آن خیال باغ باشد اندر آب ** که کند از لطف آب آن اضطراب
O görünen bağ, suya akseden hayalî bir bağdır... Suyun letafeti yüzünden oynar durur!
باغها و میوهها اندر دلست ** عکس لطف آن برین آب و گلست1365
Bağlar, bahçeler, meyveler, gönüldedir. Onların letafetinin aksi, şu suya toprağa vurmuştur!
گر نبودی عکس آن سرو سرور ** پس نخواندی ایزدش دار الغرور
O neşe selvisinin aksi olmasaydı Allah bu âleme aldanış yeri demezdi.
این غرور آنست یعنی این خیال ** هست از عکس دل و جان رجال
Bu aldanış şudur; yani bu hayal, erlerin, gönülleriyle canlarının aksinden hâsıl olmuştur.
جمله مغروران برین عکس آمده ** بر گمانی کین بود جنتکده
Bütün aldananlar, cennet budur sanarak bu akse gelmişlerdir.
میگریزند از اصول باغها ** بر خیالی میکنند آن لاغها
Asıl bağlardan, bahçelerden kaçarlar da bir hayalle eğlenir kalırlar!
چونک خواب غفلت آیدشان به سر ** راست بینند و چه سودست آن نظر1370
Fakat bu gaflet uykusu başa geldi de uyandılar mı doğruyu görürler ama o görüşte ne fayda var?
بس به گورستان غریو افتاد و آه ** تا قیامت زین غلط وا حسرتاه
Sonra mezarlığa bir feryad u figandır, bir ahu vahdır düşer... Kıyamete kadar bu yanılmalarına hasret çekip dururlar!
ای خنک آن را که پیش از مرگ مرد ** یعنی او از اصل این رز بوی برد
Ne mutlu o kişiye ki ölümden önce öldü... Yani bu üzümün aslından bir koku elde etti!
قصهی رستن خروب در گوشهی مسجد اقصی و غمگین شدن سلیمان علیهالسلام از آن چون به سخن آمد با او و خاصیت و نام خود بگفت
Mescid-i Aksâ’nın bir bucağında keçiboynuzu bitmesi ve Süleyman aleyhisselâm’ın o otla konuşması, Süleyman’a hasiyetini ve adını söyleyince Süleyman’ın gamlanması
پس سلیمان دید اندر گوشهای ** نوگیاهی رسته همچون خوشهای
Derken Süleyman bir bucakta başağa benzer bir yeni otun bitmiş olduğunu gördü.
دید بس نادر گیاهی سبز و تر ** میربود آن سبزیش نور از بصر
Yeşil, taze, görülmedik bir ottu bu... Âdeta yeşilliği göz alıyordu.
پس سلامش کرد در حال آن حشیش ** او جوابش گفت و بشکفت از خوشیش1375
Süleyman, o ota derhal selam verdi; o da selamını aldı; Süleyman, otun güzelliğine şaştı kaldı.
گفت نامت چیست برگو بیدهان ** گفت خروبست ای شاه جهان
Dedi ki: adın ne... Dilsiz dudaksız söyle bakalım! Ot ey âlem padişahı bana keçiboynuzu derler, dedi.