-
دست بر سینه زدیت اندر ضمان ** شاه را ما فارغ آریم از غمان
- Ellerinizi, göğüslerinize koyup padişahı dertlerden kurtaracağız diye vaatlerde bulundunuz” dedi.
-
شاه هم بشنید و گفت ای خاینان ** من بر آویزم شما را بی امان 920
- Padişah da bunu duyunca “Hainler, dedi, ben de sizi asayım da görün.
-
خویش را در مضحکه انداختم ** مالها با دشمنان در باختم
- Kendimizi gülünç hallere soktuk, düşmanlara mallar ihsan edip ziyana girdik.
-
تا که امشب جمله اسرائیلیان ** دور ماندند از ملاقات زنان
- Bu gece bütün İsrailoğulları, karılarından uzak kaldılar diye,
-
مال رفت و آب رو و کار خام ** این بود یاری و افعال کرام
- Mal da gitti, şeref de. İşe gelince hiçbir şey olmadı. Bu mudur iyi adamların muaveneti, bu mudur iyi kişinin yapacakları iş?
-
سالها ادرار و خلعت میبرید ** مملکتها را مسلم میخورید
- Yıllardır paralar, libaslar alıyor, ülkelerin servetini rahatça yiyip duruyorsunuz.
-
رایتان این بود و فرهنگ و نجوم ** طبلخوارانید و مکارید و شوم 925
- Bu mu sizin tedbiriniz, bu mu nücum bilginiz? Siz besbedava lokma yiyen hilekâr ve şom kişilersiniz.
-
من شما را بر درم و آتش زنم ** بینی و گوش و لبانتان بر کنم
- Sizi öldürür, parçalatır, ateşlere atar, burunlarınızı, kulaklarınızı, dudaklarınızı kestirir…
-
من شما را هیزم آتش کنم ** عیش رفته بر شما ناخوش کنم
- Sizi ateşe odun yapar, yiyip içtiklerinizi fitil fitil burnunuzdan getiririm.”
-
سجده کردند و بگفتند ای خدیو ** گر یکی کرت ز ما چربید دیو
- Müneccimler, secde edip “Padişahım, Şeytan bu sefer bize galebe etti.
-
سالها دفع بلاها کردهایم ** وهم حیران زانچ ماها کردهایم
- Fakat yılardır nice belâlar defettik. Yaptıklarımıza vehim bile hayran olmakta.
-
فوت شد از ما و حملش شد پدید ** نطفهاش جست و رحم اندر خزید 930
- Bu sefer tedbirimiz, hiçe çıktı. O Peygamber’in anası gebe kaldı, o, ana rahmine düştü.
-
لیک استغفار این روز ولاد ** ما نگه داریم ای شاه و قباد
- Düştü ama padişahım, suçumuzu, affettirmek için biz de doğum gününe dikkat ederiz.
-
روز میلادش رصد بندیم ما ** تا نگردد فوت و نجهد این قضا
- Bu fırsatı da kaçırmamak, kaza ve kaderin zuhuruna mâni olmak için doğacağı günü hesaplayacak, gözleyeceğiz.
-
گر نداریم این نگه ما را بکش ** ای غلام رای تو افکار و هش
- Ey akıllarla fikirler, reyinin kulu, kölesi olan padişah, bunu da yapamazsak bizi öldür” derler.
-
تا بنه مه میشمرد او روز روز ** تا نپرد تیر حکم خصمدوز
- Firavun, düşmanları vurup öldüren takdir oku, yayından fırlamasın diye günden güne dokuz ayı sayıp duruyordu.
-
بر قضا هر کو شبیخون آورد ** سرنگون آید ز خون خود خورد 935
- Takdirle savaşa girişen, takdire baskın yapmaya kalkışan, baş aşağı gelir, kendi kanına bulanır.
-
چون زمین با آسمان خصمی کند ** شوره گردد سر ز مرگی بر زند
- Yer, göğe düşmanlığa kalkışırsa çoraklaşır, ölü haline girer.
-
نقش با نقاش پنجه میزند ** سبلتان و ریش خود بر میکند
- Resim, ressamına pençe vurmaya kalkarsa kendi saçını sakalını yolmuş olur!
-
خواندن فرعون زنان نوزاده را سوی میدان هم جهت مکر
- Firavunun hileye girişerek yeni doğuran kadınları meydana çağırması
-
بعد نه مه شه برون آورد تخت ** سوی میدان و منادی کرد سخت
- Dokuz ay sonra padişah, yine tahtını meydana kurdurup tellâllar çağırttı.
-
کای زنان با طفلکان میدان روید ** جمله اسرائیلیان بیرون شوید
- Tellâllar, “Kadınlar, bütün israiloğullarının kadınları çocuklarıyla meydana gelsinler.
-
آنچنانک پار مردان را رسید ** خلعت و هر کس ازیشان زر کشید 940
- Bundan önce erkekler, ihsanlara nail oldular. Elbiseler, altınlar elde ettiler.
-
هین زنان امسال اقبال شماست ** تا بیابد هر یکی چیزی که خواست
- Kadınlar, bu yıl devlet sizin. Herkes dilediği şeye nail olacak.
-
مر زنان را خلعت و صلت دهد ** کودکان را هم کلاه زر نهد
- Padişah, kadınlara elbise verecek, ihsanlar edecek. Çocukların başlarına da altın külâhlar koyacak.
-
هر که او این ماه زاییدست هین ** گنجها گیرید از شاه مکین
- Padişah diyor ki “Hele bu ay doğanlar yok mu, bilhassa onlar ihsanıma, hazinelerime ulaşacaklar” diye bağırdılar.