisini aradı, durdu; vuslat hayaliyle hayale döndü!
-
سایهی حق بر سر بنده بود ** عاقبت جوینده یابنده بود
- Allah’ın gölgesi kulun başı üstündedir. Arayan, nihayet aradığını bulur.
-
گفت پیغامبر که چون کوبی دری ** عاقبت زان در برون آید سری
- Peygamber dedi ki: Bir kapıyı çalar durursan nihayet o kapıdan bir baş çıkar, görünür.
-
چون نشینی بر سر کوی کسی ** عاقبت بینی تو هم روی کسی
- Bir adamın oturduğu yerin civarında oturursan sonunda elbette o adamın yüzünü görürsün.
-
چون ز چاهی میکنی هر روز خاک ** عاقبت اندر رسی در آب پاک
- Bir kuyudan her gün toprak çeker, çıkarırsan onunla tertemiz suya erişirsin elbet.
-
جمله دانند این اگر تو نگروی ** هر چه میکاریش روزی بدروی 4785
- Sen inanmazsan da bunu herkes bilir. Ne ekersen bir gün gelir, onu biçersin.
-
سنگ بر آهن زدی آتش نجست ** این نباشد ور بباشد نادرست
- Taşı, demire vur da kıvılcım çıkmasın… Böyle şey olmaz, olsa bile nadirdir.
-
آنک روزی نیستش بخت و نجات ** ننگرد عقلش مگر در نادرات
- Bir adamın bahtı yaver olmaz, bir adamın nasibinde kurtuluş bulunmazsa o adam, ancak nadir olan şeylere bakar!
-
کان فلان کس کشت کرد و بر نداشت ** و آن صدف برد و صدف گوهر نداشت
- Filân kişi ekin ekti de mahsul devşirmedi, feşman adam sedef buldu da içinde inci yoktu.
-
بلعم باعور و ابلیس لعین ** سود نامدشان عبادتها و دین
- Baûroğlu Bel’amla melûn İblis bu kadar ibadet ettiler, ne dinleri fayda verdi, ne ibadetleri der de.
-
صد هزاران انبیا و رهروان ** ناید اندر خاطر آن بدگمان 4790
- O kötü zanlı kişinin hatırına yüz binlerce peygamber, yüz binlerce hak yoluna gidenler gelmez bile!
-
این دو را گیرد که تاریکی دهد ** در دلش ادبار جز این کی نهد
- Bula bula gönlüne kasvet veren, gönlünü karartan bu iki misali bulur… Fakat bahtsızlık, gönlüne bundan başka bir misal getirebilir mi ki?
-
بس کسا که نان خورد دلشاد او ** مرگ او گردد بگیرد در گلو
- Nice kişiler vardır ki neşeli neşeli ekmek yerken ekmek, boğazlarına durur, ölümlerine sebep olur!
-
پس تو ای ادبار رو هم نان مخور ** تا نیفتی همچو او در شور و شر
- A musibet, sen de ekmek yeme de onun gibi kötülüğe uğrama bari!
-
صد هزاران خلق نانها میخورند ** زور مییابند و جان میپرورند
- Nice yüz binlerce adam da vardır ki ekmek yer, kuvvetlenir, can besler.
-
تو بدان نادر کجا افتادهای ** گر نه محرومی و ابله زادهای 4795
- Ezelden mahrum ve bir ahmağın oğlu değilsen o arada bir olup gelen şeye neden saplandın?