- 
		    طبع خواهد تا کشد از خصم کین ** عقل بر نفس است بند آهنین
- Tabiat, düşmandan hıncını çıkartmak ister ama akıl, nefse demirden bir bağdır;
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   آید و منعش کند وا داردش ** عقل چون شحنهست در نیک و بدش   1985
- Gelir, onu kötülükten men eder, geri çeker... Akıl, onun iyi ve kötü hareketlerine adeta bir şahnedir.
 
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    عقل ایمانی چو شحنهی عادلست ** پاسبان و حاکم شهر دلست
- İmana mensup akıl adil bir şahneye benzer... Gönül şehrinin bekçisidir, hâkimidir.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    همچو گربه باشد او بیدارهوش ** دزد در سوراخ ماند همچو موش
- Kedi gibi aklı uyanıktır onun... Hırsız, fare gibi delikte kalakalır!
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    در هر آنجا که برآرد موش دست ** نیست گربه یا که نقش گربه است
- Nerede fare çıkar, bir şeye el uzatırsa ya orada kedi yoktur yahut varsa bile sureti vardır!
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    گربهی چه شیر شیرافکن بود ** عقل ایمانی که اندر تن بود
- Kedi nedir? Aslanları yıkan aslan... Tendeki imana mensup akıl!
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   غرهی او حاکم درندگان ** نعرهی او مانع چرندگان   1990
- Onun görünüşü yırtıcı hayvanlara hâkimdir... Narası otlayan hayvanları men eder!
 
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    شهر پر دزدست و پر جامهکنی ** خواه شحنه باش گو و خواه نی
- Şehir, hırsızlarla, elbise soyanlarla dolu... Söyle, ister şahne olsun, ister olmasın!
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
	      
	       
	      
		  
		  
	       
		  
		  - 
		  امیر کردن رسول علیهالسلام جوان هذیلی را بر سریهای کی در آن پیران  و جنگ آزمودگان بودند
- Rasul aleyhisselam’ın, bir savaşta, orduda ihtiyarlar ve savaşta tecrübeliler bulunduğu halde Huzeyil kabilesinden bir genci emir yapması
 
	      
	       
	      
	       
	      
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    یک سریه میفرستادش رسول ** به هر جنگ کافر و دفع فضول
- Peygamber, kâfilerle savaşmak, abes şeyleri gidermek için bir ordu gönderiyordu.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    یک جوانی را گزید او از هذیل ** میر لشکر کردش و سالار خیل
- Huzeyl kabilesinden bir genci seçti, orduya emir etti.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    اصل لشکر بیگمان سرور بود ** قوم بیسرور تن بیسر بود
- Askerin aslı kumandandır... Kumandansız kavim, başsız bedene benzer!
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   این همه که مرده و پژمردهای ** زان بود که ترک سرور کردهای   1995
- Şu ölüşün, solup gidişin, hep başbuğu terk etmendendir.
 
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    از کسل وز بخل وز ما و منی ** میکشی سر خویش را سر میکنی
- Usançtan, nekeslikten, benlikten baş çekmede, kendini başbuğ saymadasın!
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    همچو استوری که بگریزد ز بار ** او سر خود گیرد اندر کوهسار
- Tıpkı yükten kaçan katır gibi... O da başını alır, dağları boylar!
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    صاحبش در پی دوان کای خیره سر ** هر طرف گرگیست اندر قصد خر
- Sahibi, a sersem... Her tarafta eşek avlamak üzere sinmiş bir kurt var...
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    گر ز چشمم این زمان غایب شوی ** پیشت آید هر طرف گرگ قوی
- Şimdi gözümden kayboldun mu her yandan kuvvetli bir kurt çıkagelir.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   استخوانت را بخاید چون شکر ** که نبینی زندگانی را دگر   2000
- Kemiklerini şeker gibi ezer, ufalar... Artık bir daha diriliği göremezsin bile!
 
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    آن مگیر آخر بمانی از علف ** آتش از بیهیزمی گردد تلف
- Hadi kurdu bir tarafa bırak... Od’suz kalırsın ya! Ateş, odun olmadı mı söner gider.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    هین بمگریز از تصرف کردنم ** وز گرانی بار که جانت منم
- Kendine gel de sahipliğimden kaçma, yükün ağırlığından çekinme... Senin canın benim diye ardına düşer, koşar durur!
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    تو ستوری هم که نفست غالبست ** حکم غالب را بود ای خودپرست
- Sen de bir katırsın... Çünkü nefsin üstün. A kendisine tapan, hüküm üstünündür.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    خر نخواندت اسپ خواندت ذوالجلال ** اسپ تازی را عرب گوید تعال
- Fakat ululuk ıssı Allah, sana eşek demedi at dedi... Arap, arap atına “Taal” der.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   میر آخر بود حق را مصطفی ** بهر استوران نفس پر جفا   2005
- Cefakâr nefis katırlarını bakmak, yola getirmek için Mustafa, Hakk’ın imrahorudur.
 
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    قل تعالوا گفت از جذب کرم ** تا ریاضتتان دهم من رایضم
- Kerem ve ihsan çekişiyle “Kul tealev” dedi... “Gelin de sizi riyazetle terbiye edeyim dedi, azgın ve serkeş atları alıştırır, yola getiririm ben.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    نفسها را تا مروض کردهام ** زین ستوران بس لگدها خوردهام
- Nefisleri azgınlıktan geçinceye dek bu katırlardan ne tekmeler yedim.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    هر کجا باشد ریاضتبارهای ** از لگدهااش نباشد چارهای
- Nerede azgınları yumuşatan bir er varsa onların tekmelerinden kurtulmasına bir çare yoktur!