-
بر سریر سر عالیهمتش ** مجلس و جا و مقام و رتبتش
- Oturduğu yer, yurt, vasıl olduğu makam ve rütbe, yüce himmetinin sır sedirinin üstüdür!
-
مقعد صدقی که صدیقان درو ** جمله سر سبزند و شاد و تازهرو
- Orası öyle bir doğruluk makamıdır ki doğruların hepsi de orada lâtif, neşeli ve sevinçli yüzlerinden belli olarak yurt tutmuşlardır!
-
حمدشان چون حمد گلشن از بهار ** صد نشانی دارد و صد گیر و دار 1770
- Onların hamd etmeleri, gül bahçesinin bahara hamd etmesi gibidir... Yüzlerce nişanesi, yüzlerce alâmeti ve eseri vardır!
-
بر بهارش چشمه و نخل و گیاه ** وآن گلستان و نگارستان گواه
- Baharın geldiğine kaynak, fidan, çimen... O gül bahçesi, o elvan çiçekler şahittir.
-
شاهد شاهد هزاران هر طرف ** در گواهی همچو گوهر بر صدف
- Güzelin her tarafta binlerce şahidi vardır... Sedefteki incinin oluşuna şahadet edenler gibi.
-
بوی سر بد بیاید از دمت ** وز سر و رو تابد ای لافی غمت
- Hâlbuki senin nefesinden kötü sırrın kokusu gelmede... Ey lâfazan, derdin başından, yüzünden parlayıp görünmede!
-
بوشناسانند حاذق در مصاف ** تو به جلدی های هو کم کن گزاف
- Âlem meydanında kokudan anlayan maharet sahipleri var... öyle ataklık edip pek hayhuy etmeye kalkışma!
-
تو ملاف از مشک کان بوی پیاز ** از دم تو میکند مکشوف راز 1775
- Misten bahsetme... Ağzından soğan kokusu gelmede, sırrını açığa vurmada!
-
گلشکر خوردم همیگویی و بوی ** میزند از سیر که یافه مگوی
- Sen daima gülbeşeker yedim diyorsun ama nefesinden gelip duran sarımsak kokusu, yavelenme be demekte!
-
هست دل مانندهی خانهی کلان ** خانهی دل را نهان همسایگان
- Gönül, büyük ve geniş bir eve benzer... Gönül evinin gizli komşuları vardır.
-
از شکاف روزن و دیوارها ** مطلع گردند بر اسرار ما
- Pencereden, duvardaki delikten görüp gözetir, sırları anlarlar!
-
از شکافی که ندارد هیچ وهم ** صاحب خانه و ندارد هیچ سهم
- Ev sahibinin sezinlemediği, hiç bilmediği bir yarıktan, bir delikten onlar, her şeyi görürler.
-
از نبی بر خوان که دیو و قوم او ** میبرند از حال انسی خفیه بو 1780
- Kuran’ı okusan a... Şeytan ve kavmi, gizlice insanların halinden koku alırlar.
-
از رهی که انس از آن آگاه نیست ** زانک زین محسوس و زین اشباه نیست
- İnsanın bilmediği bir yoldan insanın sırrını anlarlar... Bu yol, duyguyla duyulur, yahut buna benzer bir şeyle bilinir yol değildir.
-
در میان ناقدان زرقی متن ** با محک ای قلب دون لافی مزن
- Görenlerin ortasında hileye kalkışma... Mihenk ortadayken lafa girişme ey kalp!
-
مر محک را ره بود در نقد و قلب ** که خدایش کرد امیر جسم و قلب
- Mihengin, halisi de anlamaya kabiliyeti vardır, kalpı da... Allah, onu beden ve kalp emîri yapmıştır!
-
چون شیاطین با غلیظیهای خویش ** واقفاند از سر ما و فکر و کیش
- Şeytanlar bile o kabalıklarıyla, o kötülükleriyle sırrımızı, fikrimizi, gittiğimiz yolu biliyorlar...
-
مسلکی دارند دزدیده درون ** ما ز دزدیهای ایشان سرنگون 1785
- Onların bile içimize hırsızlama bir yolu var... Biz, onların hırsızlıklarından baş aşağı gelmedeyiz...
-
دم به دم خبط و زیانی میکنند ** صاحب نقب و شکاف روزنند
- Her an, bize büyük ziyanlar veriyorlar... Delikleri var, yarıkları var; bizi gözetliyorlar...
-
پس چرا جانهای روشن در جهان ** بیخبر باشند از حال نهان
- E artık âlemdeki aydın canlar, neden gizli hallerden bihaber olsunlar?
-
در سرایت کمتر از دیوان شدند ** روحها که خیمه بر گردون زدند
- Gökyüzüne çadır kurmuş canlar, insanın vücuduna girmede şeytanlardan aşağı olurlar?
-
دیو دزدانه سوی گردون رود ** از شهاب محرق او مطعون شود
- Şeytan, hırsızlama olarak göğe çıkmaya kalkışır da yakıcı şahapla kovulur, sürülür.
-
سرنگون از چرخ زیر افتد چنان ** که شقی در جنگ از زخم سنان 1790
- Kötü kâfir, savaşta mızrakla nasıl beyni üstüne düşerse o da gökten baş aşağı öyle düşer!
-
آن ز رشک روحهای دلپسند ** از فلکشان سرنگون میافکنند
- Şeytanları, o gönüllerin beğendikleri ruhları kıskandıklarından gökten böyle baş aşağı atarlar...
-
تو اگر شلی و لنگ و کور و کر ** این گمان بر روحهای مه مبر
- Artık çolak, topal, kör ve sağır değilsen ulu ve yüce ruhlara karşı bu zanda bulunma...