باد را بی چشم اگر بینش نداد ** فرق چون میکرد اندر قوم عاد
Yele göz vermemiş olsaydı Ad kavmini nasıl fark ederdi?
چون همی دانست مومن از عدو ** چون همی دانست می را از کدو
Mümini nasıl olur da düşmandan ayırt eder... Şarabı, nasıl olur da testiden fark ederdi?
آتش نمرود را گر چشم نیست ** با خلیلش چون تجشم کردنیست
Nemrut’un yaktığı ateşe göz olmasaydı Halil’e nasıl olur da, kendisini zahmetlere sokup saygı gösterirdi?
گر نبودی نیل را آن نور و دید ** از چه قبطی را ز سبطی میگزید2415
Nil’in gözü olmasaydı, görmeseydi, Kıpti ile İsrail oğullarını nasıl ayırt edebilirdi?
گرنه کوه و سنگ با دیدار شد ** پس چرا داود را او یار شد
Dağda taşta görüş yoktu da nasıl Davut’a yar oldu?
این زمین را گر نبودی چشم جان ** از چه قارون را فرو خورد آنچنان
Bu yeryüzünün can gözü yoktu da Karun’u neden öyle sömürüp yuttu?
گر نبودی چشم دل حنانه را ** چون بدیدی هجر آن فرزانه را
Hannane direğinin gönül gözü olmasaydı o tek kişinin, o eşsiz erin ayrılığını görür müydü?
سنگریزه گر نبودی دیدهور ** چون گواهی دادی اندر مشت در
Kırık taşlar, görmeselerdi avuç içinde nasıl şahadet ederlerdi?
ای خرد بر کش تو پر و بالها ** سوره بر خوان زلزلت زلزالها2420
A akıl, sen kanatlarını aç da “İza zülziletil arzu zilzaleha” suresini oku!
در قیامت این زمین بر نیک و بد ** کی ز نادیده گواهیها دهد
Kıyamet günü bu yeryüzü, görmeseydi iyiye kötüye nasıl şahadet ederdi ki?
که تحدث حالها و اخبارها ** تظهر الارض لنا اسرارها
Hâlbuki halini, kendisinde olan haberleri söyleyecek... Yeryüzü bize sırlarını açacak.
این فرستادن مرا پیش تو میر ** هست برهانی که بد مرسل خبیر
Beni senin gibi bir padişaha göndermesi de bir delildir... Gönderen bilir ki.
کین چنین دارو چنین ناسور را ** هست درخور از پی میسور را
Böyle bir illete böyle bir ilaç lazım bu ilaç, o umulmaz yarayı kolayca iyileştirecek elbet.
واقعاتی دیده بودی پیش ازین ** که خدا خواهد مرا کردن گزین2425
Bundan önce rüyalar görmüştüm... Allah’ın beni seçip göndereceğini anlamıştın.
من عصا و نور بگرفته به دست ** شاخ گستاخ ترا خواهم شکست
Ben elime asayı ve nuru alacak, senin gibi bir küstahın boynuzunu kıracaktım.
واقعات سهمگین از بهر این ** گونه گونه مینمودت رب دین
Bunun için kıyamet gününün sahibi olan Allah sana çeşit çeşit rüyalar gösteriyordu.
در خور سر بد و طغیان تو ** تا بدانی کوست درخوردان تو
Bunlar senin kötü içine, azgınlığına layık rüyalardı. Bunların sana, senin haline tam uygun olduğunu bildirmek diliyordu.
تا بدانی کو حکیمست و خبیر ** مصلح امراض درمانناپذیر
Allah, sana bunları gösteriyordu ki onun hikmet sahibi ve her şeyden haberdar, aynı zamanda derman kabul etmez dertlerin dermanını ihsan eder bir Allah olduğunu bilesin.
تو به تاویلات میگشتی از آن ** کور و گر کین هست از خواب گران2430
Fakat sen bu rüyaları tevile kalkıştın... Kör ve sağır kesildin, bunlar; ağır uykudan meydana gelen hayaller dedin.
وآن طبیب و آن منجم در لمع ** دید تعبیرش بپوشید از طمع
Doktorlarla müneccimler de kendilerinde olan nur pırıltısı ile tabirini gördüler, fakat tamahlarından hakikati söylemediler.
گفت دور از دولت و از شاهیت ** که درآید غصه در آگاهیت
Kederlenmek, devletine bir gussa gelmek, senin devletinden, padişahlığından uzaktır.
از غذای مختلف یا از طعام ** طبع شوریده همیبیند منام
Ya çeşitli gıdalardan yahut yemekten insan, hep böyle rüyalar görür dediler.
زانک دید او که نصیحتجو نهای ** تند و خونخواری و مسکینخو نهای
Çünkü gördüler ki sen öğüt istemiyorsun, kaba ve hoyratsın, kan içicisin... Yok, yoksul huylu değilsin!
پادشاهان خون کنند از مصلحت ** لیک رحمتشان فزونست از عنت2435
Padişahlar, bir iş için kan dökerler ama merhametleri kızgınlıklarından üstündür.
شاه را باید که باشد خوی رب ** رحمت او سبق دارد بر غضب
Padişahın Allah huyuyla huylanması gerektir. Allah’ın rahmeti, gazabından artıktır.